Hiçbir şey, pes etmeyen ufacık bir umuttan daha güçlü değildir.
Rahatlama Kitabı, zor günlerden çıkarılmış derslerin ve öyle zamanlarda biraz olsun iyi hissettirecek önerilerin bir derlemesi.
Gece Yarısı Kütüphanesi ve İnsanlar gibi sevilen kitapların yazarı Matt Haig, Rahatlama Kitabı’nda kendi deneyimlerinden öğrendiklerini, Marcus Aurelius, Emily Dickinson, James Baldwin gibi fikirleriyle ilham vermiş isimlerden edindikleriyle harmanlayarak yaşamın iniş ve çıkışları üzerine kısa ve umut dolu metinler sunuyor. Zihnin zindanlar yaratabileceğini ama yanında anahtarlarını da verdiğini gösteriyor bizlere. Mutluluğun ancak “olmanız beklenenleri” bir kenara bıraktığınızda filizlenebildiğini hatırlatarak, yaşama telaşı arasında şöyle bir yavaşlayıp, var olmanın güzelliği ve tahmin edilmezliğinin değerini bilmeyi yüceltiyor.
Giriş
zaman zaman kendimi rahatlatmak için bir şeyler yazarım. Kötü zamanlarda öğrenilen şeyler. Düşünceler. Fikirler. Listeler. Örnekler. Kendime hatırlatmak istediklerim. Ya da başkalarından ve başka hayatlardan öğrendiklerim. En açık, en rahatlatıcı hayat derslerinin çoğunu en kötü zamanlarımızda öğreniyor olmamız tuhaf bir çelişki. Fakat yemek yemeyi de en çok acıktığımızda, cankurtaran botlarını ancak denize düştüğümüzde düşünürüz zaten. Yani bunlar benim cankurtaran botlarımdan bazıları. Suyun üstünde kalmamı sağlayan düşünceler. Umarım bazıları sizleri de karaya çıkartabilir.
Bebek
bebek olduğunuzu hayal edin. O bebeğe bakıp hiçbir şeyinin eksik olmadığını düşünürdünüz. Doğduğunda tastamamdı. Daha ilk nefesinde, doğuştan değerliydi. Değeri zenginlik, dış görünüş, siyaset ya da popülerlik gibi dış etkenlere bağlı değildi. Bir insan yaşamının paha biçilmez değeriydi. Zamanla bunu unutmak çok kolay olsa da, bu değer hiç değişmez. Hepimiz doğduğumuz günkü kadar capcanlı ve insan kalırız. Tek yapmamız gereken, var olmaktır. Bir de umut etmek.
Ormanda kaybolduğumuz bir seferinde
babamın söylediği şey
Bir seferinde babamla birlikte Fransa’daki bir ormanda yolumuzu kaybetmiştik. Sanırım on iki-on üç yaşlarındaydım. Neyse işte, hemen herkesin cep telefonu sahibi olmasından çok uzun zaman önceydi. Geziye çıkmış, benim pek anlamadığım türden, doğaya yakın, denize uzak, sıradan, orta sınıf bir tatil yapıyorduk. Loire Vadisi’ndeydik ve koşuya çıkmıştık. Yaklaşık bir saat sonra gerçek, babamın kafasına dank etti. “Kaybolduk galiba.” Dönüp dolaşıp aynı yere geliyor, çaresizce yolu bulmaya çalışıyorduk. Babamın yol sorduğu iki adam – iki kaçak avcı– da bizi yanlış yönlendirdi. Benden gizlemeye çalışsa da, babamın endişelenmeye başladığının farkındaydım. Artık saatlerdir ormandaydık ve annemin çoktan paniğe kapıldığından ikimiz de emindik. Okulda, İncil’den İsraillilerin ormanda öldüğü hikâyeyi daha yeni okumuştuk ve sonumuzun onlarla aynı olacağını hayal etmek benim için hiç zor değildi. “Düz bir hatta gitmeye devam edersek buradan mutlaka çıkarız,” dedi babam. Haklı çıktı. Sonunda araba seslerini duyduk ve bir anayola ulaştık. Yola çıktığımız köyden on yedi kilometre uzaktaydık ama hiç olmazsa karşımızda anlaşılır tabelalar vardı artık.
Ağaçların içinden çıkabilmiştik. Kendimi –hem gerçek hem mecazi anlamda kaybolmuş hissettiğim zamanlarda, aklıma hep bu strateji gelir. Bir buhranın ortasındayken de gelmişti. Depresyondayken ve ara ara panik ataklar yaşarken, kalbim korkuyla güm güm atarken, kim olduğumu bile anlayamadığım ve hayata nasıl devam edeceğimi bilemediğim zamanlarda.
Düz bir hatta gitmeye devam edersek buradan mutlaka çıkarız. Aynı yöne doğru adımlar atmaya devam etmek bizi daireler çizerek koşmaktan daha çabuk ilerletir. İşin sırrı kararlı bir şekilde dümdüz yürüyebilmekte.
Sorun yok
Kendini kötü hissetmekte sorun yok.
Deneyimlerden kalma yara izlerini üzerinde taşımakta
sorun yok.
Berbat durumda olmakta sorun yok.
Kenarı kırık bir fincan olmakta sorun yok. Bir hikâyesi
olanlar o fincanlardır.
Duygusal ve içinden geldiği gibi davranmakta, sevmemen gereken şarkılarda ve filmlerde acı acı ya da tatlı
tatlı ağlamakta sorun yok.
Sevdiğin şeyleri sevmekte sorun yok.
Bir şeyleri havalı, zekice ya da popüler oldukları için değil, yalnızca sevdiğin için sevmekte sorun yok.
İnsanların seni bulmalarına izin vermekte sorun yok.
Hummalı faaliyetlerle kırk parçaya bölünmek zorunda değilsin. Elini uzatan taraf hep sen olmak zorunda değilsin. Bazen de birilerinin sana el uzatmasına izin verebilirsin. Müthiş yazar Anne Lamott’ın dediği gibi: “Deniz fenerleri adalarda oradan oraya koşturup kurtaracak gemi aramaz; tek yaptıkları öylece durup ışıldamaktır.”
Her ânı değerlendirmemekte sorun yok.
Kendin olmakta sorun yok.
Sorun yok.
İyi ve kötü diye bir şey yoktur
Hamlet çocukluk arkadaşları Rosencratz ve Guildenstern’e, “İyi ya da kötü diye bir şey yoktur çünkü; düşünce, her şeyi öyle yapan,”* derken olumlu duygular içinde değildir. Shakespeare’in prensi berbat ve depresif bir ruh hali içindedir ama nedensiz yere değil. Danimarka’nın ve aslında bütün dünyanın bir hapishane olduğunu söyler. Hamlet için, Danimarka hem fiziki hem de psikolojik açıdan bir hapishanedir. Fakat bakış açısının bunda rol oynadığının da farkındadır. Ne dünyanın fıtratında kötülük vardır ne de Danimarka’nın. İkisi de onun bakış açısından kötüdür. Hamlet kötü olduklarını düşündüğü için kötüdürler.
Dışımızda olanlar nötrdür. Zihnimize girdikleri anda olumlu ya da olumsuz bir değer kazanırlar. Onları nasıl karşılayacağımız son kertede bize bağlıdır. Bunu yapabilmek tabii ki her zaman kolay değil ama her şeyi farklı farklı gözlerle görebileceğimizi bilmenin rahatlatıcı bir tarafı da var. Asla kontrol edemeyeceğimiz bir dünyanın değil, biraz çaba ve gayretle geliştirip değiştirmeye başlayabileceğimiz bir zihnin merhametine kalmış olduğumuzu bilmek, aynı zamanda bize güç kazandıran bir şey. Zihnimiz zindanlar yaratabilir ama bize anahtarlarını da verir.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Edebiyat Roman (Yabancı)
- Kitap AdıRahatlama Kitabı: Suyun Üstünde Kalmamı Sağlayan Düşünceler
- Sayfa Sayısı272
- YazarMatt Haig
- ISBN9786051982366
- Boyutlar, Kapak13,5x20,5 , Karton Kapak
- YayıneviDomingo Yayınevi / 2022
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Tapınak ~ William Faulkner
Tapınak
William Faulkner
1949 Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi William Faulkner’ın bugün yalnız Amerikan edebiyatının değil, dünya edebiyatının da başyapıtı sayılan romanları başlarda çok ses getirmemişti. Ancak 1931’de...
- Öteki Kızlar ~ Lesley Lokko
Öteki Kızlar
Lesley Lokko
Yolsuzluklarla zengin olmuş işadamı bir babanın kızı Nic, alkolik annesi ile kardeşlerine bakmak zorunda kalan yoksul Caryn, ablasının öldürülmesinin etkisinden kurtulamayan Tory… Bu üç...
- Maskesiz ~ Monica McCarty
Maskesiz
Monica McCarty
ASİ’nin yazarından Yiğit görüntüsü, korku uyandıran şöhreti ve dillere destan dövüş becerileri Alex MacLeod’un kaya kadar sert bir paralı asker rolüne bürünmesi için biçilmez...