Doğan Cüceloğlu’nun Önsözü ile…
Bu eser, zamanı geldiğinde Kural´ı yayabilecek haberciyi Armando´da gören nagual Castaneda ile Armando Torres´nin bir yapıtıdır.
“Deneyimlerin kimilerinin yayımlanmasındaki temel güdülenme, sahip olduğum şükran duygusudur… Onun yakınında olmak, uçsuz bucaksız bir ilhamı, tarihin bereketini, her türden öğretiyi ve öğüdü kabul etmekti. Carlos bütünsel özgürlüğün gerçek bir savaşçısı olarak, çevresindekilerle her şeyi tamamen paylaştı, böylesi hediyeleri almış birinin onları kendine saklayıp alıkoyması çok bencilce olacaktı.”
Armando Torres
Birleşim noktası, savaşçının yolu, ölüm bilinci, kişisel önemlilik, özetleme, iz sürme sanatı, rüya görme sanatı, içsel sessizlik, sihirli geçişler gibi Castaneda´nın tüm önemli konuları; sohbetlerinin meyvesi olan bu canlı eserde bir araya geliyor.
“Bu kitapta ifade edilen bir fikre tam anlamıyla katılıyorum: ‘Günümüz insanının trajedisi; kendi toplumsal koşulları değil, kendini değiştirme iradesinden yoksunluğudur. Kolektif devrimleri hayal etmek çok kolaydır, fakat gerçekten kendini değiştirmek için, merhamet dilenmeye son vermek, egoyu silmek, alışkanlıkları ve kaprisleri bırakmak… İşte bu tamamen farklıdır!’
Kültür robotu olduğunuzun farkındaysanız ve özgürlüğünüzü arayış içinde kendi anlam verme sisteminizi oluşturmak istiyorsanız, bu kitabın değişik yerlerine serpiştirilmiş önemli ipuçları bulacaksınız. Bu kitabın, özgürlüğünü arayan bir “savaşçı adayı” için önemli kaynaklardan biri olabileceğine inanıyorum.
Doğan Cüceloğlu
İÇİNDEKİLER
Doğan Cüceloğlu’nun Önsözü ile, Çevirmenin Önsözü Juan Yoliliztli ‘nin Önsözü Armando Torres’nin Önsözü
BİRİNCİ BÖLÜM BİLGİYLE BİR ROMANS
1 Büyücüler Devrimi
2 Kişisel Önemlilik
3 Savaşçının Yolu
4 Ölüm Bilinci
5 Enerjisel Drenaj ö Özetleme
7 Sessizliğin Eşiği
İKİNCİ BÖLÜM SAVAŞÇININ SÖYLEŞİSİ
1 Kavramsal Doygunluk Bir İnançlar Envanteri
İnanmaksızın İnanmak Sessizlik Uygulaması
2 Asgari Şans
Usta İhtiyaç Değildir Kendi Kendini Tanıma
3 Erk Bitkileri
Sabitlenme Kapanı
Rüya ve Uyanıklık Algının Kapısı
Rüya Çifti
4 İz Sürme Sanatını Öğrenmek Nagualın İşareti
Küçük Tiranın İzini Sürmek
5 Algının Bağdaşıklığı Bilinç Asalakları Zihinselliği Kaybetmek Birleşim Noktasının Hareketi
6 Birleşim Noktasının Varlığını Sürdürmesi Periyodik Varlıklar
Büyücünün Alternatifi Son Seçim
7 Eski Meksika Görücüleri Köklere Dönüş Yolculuğu İkinci Dikkatin Antenleri
S Nagualın Teyit Edilmesi
Esasa Dönüş
İnanıyorum Çünkü İstiyorum 9 Bilginin Yeni Bir Aşaması
Randevu Rüyayladır
Öğretiyi Kitlelere Taşımak
Sihirli Geçişler 10 Hatlın Sonu Yolun Evrimi Yeni Çağın Görücüleri Entelektüel Hazırlık Nogualın İşi Ölü Mahzeninde Buluşma
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ÜÇ ÇATALLI NAGUAL KURAU
Önsöz
Yoro
Kural Nedir
Kural’ın Kaynağı
Kişisel Olmayan Bir Oluşum
Bir Klanın Biçimlenişi
Klanın Yapısı
Kural’ın Amacı
Üç Çatallı Naguallar
Üç Çatallı Naguala Dair Kuralın Payı
Günümüz Görücülerinin İşi
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
GÜNÜMÜZDE ESKİ GÖRÜCÜLERİN DÜNYASI
Bu yolda bana yardımcı olan herkese ve özellikle de hayalımın amacını ve güzellik duygusunu bana taşımış olan Carlos Castaneda ‘ya şükran duygumu ifade etmekten mutluluk duyuyorum.
Kitabımı neden bahsettiğimi anlayan herkese ithaf ediyo
Armando Torres
Doğan Cüceloğlu’nun Önsözü
Pek yaptığım bir şey olmadığı halde, Nagual İle Karşılaşma Büyücüler Devrimi’ne önsöz yazmaya gönüllü oldum. Büyücülük bana olumsuz çağrışımlar yaptıran bir kelime. Türk Dil Kurumu Sözlüğü, ‘büyü’ kelimesi için şu tanımı yapıyor: Tabi at kanunlarına aykırı sonuçlar elde etmek iddiasında olanların başvurdukları gizli işlem ve davranışlara verilen genel ad. efsun, efsun, sihir, füsun, hagiz ‘Büyücülük’ için. Büyücünün yaptığı , bağıcılık, efsunculuk. afsıtuvuluk, sihirbazlık diyor.
Carlos Castenada, Don Juan Matus adlı Yaqui Kızılderili ile yıllarca bir sosyal antropoloji öğrencisi olarak çalışmış ve onun öğretilerini kitaplarında anlatmıştır. Castaneda’nın kitaplarını yıllar önce okudum; bir yıl önce ise Türkçelerini okudum. O kitaplarda “büyücülük” adı altında dile getirilen teine I felsefe ve yaşam anlayışı, bilimsel düşüncenin temelleri üzerine kurulmuş çağdaş uygarlık anlayışından farklı: hem de çok farklı
Bilimsel tutuma güven iyonun. Bilimsel yaklaşımın temelinde gerçeğe ve akla koşulsuz saygı vardır. Ne var ki, bilim ve aklı tek başına yeterli görmüyorum. Çağdaş yaşamın temellerinden birinin “bilimsel tutum,” diğerinin de “gönül” olması gerektiğine inanıyorum. Aklın gücü kadar gönlün rehberliğine de gereksinmemiz olduğunu sezinliyorum.
Bu noktada kendimi bir çelişki içinde görüyorum: bir yandan bilimsel tutuma inanıyorum, bir yandan da bilimsel yaklaşıma ve insan aklına çok ters düsen “büyücü” yaklaşımını anlatan bir kitaba önsöz yazıyorum.
Niçin? Çünkü bu kitapla da “savaşçının yolu” ile ilgili önemli bilgiler ve gözlemler var ve benim ilgilendiğim alan bu. Kendi yazdığım Savaşçı’ adlı kitapta. “Savaşçı kimdir ve savaşçı olmak niçin önemlidir?” sorusunu irdeledim. Ben bir psikologum ve benim “insan” anlayışımla, savaşçı kimliği arasında bir çelişki görmüyorum. Daha da ileri giderek şunu söyleyeceğim; gerçek bir bilim insanı olabilmek için kişinin savaşçı ruhuna sahip olması gerekir.
Savaşçının tavrıyla ilgili kitapla yazılı bazı cümlelere bakın:
“Savaşçı Özgürlüğün kişisel bir seçim olduğunu bilir ve özgürlüğü için sorumluluk alır. Sorumluluk bilinci olmadan kışının olgun bir insan olması olanaksızdır.”
“Savaşçının savaşı kendi zaaflarına karşı yürütülen İtaat etmek barış anlamına gelmez. İçsel sessizlik ve disiplin kazanmadan barışa ulaşamazsın.”
“Savaşçı, toplumsallaşırken ödüllendirme ve cezalandırmayla evcilleştirildiğimizin bilincindedir; uysalca yaşamaya ve ölmeye alıştırılmış olan insanlardan biri olmaktan çıkıp özgürlüğünü seçer ve bu seçimden sorumluluk alır.”
Anadolu çocuğu olarak büyümüş bin için “Savaşçının tavrı” tanıdık, bildik bir tavırdır. Ama bu ülkenin insanının çoğu sigarayı bırakamaz, boğazına kadar öfkeye gömülmüştür, haset içindedir, sonunda çöpe atılacak eşyaları alabilmek için çocuklarına vereceği zamandan insafsızca çalar ve bütün bunların hiçbirinden sorumluluk almaz. Sürekli şikâyet eder, yaşamında olup bilenden başkalarını suçlar.
Bu kitapta ifade edilen bir fikre tam anlamıyla katılıyorum: “Günümüz insanının trajedisi; kendi toplumsal koşulları değil, kendini değiştirme iradesinden yoksunluğudur. Kolektif devrimleri hayal etmek çok kolaydır, fakat gerçeklen kendini değiştirmek için, merhamet dilenmeye son vermek, egoyu silmek, alışkanlıkları ve kaprisleri bırakmak… İşte bu tamamen farklıdır!”
Kültür robotu olduğunuzun farkındaysanız ve özgürlüğünüzü arayış içinde kendi anlam verme sisteminizi oluşturmak istiyorsanız, bu kitabın değişik yerlerine serpiştirilmiş önemli ipuçları bulacaksınız. Bu kitapta yazılı tüm fikirleri ve uygulamaları onaylamıyorum, bazılarını ciddi kuşkuyla karşılıyorum; ama özgürlüğünü arayan bir “savaşçı adayı” için önemli kaynaklardan biri olabileceğine inanıyorum.
Çevirmenin Önsözü
Tensegriti çalışmaları için görüştüğüm bir arkadaşın kitaplarından ve kitaplarının Türkçe’ye çevrilmesinden bahsederken, arkadaşın bana doğallıkla Armando Torres’nin kitabını çevirmemi önermesiyle başlayan bir süreç, nihayet bir kitap çevirisi olarak sonuçlandı.
Henüz Türkiye’deyken, bir sessizlik anında yakaladığım bir izi takip ederek ulaştığım Victor Sanchez’in Don Carlos’un öğretileri kitabında ve onun ardından peşine düştüğüm Carlos Castaneda kitaplarında bulduğum bilgelikler, sanki o güne kadar içimde boşluğunu duyumsadığım bir şeyi belirginleştiriyordu. Zaten bildiğim ama bir türlü bilince çıkaramadığım bir şeyin peşine belki de çocukluğumdan beri düşmüştüm, belki gün batımını seyre daldığım bir akşamüstünün, sonsuzluğun hüznünü bana hissettirdiği bir çocukluk anından beri. Armando Torres’nin kitabı hayatımızın bir anında hepimizin hissettiği ve çoğumuzun onu gelip geçici bir şiirsellik addederek nostalji raflarına kaldırdığı; hüznümüzün derinliğinde ne olduğu sorusuna yanıt verebilecek bilgelikler ve uygulamalar yolunun bir adresi niteliğinde.
Armando Torres, bize olası iki seçenekten biriymişçesine dayatılan ve aslında tek bir şeyin iki yüzünden ibaret olan ikilemler içinde, birlikte yaşanılan toplumla ortaklaşmak adına çocukluğumuzdan itibaren geliştirdiğimiz kişisel bir tarihin koşullanmış devamcıları olmamız dışında, bir alternatifimizin olabileceğini anlatıyor.
İnsanı kusursuz birer savaşçı olmaya yönelten Carlos Castaneda kitaplarını, kolaycı bir yaklaşımla bilmem kaç maddede mutluluk öğrettiğini söyleyen kitaplarla aynı raflarda görmek bana hep dokunuyordu. Hakkında hiçbir şey bilmediğimiz şeyleri bile, o güne kadar bilgi muamelesi yaptığımız bir malumatın yardımıyla etiketleyip belirli bir benzerlik kategorisine alıyoruz, sonuçla öğrenmeye de bu benzerliklerden yola çıkarak başlıyoruz, bilgi yolunu en basından bu şekilde kapatıyoruz. Ne tesadüf, yıllar sonra çevirdiğim bu kitapta, C, Castaneda’nın da kendi kitaplarıyla ilgili aynı dertten muzdarip olduğunu görecektim. Armando Torres aktarıyor: “Ziyaret ettiğimiz kitapçıların birinde. Görmek başlıklı kitaplarından birinin bir örneğini bulduk: Bir Yaqui Büyüsünün Öğretileri. Kitap roman reyonunda bulunuyordu ve bu onun çok canını sıktı. Bu durumu, insanlar kendilerini kuşatan gizemi tahayyül bile edemedikleri güncellikleri tarafından nasıl da massediliyorlar, diye yorumladı.” Biz bunu hep yapıyoruz, yanı bir şeyleri etiketleyip bir kenara koymayı.
Ne yazık ki bu hoyrat sınıflandırma tavrının, binlerce yıllık bir bilgi geleneğinin lemsi idlerinden biri olan ve özellikle “kendi yeni çağ kavramının New age, çağdaş mistik hareketle hiçbir alakasının olmadığı”nı açıklayan Carlos Castaneda kitaplarının yoldaşlarının kitaplarının üzerinde; “Benim tanıdığım Kızılderililer, sierralı kardeşlerim, Nev Age edebiyatının Kızıl derililerine benzemiyorlar,” diyen Victor Sanchez’in kitabının üzerinde Nev Age biçiminde cisimlendiğini görebiliyoruz. Tam da sınıflandırma alışkanlıklarından haklı olarak şikayet eden, bu alışkanlığın bilgiye ulaşılmasının önünde nasıl bir tıkaç işlevi gördüğünü anlatan insanların, ne dediklerine bakılmaksızın, âdeta yok yok, siz öyle değil böylesinizdir” dercesine, kendilerine rağmen, olmadıkları bir şey halinde kapaktan Nev Age Dizisi içinde okura sunulması hayli öznel bir tutumdur. Bu tutum, Che Guevara’nın “liberal düşünürler dizisi” içinde sunulması kadar abestir. Yazan ve okuduğunu anlayan okuru yok saymaktır.
Ksenofanes’in, “Eğer öküzlerin ve atların elleri olsaydı ve resim yapmasını da bilselerdi öküzler öküzlere, atlar atlara benzeyen tanrılar yapacaklardı,” sözünü hatırlatmadan edemeyeceğim. İnsanın evren karşısındaki tavrı, tam da bu insanbiçimci yaklaşımdır bu. insanın kendine yabancılaşması, kendi yaradığının buyruğuna girmesidir Kendini her şeyin merkezine koyan bu tavrın bir modeli gibi yaşadığımız egosantrik hayatlar, bizi kendi gerçeğimize yabancılaştırıyor, hala kimi zaman bilimsellik kisvesi altında. Keza bu anlayışla malûl olmayan tek bir toplumsal gözeneğimiz kalmamıştır. Suyu başından bulandıran bir şeyler vardır…
Suyun berrak aklığı kaynağa dönmek için, yani neredeyse biz daha doğar doğmaz algı gerçeğimizin suyunu bulandıran toplumsal ilişkilerin bize tek gerçeklik gibi dayattığı günlük bilişselliğimizin dışında, bir başka bilişsellik olabileceğini kavramak için, evrene ve onun bir parçası olan insana bütünlüklü bir bakış, bizden çalınmış temel bir ihtiyaçtır. Aklın ve onun başkâtibi dilin bu sonsuzlukta sadece birer öğe olduğunu ve evrendeki her şeyin onlardan sorulamayacağını, tanımlamalar dünyamızın tek gerçek olamayacağını, ancak dilin ve aklın sınırını zorlayıp aştığımızda anlayabileceğiz. Peki bu olası mıdır?
Carlos Castaneda kitaplarında ve Toltek bilgi yöntemine atıfta bulunan başka kitaplarda olduğu gibi, bu kitapta da, aklın, dilin bir sınırı olduğu, onun ötesinde tanımlanamaz bir dünya olduğu, kendi rutinleri içinde yaşayanların inanamayacağı bir biçimde, kimi zaman örnekler de verilerek anlatılıyor. Aklımız bizlere öyle derin biçimde hükmediyor ki, bizler Carlos Caslaneda’nın anlattığı kimi şeyleri kendi deneyimlerimizde doğruladığımızda bile, kuşkusuz inanmakta zorlanacağız. Carlos Castaneda’nın yaşadığı her sıra dışı deneyiminin ardından aklının devreye girerek onu bir çelişki yumağı içine düşürmesinden kurtulması yıllarını aldı. Anlatılanları doğrulamanın tek yolu, bu uzun ve zorlu farkındalık savaşına girmektir.
Bu savaşın stratejik hedefi egodur: Bu savaşçı yolda kazanılan kimi basanlar, egonun nihai yenilgisini hedeflemediği müddetçe sadece birer Pirus zaferi olarak kalacaktır. Egoyu yıkmak için yola çıktığımızı söylediğim İz bir savaşta bile egomuzu cilalamak…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Fal-Büyü Parapsikoloji-Gizem
- Kitap AdıNagual İle Karşılaşma-Büyücüler Devrimi Carlos Castaneda'yla Sohbet
- Sayfa Sayısı264
- Yazar Armando Torres
- ISBN9753225595
- Boyutlar, Kapak 13,5x19,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviSistem Yayıncılık / 2009