Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Harika Çocuk
Harika Çocuk

Harika Çocuk

Roy Jacobsen

Mutfak masasında oturmuş kızartmanın soğuyan yağlarını kemiriyoruz, bütün dişlerimiz gıcırdıyor. Ardından kâğıt oyunları oynuyoruz; Linda kazanması için hiçbir şey yapmamıza gerek kalmadan kazanıyor. Masanın…

Mutfak masasında oturmuş kızartmanın soğuyan yağlarını kemiriyoruz, bütün dişlerimiz gıcırdıyor. Ardından kâğıt oyunları oynuyoruz; Linda kazanması için hiçbir şey yapmamıza gerek kalmadan kazanıyor. Masanın karşısında oturan annemle bakışıyoruz ve karar veriyoruz diye hissediyorum yaşam şimdi başlıyor işte! Bütün kış ve ilkbahar boyunca da böyle devam edecek. Aman tahtaya vuralım. Sonra yaz, sonbahar ve altmışlı yılların geri kalanı boyunca.

Erkeklerin oğlan çocuklarına, ev kadınlarının genç kızlara dönüştüğü o korkunç on yıl. Saçma sapan bir ev yenilemeyle, parasızlıkla ve özellikle de karanlık bir Kasım günü küçük açık mavi bavulunda atom bombası taşıyan çaresizlik, Grorud otobüsünden inip yaşamımızı altüst ettiğinde başlamıştı.

Norveç’in yaşayan en önemli yazarlarından Roy Jacobsen’den bir “büyüme” ve “değişim” hikâyesi… Arka planında Norveç’in 1960’larda yaşadığı sosyo-ekonomik dönüşümün yer aldığı Harika Çocuk’un merkezinde dokuz yaşındaki Finn ve annesi var. Annesi ile babası boşanmış, babasını hiç görmemiş olan Finn’in hayatı, evlerinin bir odasını kiralayan gizemli yabancı Kristian ve beklenmedik bir şekilde aralarına katılan üvey kardeşi Linda’nın etkisiyle değişir: Ne de olsa bu bir “Yuri Gagarin yılıdır” ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.

Her şey annemle evi boyamaya girişmemizle başladı. Aslında ben duvarın en alt kısmını boyuyordum ve oldukça ufak tefek olduğumdan zorlanıyordum; annem de bir mutfak sandalyesinin üzerine çıkmış tavanın kenarıyla ilgileniyordu. Böyle giderse bir duvarı bitirmek aylar alacaktı. Ama bir akşam Bayan Syversen gelip eserimize baktı, kollarını kabarık göğüslerinin üzerinde kavuşturdu. “Duvar kâğıdı denemeye ne dersin, Gerd?” “Duvar kâğıdı mı?” “Evet, benimle gel.” Koridorun karşı tarafında oturan Bayan Syversen’in evine girdik.

Yıllardır duvar duvara komşu olmamıza, bitişik sınıfa giden akranım AnneBerit’le onun altı yaşındaki ikiz kız kardeşleri de orada oturmasına karşın bu eve hiç girmemiştim. Annem ne zaman beni biriyle karşılaştırmak istese onlardan söz ederdi. “Reidun ve Mona’ya bak” derdi. Ya da Bayan Syversen’in dediğine bakılırsa, içeride, yatağın ve yemeğin olduğu yerde kalmayı sokağa çıkmaya yeğleyen AnneBerit’ten söz ederdi; oysa yaşam dökümhanede şekillenmeyi bekliyordu sokakta, kalıba dökülmüş kepenklerin kaşları çatıktı, kiremitler beton bloklarla binaların arasına saçılmıştı; ağaç kökleriyle, kütüklerle, açık kuyularla, sık çalılarla, görünmez kamp izleriyle dolu, ziftli kâğıt, yalıtım artıkları ve tahta parçalarıyla ateş yakılabilen, uğruna Yenilmezler ve Yüceler’in unutulmaz savaşlar verdiği iki katlı kaleler yapılabilen, tek bir sözcükle yıkılan bu yapıların ertesi gün onu yıkandan başkası tarafından yeniden inşa edildiği, yer yer otlarla kaplı toprak vardı orada.

İnşa eden asla yıkanla aynı kişi değildir, bunu söylüyorum çünkü ben, küçük olmama karşın inşa edenlerden biriydim ve güzelim şatolarım harabeye dönüştüklerinde çok gözyaşı dökmüştüm; misillemeden, acımasızca intikam almaktan konuşulurdu; ama yıkıcıların keyiflerinden, kocaman sırıtışlarından başka yitirecekleri bir şeyleri yoktu, daha o zamandan yitirecek şeyi olanlarla hiçbir şeyi olmamış ve hiçbir şey edinmeyi düşünmeyenler arasındaki kamplaşmanın izleri vardı.

AnneBerit ve kardeşleri bu dünyayla ilgilenmiyorlardı, onlar ne yapıyor ne de yıkıyorlardı, mutfak masasının başında oturup bütün gün boyunca akşam yemeği yiyorlarmış gibi gelmişti bana; üstelik şimdi Bay Syversen de eve gelmiş, üzerinde atletiyle, küçük sandalyenin dışına taşmış devasa bacaklarının üzerine sarkan pantolon askılarıyla masanın başındaki tahtında oturuyordu.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Rigel’in Gözleri ~ Roy JacobsenRigel’in Gözleri

    Rigel’in Gözleri

    Roy Jacobsen

    Norveç’in yaşayan en önemli yazarlarından Roy Jacobsen 2. Dünya Savaşı’nın Norveç toplumu üstüne etkilerini edebiyata aktaran ender yazarlardan. “Barrøy’de yaz, yıl 1946, kuş tüyleri...

  2. Görülmeyenler ~ Roy JacobsenGörülmeyenler

    Görülmeyenler

    Roy Jacobsen

    “Kimse bir adayı terk edemez…” Norveç’in yaşayan en önemli yazarlarından Roy Jacobsen’den modern bir destan… Görülmeyenler, ülkenin kuzeyindeki küçük bir adada denizin ve gökyüzünün...

  3. Oduncular ~ Roy JacobsenOduncular

    Oduncular

    Roy Jacobsen

    “Hiçbir kasaba böylesine sessiz olmamıştır.” Fin kuvvetlerinin Ruslar gelmeden yakıp yıktığı Suomussalmi kasabasında bir kişi kalmıştı. Oduncu Timmo’nun oradan ayrılmaya hiç niyeti yoktu; hem...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. The Gray Man – Amansız ~ Mark GreaneyThe Gray Man – Amansız

    The Gray Man – Amansız

    Mark Greaney

    New York Times’ın çoksatanlar listesine bir numaradan giren Gray Man, kayıp istihbarat ajanlarını ararken belanın girdabına kapılıyor. İlk ajan br bilmece gibi ortadan kayboluyor....

  2. Mina de Vanghel ~ StendhalMina de Vanghel

    Mina de Vanghel

    Stendhal

    Fransa’da yaşayan eğitimli, varlıklı genç bir Alman kadın olan Mina de Vanghel, evli bir adama âşık olur. Ancak bu aşk oyunu gerçek bir saplantıya...

  3. Paris’teki Ev ~ Kelly BowenParis’teki Ev

    Paris’teki Ev

    Kelly Bowen

    İki kadın. Lia ve Estelle. Yetmiş beş yıl arayla aynı günlere bakıyor. Biri daha rahat günlerden, diğeri yangının tam orta yerinden. Ama ikisi de...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur