Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Sokağın Sesleri
Sokağın Sesleri

Sokağın Sesleri

Sedat Anar

Bir sokakta, caddede yürürken hiç duymadan yanından geçiverdiğimiz ya da durup uzun uzun dinlediğimiz bir müzik sokak müzisyeninin yaptığı: Enstrümantal, bağıra çağıra, halaylı, hüzünlü,…

Bir sokakta, caddede yürürken hiç duymadan yanından geçiverdiğimiz ya da durup uzun uzun dinlediğimiz bir müzik sokak müzisyeninin yaptığı: Enstrümantal, bağıra çağıra, halaylı, hüzünlü, gitarlı, santurlu, trompetli,
sazlı, kemanlı, darbukalı…

Sedat Anar, Sokağın Sesleri’nde sokak müzisyenliğinin Osmanlı’daki yerini kısaca ele aldıktan sonra 1990’lı yıllardan itibaren sokak müzisyenliği yapmış ve halen yapmakta olan isimlerin hikâyelerine aracılık ediyor, sokak müzisyenliğinin gerçeğini sergiliyor. Belediyelerin çıkardığı engeller, zabıtalar, polisler… Sokak müzisyenlerinin çalmaya başlamasıyla canlanan, hayat bulan sokaklar… Dinleyicilerle yaşanan gergin anlar… Müziğin büyüsüne kapılan bir çocuğun yanağa kondurduğu bir öpücük… Tam teçhizatlı konserlerle sokağın yalınlığı arasındaki farklar… Sokaklardan albüm çalışmalarına uzanan yollar… Sokakta olmanın verdiği özgürlüğün yaratıcılığa katkıları… Kadın sokak müzisyeni olmanın zorlukları… Avrupa’da sokak müziği…

Kendisi de bir sokak müzisyeni olan Anar’ın “Bizon” Murat’la, Özgür Yalçın’la, Murat Süngü’yle, Mübin Dünen’le, Tuncay Korkmaz’la, Ozan Özdemir’le, Delil Öncü’yle, Muttalip Kaynak’la, Orçun Atilla’yla, Duygu Demir’le, Burcu Uzunhasanoğlu ve Özge Unkap’la, Dilan Balkay’la, Azade Simge’yle, Aslı Büyükköksal’la, Benjamin Stein’la, Zakaria Haffar’la yaptığı söyleşiler müziğin en saf hallerinden birini yapan sokak müzisyenlerinin dünyasını daha yakından tanımak için eşsiz bir kaynak niteliğinde.

ÖNSÖZ

Sekiz yıl Ankara’da sokak müzisyenliği yaptıktan sonra profesyonel müzik hayatı içinde buldum kendimi. Santurumla sadece Türkiye’de değil, dünyanın birçok farklı ülkesinde konserler verdim. Şunu fark ettim: Albüm çalışmaları yapıp büyük salonlarda konserler vermeye başlayınca insanlar “Bu daha önce sokakta çalıyordu, dileniyordu. Adam kaldırım müzisyeniyken buralara gelmiş, şaşırdım valla” diye arkanızdan konuşuyorlar. Gerçekten yüzlerce kez karşılaştım bu çirkin sözlerle. Üstelik bu tip sözleri, kültür-sanat etkinlikleri yapan resmî ve özel kurumların başındaki koordinatörlerden, müdürlerden dahi duydum. Konserde monitör istediğimiz zaman “Ya zaten sokaktan gelmiş buralara, monitör bulamam, sanki sokakta monitör kullanıyordu” diyen insanlar bunlar! Yalnız bununla kalsa iyi. Solo santur albümleri yapıp, santur hakkında Türkiye’deki tek kaynak kitabını yazmama rağmen yıllardır takip ettiğim ve hayranlık duyduğum müzisyenlerin ve müzik yazıları yazanların santurdan bahsederken benden özellikle bahsetmediklerini de gördüm. Çünkü ben bir sokak müzisyeniyim; onların gözünde müzisyen bile değilim!

Sokak müzisyenlerini aşağılayarak egolarını tatmin eden bu insanları anlayamadım. Sokakta maruz kaldığım saçma sapan durumlardan bahsetmiyorum bile. Sonuçta eğer bir sokak müzisyeniyseniz ve sonrasında Türkiye’de adı az çok bilinen bir müzisyen olmuşsanız, incitici tavır ve sözleriyle ruh halinizi olumsuz etkileyen çok insanla muhatap olmak zorunda kalırsınız. Bu konuyu kitabın önsözünde özellikle belirtmek istedim. Türkiye’de insanların büyük bir çoğunluğu zarfla ilgileniyor, mazrufa bakmıyor. İşte tam da buna karşı çıktım hep. Sahneye takım elbise ve kravatla çıktığınız zaman icra ettiğiniz müzik daha muhteşem bir hale bürünmüyor. Ben sokakta müzik yaparkenki kıyafetlerimle çıktım sahneye. Hatta salonlarda konserler vermeye başlayınca seyirciden daha yüksekte durmak da beni rahatsız etti hep. Sokakta yaptığımı, salonlarda da yapmaya gayret ettim. Yani dinleyicilerimle arama mesafe koymadan müziğimi icra ettim. Egosu kendilerinden önce yürüyen bazı müzisyenler gibi konser bitince hemen arka kapıdan kaçmadım; sahnede kalıp muhabbet ettim dinleyicilerimle. Kısacası sokağın ruhunu, elimden geldiğince konser verdiğim salonlarda da yaşatmaya çalıştım. Türkiye’deki sokak müzisyenlerinin de bir hikâyesinin olduğunu insanlara anlatma çabam her zaman devam edecek. “Peki bunun için ne yaptın?” diye sorabilirsiniz. 2018 yılında İletişim Yayınları’ndan çıkan Sokaknâme – Bir Sokak Müzisyeninin Kaleminden adlı kitabımda bir sokak müzisyeninin yaşadıklarını etraflıca anlatmaya çalıştım. Benimle yapılan her söyleşide, yaptığım konserlerde ve katıldığım televizyon programlarında sokak müziğini ve müzisyenliğini anlatmaya çalıştım. Şimdi de bu kitapta, Türkiye’de 1990’lı yıllardan günümüze kadar sokak müzisyenliği yapmış bir dizi güzel insanın hikâyesine aracılık etmeye çalıştım: Her biriyle ayrı ayrı söyleşiler yaptım, yaşadıklarını aktardım.

Kitabın söyleşiler kısmından önceyse kısaca sokak müziğinin Osmanlı’dan günümüze kadarki sürecini ele almaya çalıştım: Doğal olarak öncelikle İstanbul’la ilgili sosyal ve kültürel tarih çalışmalarını inceledim. Ancak Osmanlı İmparatorluğu’nda sokak müzisyenlerine dair bilgi edinebileceğim kaynakların yok denecek kadar az olduğunu fark ettim. Yine de yaklaşık beş yıl boyunca Osmanlı’da saray dışında meydanlarda, sokaklarda, mesire alanlarında, şenliklerde, Anadolu’da kimlerin müzik yaptığına dair, sokak müzisyenleriyle ilgili ne buldumsa toplamaya çalıştım. Türkiye’de sokak müziğinin 1990’lı yılların sonundan itibaren artmaya başladığını, Avrupa’ya nazaran çok geç kalınmış bir kültür olduğunu söyleyebiliriz.

Nitekim Türkiye’de akademik birkaç çalışma dışında sokak müziği üzerine araştırma da bulunmuyor maalesef. İşte bu çalışmayla Türkiye’de sokak müziği üzerine bir literatür oluşmasına katkıda bulunmayı; sokak müzisyenlerinin yaşadıkları sıkıntıları, zorlukları, sokakta müzik yapmayı neden tercih ettiklerini, sokak müziğinin ve müzisyenlerinin Türkiye’deki durumunu, zabıta ve polislerin sokak müzisyenlerine karşı tavır ve davranışlarını aktarmayı amaçladım. Elbette Türkiye’deki tüm sokak müzisyenleriyle söyleşi yapmam imkânsızdı. Sokakta bazı sanatçıların taklitlerini yaparak şov yapan ve sonra da ünlü olan sokak müzisyenlerini, pahalı ses sistemini sokağa taşıyıp sokağın akordunu da bozan ve sırf eğlenmek için sokakta müzik yapanları değil de, gerçekten müziği sokakta yapmak isteyen ve sokağa renk katan müzisyenlerle sohbet etmeyi seçtim. Tüm zorluklara rağmen sesinin ve sazının sesini sokakta tüm gücüyle, akustik olarak duyurmaya çalışan müzisyenlerle1 sohbetettim.

Tabii sohbet ettiğim isimlerin çoğu yıllardır yakından tanıdığım ve takip ettiğim dostlarım. Çünkü onlar bir yandan da sokakta müzik yapabilmek için ödedikleri bedellere yakınen şahit olduğum insanlar. Türkiye’deki sokak müzisyenlerinin yanı sıra Almanya ve Fransa’da sokak müziği yapan iki müzisyenle de konuştum. Amacım Türkiye’yle Avrupa’nın gelişmiş ülkelerindeki sokak müzisyenlerinin yaşadıklarını karşılaştırmaktı. “Bizon” Murat ve Zakaria Haffar’la yaptığım söyleşilerin giriş kısmınaysa konunun daha iyi anlaşılması için bir şeyler yazmayı özellikle tercih ettim. Bazı söyleşilerde araya girip kendi sokak deneyimlerim üzerinden yaşadıklarımı anlatmaya gayret ettim. Yine Ankara’daki sokak müziğini, kendi grubum olan Grup Masala üzerinden anlatmaya çalıştım ve grup arkadaşım Orçun Atilla’yla söyleşi yaptım. Türkiye’de kadın olmanın zorluklarını anlatmama zaten gerek yok. Hele bir de sokak müzisyeniyseniz durum daha da zor bir hale geliyor. Dolayısıyla konunun daha da netleşmesi için kadın sokak müzisyenleriyle yaptığım söyleşileri ayrı bir başlık altında topladım. Bu vesileyle, bütün zorlukları üstlenip sokakta müzik icra ettikleri için kadın sokak müzisyenlerine ayrıca teşekkür ederim. İçinden çöp arabası geçen dünyanın en güzel sahnesi sokaklarda müzik yapan insanların sesini duyurabilirsem ne mutlu bana. Notalarıyla sokağa renk katan müzisyenlere selam olsun…

 

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Hallerin Esiri ~ Sedat AnarHallerin Esiri

    Hallerin Esiri

    Sedat Anar

    Merhametsiz babaların, şefkatli annelerin, dal dal uzayan ailelerin, arkadaşların yanı başında, zamanın çok yavaş aktığı köy toprağında geçen bir çocukluk… Ve onun her yaşta,...

  2. Paganini Dinleyen İnekler ~ Sedat AnarPaganini Dinleyen İnekler

    Paganini Dinleyen İnekler

    Sedat Anar

    “Annem kendinden emin bir ses tonuyla konuşmaya başladı: “Sizin inek bizimkisinden on kilo daha fazla süt veriyor ama hele söyleyin bana, hanginizin ineğinin keman...

  3. Sokaknâme ~ Sedat AnarSokaknâme

    Sokaknâme

    Sedat Anar

    “Sokakta topladığımız paralarla yaşamaya çalışıyorduk ama sokak müziği bizim için paradan fazlasını ifade ediyordu. Yaşadığımız tüm sıkıntı ve olumsuzluklar bir yana, sokakta müzik yaparken...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Yarım Kalan Yürüyüş ~ Mehmet EroğluYarım Kalan Yürüyüş

    Yarım Kalan Yürüyüş

    Mehmet Eroğlu

    Milliyetçi Cephe, Uzakdoğu’da bir liman, İzmir’de bir yetimhane, 12 Eylül’de bir darbe… Korkut, Sedat’ı arıyor. Savcı soruyor, birileri anlatıyor. Ferzan büyülüyor. Bıçak yarası. Mırıltılar,...

  2. Bir Kadını Öldürmeye Nereden Başlamalı? ~ Hatice MeryemBir Kadını Öldürmeye Nereden Başlamalı?

    Bir Kadını Öldürmeye Nereden Başlamalı?

    Hatice Meryem

    Bir kadını öldürmeden önceki birkaç saat içinde yemek yemeyin. Aranızda, öldüreceği kadının pişirdiği yemeği yiyenler var ki, siz onlardan olmayın. Midenize fesadı sokmayın. Gazlı...

  3. Cümbüşçü Karıncalar ~ Pınar SelekCümbüşçü Karıncalar

    Cümbüşçü Karıncalar

    Pınar Selek

    “Tezgâh, sadece yolcuları değil, geleni geçeni karşılıyordu. Gezineni, komşu esnafı, işçiyi, işsizi, güçsüzü; herkesi. Azucena, iç sesini hızla yitiren mahallenin gurur kaynağı olmuştu. Bu...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur