“Öyle işte. Hâlâ biraz soğuk geliyor ama battıkça alışıyorum.
Kendimi boşa aldım bayırdan aşağı koşuyorum.
Düşüyorum gibi görünüyor olabilir ama bakma aslında uçuyorum.
Söylediklerimin hepsini unut, sanki ben biliyorum da mı yaşıyorum Osman?”
“Ayrılmalıyız! Barışalım mı? Senin canın sağ olsun. Hiç bilmiyorum. Ben artık istemiyorum. Yuvarlanıp gidiyorum. Senden ayrılmaktan bıktım. Düelloya müelloya gitmiyorum. Aman ne bileyim. Oturdum, geçmesini bekliyorum Osman.”
Aylin Balboa’nın kendine has kaleminden, bir kadının kendi kendini tamir etmesinin hikâyesi.
İÇİNDEKİLER
1 Ayrılmalıyız Osman ……………………………………………………………………………….9
2 Barışalım mı Osman?…………………………………………………………………………..15
3 Senin canın sağ olsun Osman ……………………………………………………21
4 Ben burada bekliyorum Osman ……………………………………………….27
5 Hiç bilmiyorum Osman …………………………………………………………………… 33
6 Ben artık istemiyorum Osman………………………………………………….39
7 Yuvarlanıp gidiyorum Osman …………………………………………………….45
8 Yeni bir yıla daha, yine seninle
başlamak istemezdim Osman………………………………………………………51
9 Senden ayrılmaktan bıktım Osman………………………………….. 57
10 Daha ne olsun Osman!………………………………………………………………………. 63
11 Düelloya müelloya gitmiyorum Osman …………………………. 69
12 Aman ne bileyim Osman…………………………………………………………………75
13 Bizden büyük hayat var Osman……………………………………………….81
14 Ateş hâlâ sıcak,
fazla uzaklaşmış olamam Osman ……………………………………………87
15 Oturdum, geçmesini bekliyorum Osman……………………..93
16 Gülelim gitsin Osman ……………………………………………………………………….. 99
17 Biz biliyoruz da mı yaşıyoruz Osman?…………………………..105
18 Tadilattayız Osman……………………………………………………………………………..111
19 İyi ki doğdum be Osman!………………………………………………………………117
20 Astalavista Osman……………………………………………………………………………… 123
1
Ayrılmalıyız Osman
Bu ilişki beni çok yıprattı, ben ayrılmak istiyorum Osman. Zaten bu kış sündükçe sündü, bitmek tükenmek bilmedi. Kış uykusuna yatan hayvanlardan olmadığımız için çok canım sıkılıyor, ben ayrılmak istiyorum Osman. Kutup ayılarının bembeyaz tüylerinin altında güneş ışınlarını daha iyi emebilmeleri için simsiyah derileri varmış. Onları beyaz bilmeye o kadar alışmışım ki, bu siyahlığa akıl sır erdiremiyorum. Sebebi her ne olursa olsun hiçbir şeyin göründüğü gibi olmamasından yıldım, ben ayrılmak istiyorum. Kızılderililerde “Yıl” sözcüğü aynı zamanda “Dünya” anlamına da gelirmiş. Birinin bitişi, diğerinin de dönüşünü simgelermiş. “Yıl bitti” demek yerine “Dünya geçti” derlermiş örneğin. Ben genel olarak dünya geçti diye düşünüyorum, buna tahmin edemeyeceğin kadar çok üzülüyorum, Osman ben ayrılmak istiyorum.
Dakikaları icat eden Babillilere her dakika sövüyorum. Zamana bağlanan her şeye sövüyorum ama çiçek saatleri hariç, ne bileyim. Mesela 13, on üçüncü saati, saatle sınırlandırılmamış nihai vahşi saati simgeliyormuş. Bu yüzden uğursuz diye anılıyormuş. Oysa son denilen şeyin de sonrasının olması fikrinde bir uğursuzluk olduğunu düşünmüyorum.
13 sayısını öz evladım gibi seviyorum. Bunun konumuzla olan ilgisini anlatamasam da ben ayrılmak istiyorum Osman. Bir zaman kadar önce saatimin pili bitti. Ne kadar zaman önce olduğunu bilmiyorum, çünkü dediğim gibi, saatimin pili bitti. Bana kalırsa saat hep öğleden sonra üç ancak insanları buna ikna etmem her zaman mümkün olmuyor. Onlara göre ya çok geç kalıyorum yahut da epey erken gitmiş oluyorum. Oysa bence öğleden sonra üç her şey için mükemmel zaman, ben hep bu zamanda kalmak istiyorum. Zaman denilen şeyle ne kadar büyük bir husumetim olduğunu bir türlü anlamayıp beni kendi zamanına ayarlamaya çalıştığın için de senden ayrılmak istiyorum Osman, olmuyor, ben çok yıprandım. Geçen gece bütün vidalarımı itinayla söküp kendimi açtım. Anatomik olarak kimseden bir farkım yokmuş, ben de insanmışım. Bunu görmek büyük bir hayal kırıklığı yaşamama neden oldu, ben ayrılmak istiyorum Osman.
Zaten sonrasında da bir türlü toparlanamadım. Hani konuşmuştuk ya, insan vücudu tatile giderken ne bulursan tıkıştırdığın bir bavul gibi. Bir kere açtıysan bir daha katiyen aynı şeyleri içine sığdıramıyorsun. İşte benim de kendimi söküp takmaya çalıştığım o gece, bütün organlarımı hatırladığım kadarıyla yerlerine yerleştirdikten sonra bir parçam dışarıda kaldı.
Anlayacağın, bir süredir beynimi dandik bir pazar poşetinde taşıyorum. Eksik kadroyla iyi bir mücadele sergileyemiyorum, ben ayrılmak istiyorum Osman. “Normal” sözcüğü Latince “Gönye” anlamına gelen “Norma” sözcüğünden türemiş. Normallik geometrik bir hadiseymiş yani, yere dik açıyla durabilenler için kullanılıyormuş. Bense yıllardır kendimi yere dik hissetmiyorum. Bundan mıdır bilmem, bu ara sık sık düşüyorum. Zaten yerçekimiyle aram hiçbir zaman iyi olmadı, bir türlü ayak uyduramıyorum. Fizik yasaları beni çok hırpalıyor, ben ayrılmak istiyorum Osman.
Bazı geceler rüyamda Plüton’u görüyorum. Hızlı hızlı ilerlemeye çalışıyor ve keşfedildiğinden beri Güneş’in etrafında bir tam tur atamadı diye gezegenlikten çıkarılmasını telafi etmeye çalışıyor. Oysa o çok küçük ve çok uzakta, buna anlayış gösterilmesini bekliyorum. Bu kadar geriden başlamış ve farklı sıklette olan birinin takıma yetişemiyor diye suçlanmasını adil bulmuyorum, ben ayrılmak istiyorum Osman. Bu ara sık sık o yalnız balinayı düşünüyorum. Hani diğer tüm balinalardan farklı frekansta bir ses çıkardığı için hiçbiri tarafından duyulmayan, yıllardır okyanusta tek başına dolaşan o kimsesiz balinayı. Herkes aynı şarkıyı söylemek zorunda değil ki. Bunun bedelinin bu kadar ağır olmasına çok kızıyorum. O balinaya büyük bir şefkat duyuyorum, ben ayrılmak istiyorum Osman. Dinlediğim şarkı “Neydi bir arada tutan şey ikimizi?” diye soruyor. “Mezon Alan Teorisi” diye cevap veriyorum. Romantizm pek bana göre değil Osman, olmuyor, yapamıyorum.
Şimdi tutup da “Beni çok üzüyorsun” falan filan demeyeceğim. Üzülmek mesele değil çünkü, üzüntülerle nasıl baş edeceğimi biliyorum. Ama bu kadar çok öfkeyi ne yapacağımı bir türlü bulamıyorum. Kavga etsek belki biraz rahatlarım. Ancak kavga belli bir samimiyet gerektirir. Seninle o kadar samimi olduğumuzu düşünmüyorum. Halbuki ben gerektiğinde başımı omzuna koyabileceğim birini değil, sinirlendiğimde direktoman kafayı koyabileceğim birini arıyorum. Sana kafa göz dalamadığım için bir türlü sakinleşemiyorum, ben ayrılmak istiyorum Osman.
Geceleri uykumdan uyanıp da yanımda kendimi görünce korkudan aklım çıkıyor. Onca yıllık kendimim, hâlâ kendi me alışamadım. Yani ben henüz kendimle ilgili oryantasyon sürecimi tamamlayamamışken bir başkasına alışmamı beklemek delilik olur Osman, delirme, ben ayrılmak istiyorum. Şu sıralar her şeyi kabullenmenin getirdiği bir rahatlık yaşıyorum. Tıpkı papağanlar gibi herkesi kuş sanıyorum. Sana bu satırları şahsi kanatlarımla yazıyorum. Her şeye rağmen seni seviyorum, ama ben ayrılmak istiyorum Osman.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Çağdaş Türkiye Edebiyatı
- Kitap AdıBu Hikâye Senden Uzun Osman
- Sayfa Sayısı129
- YazarAhmet Tulgar
- ISBN9789750533327
- Boyutlar, Kapak13.5x21 cm, Karton Kapak
- Yayıneviİletişim Yayınları / 2024
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Dik Bayır ~ Abbas Sayar
Dik Bayır
Abbas Sayar
İlk sayfasından itibaren insanı saran bir roman… Bir köyün kuruluşunun ve dağılışının hikâyeleri bir arada. Alaman gurbetliği peyda olunca ardına bakmadan gidenlerin ve gidenlerle,...
- Kadastrocu ~ Tayfun Pirselimoğlu
Kadastrocu
Tayfun Pirselimoğlu
Tayfun Pirselimoğlu Kadastrocu’da tuhaf bir rüzgârın -yoksa kaderin mi demeli?- önünde sürüklenen Cemal Kara’nın hikâyesini anlatıyor. Cemal Kara’nın macerasını uğursuz kasabaların uğultulu, soğuk sokaklarında,...
- 04:00 ~ Hikmet Hükümenoğlu
04:00
Hikmet Hükümenoğlu
“Yani sırf benim şeytanlarım değil, otobüste yanıma oturan adamın beynini kemiren dertler de bana bulaşıyor ya da marketteki kasiyer kız, çünkü gözlerindeki nefreti görüyorum,...