Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Cinsiyet, Toplumsal Cinsiyet ve Cinsellikler
Cinsiyet, Toplumsal Cinsiyet ve Cinsellikler

Cinsiyet, Toplumsal Cinsiyet ve Cinsellikler

Elsa Dorlin

Feminizm dalga dalga yayılıyor. Her yeni dalga yeni bir devrimi de beraberinde getiriyor. Peki, erkek egemen toplumların kıyılarını aşındıran bu devrimci dalgalar bugüne kadar…

Feminizm dalga dalga yayılıyor. Her yeni dalga yeni bir devrimi de beraberinde getiriyor. Peki, erkek egemen toplumların kıyılarını aşındıran bu devrimci dalgalar bugüne kadar neleri değiştirdi? Kadınların birlik olarak elde ettikleri kazanımlar bugün hangi noktada duruyor? Feminist akımların dümen suyunda şekillenen 21. yüzyılın yeni dünyası ne gibi yenilikler getiriyor?

Bu kitap feminist hareketlerin temel çıkış noktalarını, cinsiyet, toplumsal cinsiyet ve cinsellik etrafında dönen hararetli tartışmaları, çatışmaları ve anlaşmazlıkları sade bir dille ve güncel örnekler üzerinden anlatıyor. Bir kadın hareketinden azınlıkları kucaklayan kitlesel bir direnişe giden yolda feminist akımların farklı cinsel kimliklere sahip insanlarla kurabilecekleri ittifakların rengini ortaya koyuyor. Baskı odaklarının kesiştiği yerde kadınların, geylerin, lezbiyenlerin, hatta erkek egemen toplumun baskısından yılmış erkeklerin kendilerine yeni yollar çizebilmelerine izin veren bir kılavuz görevi de görüyor.

İÇİNDEKİLER

Giriş 11
1
Feminist Epistemolojiler 13
2. Bakım Etiği Açısından Epistemolojiler 17
3. Bilimde Nesnellik Nedir? 24
2
Cinselliğin Tarihi 29
1. Toplumsal Cinsiyetin Arkeolojisi 29
2. Cinsiyet (K/E): Epistemolojik Bir Engel 36
3. “Toplumsal Cinsiyet, Cinsiyetten Önce Gelir…” 40
3
“Bedenlerimiz, Kendimiz” 45
1. …Ama Cinsellik, Toplumsal Cinsiyetten Önce Gelir 45
2. Antikapitalist Bir Feminizm İhtiyacı:
“Bedenim Benim midir?”
52
3. “Lezbiyenler Kadın Değildir” 60
4
Feminizmin Siyasi Öznesi 65
1. “Cinsiyet”, “Irk” ve “Sınıf”: Tahakkümü Nasıl
Düşünmeli?
65
2. Toplumsal Cinsiyet ve İmparatorluğun Rengi 72
3. Toplumsal Cinsiyet ve Postkolonyalizm 75
5
Gerçeklik polisine direnmek 80
1. Queer Praksis: Normların Yıkılması mı, Tahakküm
Altına Alınması mı?
80
2. Judith Butler: Her Şey İnşa Edilmişse… 85
3. “Eyleme Gücü” Kavramı 90
6
Ataerki 97
1. “Doğal” Seks, “Yapay” Seks: Kralı Dildo Kurtarıyor 97
2. Pornografik Teknoloji ya da “Seksin Hakikati” 102
3. Baba’nın İki Bedeni 109
Dizin 116

Giriş

“Kadın doğulmaz: Kadın olunur. İnsan dişisinin toplum içinde büründüğü biçimi belirleyen hiçbir biyolojik, ruhsal, ekonomik yazgı yoktur; erkek ile hadım edilmiş varlık arasındaki kadınsı diye nitelendirilen bu ürünü yaratan, uygarlığın bütünüdür. Birey ancak başkalarının dolayımıyla Başka olarak oluşur.”

Cinsiyet, genellikle şu üç şeyi ifade eder: doğumda atanan biyolojik cinsiyet (erkek ya da dişi); genelde toplumsal cinsiyet olarak ifade edilen normlar, roller, deneyimler ve bunlara tekabül etmesi beklenen bir sosyal yaşam ve son olarak cinsellik, yani bir cinselliğe “sahip olmak” ya da seks “yapmak”.

Fakat feminist düşünce akımları bu üç boyutu, cinsiyetin bu üç karmaşık kabulünü temellerinden itibaren sorguluyorlar. Bunların tanımları ve temsilleri; maddi, simgesel ve söylemsel üretimleri; cinsiyet, toplumsal cinsiyet ve cinsellik arasındaki tarihî ve kültürel ilişkiler, dolayısıyla bunları üreten, bunlara mahal veren ve bunların devamlılığını sağlayan toplumsal ilişkilenmeler ve güç ilişkilenmeleri ve bunların iç içe geçmiş hâlleri üzerine çalışıyorlar.

Bu ilişki bir neden-sonuç ilişkisi mi? Biyolojik cinsiyet, toplumsal cinsiyeti ve cinselliği belirliyor mu? Ya da cinsiyetle, daha doğrusu bedenin karmaşık cinsiyetlenme süreçleriyle cinsel kimlik (toplumsal cinsiyet ve cinsellik) arasında zorunlu bir bağ yok mu? Biyolojik cinsiyetin ya da biyoloji (“doğa”), toplum ve kültür arasındaki sınırların kavramlaştırılmasının da bir tarihi vardır. Bu kavramlaştırma, her biri evrensel olduğunu iddia eden, yanlı bakış açılarının bir ürünüdür. Yalnızca baskın bir konumun emareleri olan bu bakış açılarının yapısökümüne girişebilir, içinde geliştikleri toplumsal ve tarihsel yapıları analiz edebiliriz. Konuşan kim? Bilen kim? Olanı ya da olması gerekeni tayin eden kim?

Feminist felsefelerin külliyatı, feminist direnişlerin tarihine göbekten bağlıdır. Bu külliyat, feminist felsefelerin, özellikle yeni bir epistemolojik bakış açısıyla, [üretilen] tüm bilginin her zaman maddi olarak konumlandırılmış, kurumsallaştırılmış ve ondan çıkar sağlamış bir iktidar konumuyla olan ilişkisinin sorunsallaştırmasıyla karakterize edilir, onu ister pekiştirsin ister reddetsin ya da onu değiştirsin. Elinizdeki kitap feminist düşünceler tarihinin devrimci veçhesine odaklanıyor. Burada, disipliner, akademik ya da daha geniş kapsamlı entelektüel ve siyasi geleneklere bağlı olarak az çok kurumsallaşmış bu feminist çağdaş bilgi birikimlerinin temalarının kapsamlı bir sunumunu yapmayacağız. Bakış açımız, bir felsefi kütüphaneye bağlı olduğu kadar, belirli bir tip moderlik anlayışının eleştirel epistemolojileri nezdinde belirgin bir tavra da bağlıdır. Bu nedenle, bu çalışma feminist teoriler arasında yürünebilecek yollardan sadece biridir ve hem feminist düşünceler ve mücadeleler tarihine bir saygı duruşu hem de feminist felsefeye bir katkı olarak anlaşılmalıdır.

1

Feminist Epistemolojiler

“Anlamların ve bedenlerin nasıl oluştuğuna dair teoriler geliştirmek için modern eleştirel teorilerin gücüne ihtiyacımız var; anlamları ve bedenleri reddetmek için değil, gelecekte bir şansı olan anlamlar ve bedenlerde yaşamak için.”

1. Kişisel Olan Politiktir

“Kişisel olan politiktir” şiarı 1960’larda ortaya çıkmış, kadınların çeşitli özgürleşme hareketlerine damga vurmuş, Simone de Beauvoir’nın İkinci Cinsiyet kitabının gönderme yaptığı slogandır. Bu slogan aynı zamanda, son 40 yıl boyunca kadın düşüncesi ve hareketinin içinde, sonrasında veya yanında gelişmeye, çeşitlenmeye ve kurumsallaşmaya devam eden çokdisiplinli bir entelektüel üretimin, eleştirel bir düşüncenin ortaya çıkışını da işaret eder. Kişisel olan politiktir” ifadesi bu feminist bilginin simgesi olmaya bir yandan güç ilişkilerinin tarihselleştirilmesine, diğer yandan da bu güç ilişkilerinin farkına varılmasına gönderme yapması bakımından devam ediyor.

Feminist teori, pek çok disiplinin geleneğinden (tarih, sosyoloji, edebiyat, siyaset bilimi, felsefe, biyomedikal bilimler, vs.) hareketle yapılmış bütün bir tarihsel çalışmayı, o zamana dek genellikle siyasetin alanının dışında tutulan şeyleri (cinsiyet rolleri, ev “işleri”, cinsellik, beden vs.) sorgulama çabasıdır. Özel alanın, mahremin, bireyselliğin, kendiliğin tarihselleştirilmesi, dolayısıyla politikleştirilmesi; politik olanın, yani çatışmanın yeniden tanımlanma çalışmasıdır. Doğal ya da ahlaki normlara, bedenlerin kaderine, bilişsel ya da kültürel yapılara, kişisel tercihlere bağlı kaldığımız her yerde baskı ve sömürü ilişkileri de mevcuttur. Bu öyle bir çalışma ki gerilimleri, krizleri, dirençleri ve gömülü yerel mücadeleleri açığa çıkararak, toplumsal cinsiyetin çelişkilerini siyasetin, ekonominin dışında tutmaya yönelik yapısal çıkarları analiz ederek, tarihdışı olduğu düşünülen bir güç ilişkisinin (“ kadınlar her zaman ve her yerde tahakküm altında olmuşlardır”) tarihselliği ve maddiliği üzerine düşünmeyi mümkün kıldı. Bu çalışma aynı zamanda hegemonik bilgi tarafından ve hegemonik bilgi içinde silinen, geri kazanılan ya da uzlaşılan konvansiyonel gerçeklikler ve direnişler hakkında eleştirel bir düşüncenin ortaya çıkmasını sağladı.

Feminist bilgi böylece “tarihsel içeriklere” bağlandı çünkü “yalnızca tarihsel içerikler, işlevsel düzenlemelerin ya da sistematik örgütlenmelerin maskelemeyi amaçladığı çatışmaların ve mücadelelerin ayrımlarını yeniden keşfetmeye olanak tanıyabilirler.”2 Dolayısıyla bu bilgi, cinsel işbölümünün doğallaştırılması ve normalleştirilme, bedenlerin toplumsallaştırılma ve toplumsal cinsiyet hiyerarşilerinin içselleştirilme mekanizmalarının doğuşuna ve gelişimine odaklanarak, “cinsel fark”ın tarihselliğinin yanı sıra bundan türeyen toplumsal ve kültürel ayrıcalıkları, üreme amaçlı heteroseksüelliğin normatifliğini ve onun modern yasal biçimini –ataerkil aileyi– kavramayı mümkün kılmıştır. Feminist bilgi aynı zamanda bir mücadele tarihidir.

Dolayısıyla feminist bilgi, benliğin yeniden sahiplenilmesiyle, kişinin bedeni ve kimliğiyle ilgili olan, “bir fikir bü…

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Çağdaş Sosyoloji Sosyoloji
  • Kitap AdıCinsiyet, Toplumsal Cinsiyet ve Cinsellikler
  • Sayfa Sayısı120
  • YazarElsa Dorlin
  • ISBN9786258242294
  • Boyutlar, Kapak13.5 x 21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviFol Kitap / 2023

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Kendini Savunmak: Bir Şiddet Felsefesi ~ Elsa DorlinKendini Savunmak: Bir Şiddet Felsefesi

    Kendini Savunmak: Bir Şiddet Felsefesi

    Elsa Dorlin

    Bir yatak odasının sessizliğinde, gece yürünen ıssız bir yolda, toplama kampında, zindanda ya da politik bir hareketin kılcal damarlarındaki şiddet döngüsünün işleyişi hangi temellere...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur