Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Gurur ve Önyargı
Gurur ve Önyargı

Gurur ve Önyargı

Jane Austen

Jane Austen (1775-1817): İngiliz edebiyat tarihinin bir kült romancılarındandır. Eserlerinde güçlü kadın karakterleri başkahramanlar olarak yer aldı. Bütün romanları sinemaya uyarlanan Jane Austen, özellikle…

Jane Austen (1775-1817): İngiliz edebiyat tarihinin bir kült romancılarındandır. Eserlerinde güçlü kadın karakterleri başkahramanlar olarak yer aldı. Bütün romanları sinemaya uyarlanan Jane Austen, özellikle aile değerleri ve akrabalık ilişkileri ile kadın duyarlılığı ve aşkı ele alır. Yazarın 1813’de yayınlanan ikinci romanı Gurur ve Önyargı tüm zamanların en sevilen romanlarının başında gelir.

Hamdi Koç (1963): İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Hokka dergisinin yayın kurulunda bulundu. 1992’de Çocuk Ölümü Şarkıları’ndan başlayarak hemen her yapıtıyla dikkati çeken Hamdi Koç’un; o tarihten bu yana beş romanı yayımlandı. Eserlerini çevirdiği yazarlar arasında Shakespeare, Faulkner, Beckett ve Joyce yer alıyor.

***

Sunuş

Elinizde tam iki yüz yıllık bir büyü tutuyorsunuz. Bu kadar eski olduğu halde bugün hâlâ bu kadar popüler olan başka bir roman bilmiyorum. Gurur ve Önyargı’dan daha önce ya da daha sonra yazılmış ve ondan besbelli daha sarsıcı ya da yenilikçi olan ya da başlı başına simge haline gelmiş başka büyük klasikler var elbette, mesela Mobydick, Tristram Shandy, Don Quijote, Robinson Crusoe, Madam Bovary, ama hiçbiri Gurur ve Önyargı’nın bugünün oku- runun kalbinde edindiği yeri edinemedi. Bütün klasikler bir yana, Gurur ve Önyargı bir yana. Tuhaf, ama öyle. Tuhaf- lığı, biraz, bunun baştan beri zor açıklanır bir durum olmasından, biraz da romanın çok doğal bir biçimde hayatımızın bir parçası olmuş ve öyle kalmış olmasından geliyor. O kadar ki İngilizce konuşulan ülkelerde Jane Austen birçok okur için bizim Jane’dir, evden, aileden biridir. Zaten anlattığı da o evin, ailenin hayatından ya da o hayatın yakınından bir bölümdür.

Jane Austen’in roman tarihinin ilk büyük (ve sahici) kültü olduğunu en baştan söyleyebiliriz. İngiltere’de bugün çok ciddi bir Jane Austen turizmi var, acenteler, turlar, rehberler, hediyelik eşyalar filan. ‘O’ uzun süredir bir karakter olarak da önemli.

Jane Austen’in hayatı hakkında fazla bir bilgimiz yok. Hayatını evinde geçirdi; mektupları ve bir iki tanıklık dışın- da birinci elden pek az belge var. Arkasında cevabı olmayan çokça soru kalmış. Mesela hangi hastalıktan öldüğünü bilmiyoruz. Addison’s Disease denen ve bugün yüz binde dört kişide görülen bir tür salgı bezi hastalığından öldüğü şeklinde bir tahmin var. Zaten çok genç ölmüş, 42 yaşında (1775-1817), ki devir yazarların genç ölmekle ünlü oldukları bir devir değil, Defoe’nun 71, Richardson’ın 72, daha sonra Eliot’ın 61 sene yaşadığını düşünürsek. Gözlerden uzak, bir kır evinde, evlenmeden, hatta besbelli aşkın tatları- nı bile tanıyamadan geçirilen kapalı hayat, genç yaşta ölüm, o ölümün ardından kalan hanım hanımcık bir iki portre ve bütün muhtemel depresif görüntüsüne rağmen o hayattan çıkarılan mizah, zekâ ve sevecenlik dolu romanlar -hem de tüm sadeliklerine rağmen, daha gösterişli birçok romandan daha uzun yaşayan, daha çok insanı etkileyen romanlar. Austen kült olmayı elbette hak ediyordu.

Bu kült olma hali üzerinde maksatlı olarak duruyorum. Çünkü bu aynı sebepten, Austen çatık kaşlı edebiyat çevrelerinde sık sık kayıtsız kalınan, biraz hafife alınan, çokça da ihmal edilen, hesapta genç kızların sevgisine terk edilen bir yazar olmuştur. Bilhassa, kendileri hayatta bir şey ortaya koyamayıp da beğenmeme yoluyla itibar kazanmaya eğilim- li ya da toplumsallık takıntılı eleştirmenler tarafından. Ama şunu söylemeliyim ve rahatça söyleyebilirim: Bir yazarın değerini en iyi bir başka yazar anlar ve anlatır. Jane Austen için de böyle oldu. Austen yirminci yüzyılda akademik edebiyat dünyasında kendi gerçek eleştirmenlerini buluncaya kadar önemli tarihsel değerlendirmelerini hep meslektaşlarından aldı: önce Trollope, ki az buz bir adam değildir, onun Shakespeare ayarında bir yazar olduğunu söyledi, sonra hem yazar hem de edebiyat düşünürü olarak Virginia Woolf ve E. M. Forster Austen’a hakkını teslim ettiler. Forster üslubunun inceliklerini örnek gösterdi; Woolf ise Austen’ın “tüm büyük yazarlar içinde büyüklüğü en zor yakalanacak yazar” olduğunu söyledi. Woolf’un tarifi Austen’la ilgili ‘anahtar’ gerçeği ifade etmesi bakımından hepsinden önemli: o da yukarıda sözünü ettiğim ‘büyü’. Austen söz konusu olunca gerçeği büyü ile açıklamak zorunda kalıyoruz. Bu büyü Austen’ı dayanılmaz ölçüde çekici, o ölçüde taklit edilemez yapan, aynı zamanda tarif edilmesini, sınıflandırılmasını da imkânsız kılan ‘okuma tadı’dır ve Austen’ı bugün hâlâ bir edebiyat esrarı olarak yaşatmaktadır. Bu esrar, “nasıl oluyor da edebiyatçılara da halka da aynı zevki veriyor?” sorusunda gizlidir.

Austen’in romanlarına şöyle bir baktığınız zaman, orta- da sadelikten başka bir edebiyat süsü yoktur; yazarın hiçbir şekilde okuru etkilemeye çalıştığını hissetmezsiniz; anlatılan kişiler istisnai özellikleri ya da trajik kaderleri olan, entere- san işlere girişen, başka dünyadan gelmiş gibi konuşan kişi- ler değildir; olaylar aşk ve evlilik girişimleri, hayal kırıklıkları, kendini tanıma gibi, olay bile denemeyecek durumlardır -gelinir, gidilir, oturulur konuşulur, kadere boyun eğilir, beklenir vs. Ama roman elden bırakılamaz. Açıklaması gerçekten zor; açıklamak, herhalde Austen’ın üslubunun kendisi kadar incelikli bir çaba istiyor.

Tabii bu anlattığım sahnedeki en şanslı taraf, aynı zaman- da en etkili taraf, okur. Okurun iyi olanı seçme ve yaşatma içgüdüsü olmasaydı, hangi edebiyatçı ne telkin ederse etsin, şişirsin ya da karalasın, Jane Austen iki yüz sene sonra hâlâ burada olmazdı. Bu örnek, roman-okur ilişkisinin, arada hiç- bir başka ihtiyaç olmadan, sadece ikisinin birbirini yaratma ve yaşatma ortaklığının harikulade bir örneği olması bakımından da önemli. Okur için bir şey ifade etmek: Her romanın böyle bir mecburiyeti var. Gurur ve Önyargı okur için hayati şeyler ifade eden, zamanın üstesinden gelmiş, kalbin gücüne ve ölümsüzlüğüne ait az sayıdaki romandan biridir.

Hamdi Koç

BİRİNCİ KİTAP

Bölüm I

Dünyaca kabul edilmiş bir gerçektir, hali vakti yerinde olan her bekâr erkeğin mutlaka bir eşe ihtiyacı vardır.
Böyle bir erkek yeni bir muhite ilk adımını atarken ne hissediyor, ne düşünüyor, kimse bilmez, ama bu gerçek civardaki ailelerin aklına öyle yerleşmiştir ki onu kızlarından birinin ya da diğerinin tapulu malı sayarlar.
“Duydun mu Mr. Bennet, şekerim,” dedi eşi bir gün, “Netherfield Korusu nihayet tutulmuş.”
Mr. Bennet duymadığını söyledi.
“Ama tutulmuş,” diye devam etti eşi; “Mrs. Long az önce buradaydı, bana her şeyi anlattı.”
Mr. Bennet cevap vermedi.
“Kim almış, merak etmiyor musun?” diye haykırdı karısı sabırsızca.
“Söylemek istiyorsan itiraz etmem.”
Bu kadar davet ona yeterdi.
“Doğrusu şekerim, bunu dinlemelisin, Mrs. Long diyor ki Netherfield’i kuzey İngiltere’li, büyük servet sahibi bir genç almış; pazar günü dört atlı arabasıyla gelip yeri görmüş ve öyle beğenmiş ki Mr. Morris’le şıp diye anlaşmış; Michaelmas’dan önce mülkü devralacakmış, birkaç hizmetçisi de gelecek hafta sonuna kadar evde olacakmış.”

“Adı neymiş?” “Bingley.”
“Evli mi bekâr mı?”
“Aa! Bekâr şekerim, bekâr tabii! Çok zengin, yılda dört beş bin kazanan bir bekâr. Kızlarımız için ne hoş bir şey!” “Nasıl yani? Kızlarımızla ne ilgisi var?”
“İlahi Mr. Bennet,” diye cevapladı karısı, “nasıl bu kadar yorucu olabiliyorsun! Kızlardan birini onunla evlendirmeyi düşündüğümü anlamış olmalısın.”
“Buraya bu amaçla mı gelmiş?”
“Nasıl böyle konuşabiliyorsun! Kızlardan birine âşık olması çok mümkün; o yüzden gelir gelmez onu ziyaret etmelisin.”
“Bunun için bir sebep yok. Sen kızlarla gidebilirsin ya da onları kendi başlarına gönderebilirsin, hatta bu belki daha iyi olur, çünkü güzellikte onlardan aşağı kalır yanın olmadığı için Mr. Bingley aradan seni seçebilir.”
“İltifat ediyorsun şekerim. Ben de güzellikten payımı almışım elbette, ama artık kendimi bir şey sanacak halim yok. Beş kız büyütmüş bir kadın kendi güzelliğini düşünmekten vazgeçmelidir.”
“O durumda düşünecek bir güzelliği olmaz zaten.”
“Şekerim, taşındığı zaman gerçekten gidip Mr. Bingley’yi görmelisin.”
“O kadarına söz veremem, emin ol.”
“Ama kızlarını düşün. Bak, kızlar için ne büyük bir kısmet. Sir William’la Lady Lucas gitmeye kararlılar, hem de sadece bu yüzden, çünkü bilirsin onlar genellikle yeni gelenleri ziyaret etmezler. Gerçekten gitmelisin, çünkü sen gitmezsen bizim gitmemiz de imkânsız olur.”
“Sen de çok ince hesap yapıyorsun. Eminim Mr. Bingley sizi gördüğüne çok sevinecek; ben de birkaç satır yazar seninle gönderirim kızların hangisini seçerse seçsin razıyım diye; ama tabii küçük Lizzy’m için güzel bir şeyler eklemem lazım.”

“Umarım öyle bir şey yapmazsın. Lizzy ötekilerden bir nebze bile üstün değil; hatta ne Jane’in yarısı kadar güzel, ne de Lydia’nın yarısı kadar iyi huylu. Ama sen her zaman onu tutuyorsun.”
“Hiçbirinin aman aman bir özelliği yok,” diye cevap verdi Mr. Bennet; “hepsi de başka kızlar gibi aptal ve cahiller; ama Lizzy kardeşlerinden daha zeki.”
“Mr. Bennet, kendi çocuklarını nasıl böyle aşağılayabiliyorsun? Canımı sıkmaktan zevk alıyorsun. Zavallı sinirlerime hiç acıman yok.”
“Beni yanlış anladın hayatım. Sinirlerine büyük saygım var. Sinirlerin benim eski dostum. En az yirmi yıldır ısrarla sinirlerinden bahsetmeni dinliyorum.”
“Neler çektiğimi nereden bileceksin?”
“Sen atlatırsın, daha uzun yıllar yaşar, yılda dört bin kazanan bir sürü gencin buralara geldiğini görürsün.” “Sen ziyaret etmedikten sonra yirmi tane de gelse bize faydası olmaz.”
“İçin rahat olsun hayatım, yirmi tane olursa hepsini ziyaret ederim.”
Mr. Bennet öylesine tuhaf bir hazırcevaplık, ince alaycılık, soğukluk ve bencillik karışımı bir adamdı ki yirmi üç yıllık deneyim karısının onun karakterini anlamasına yetmemişti. Karısının huyunu anlamak daha az zordu. Anlayışı kıt, eğitimi düşük, tepkileri kestirilemez bir kadındı. Mutsuz olduğu zaman sinirleri bozuldu sanırdı. Hayatta bütün derdi kızlarını evlendirmekti; tesellisi ise ziyaretler ve haberlerdi.

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Watson Ailesi ~ Jane AustenWatson Ailesi

    Watson Ailesi

    Jane Austen

    Jane Austen’ın 1803’te yazmaya başlayıp tamamlayamadığı romanı Watson Ailesi yazarın daha sonra kaleme aldığı diğer eserlerine bir girizgâh niteliği taşıyor. Kıvrak zekâsının ürünü müthiş ironisiyle, İngiliz...

  2. Aşk Ve Gurur ~ Jane AustenAşk Ve Gurur

    Aşk Ve Gurur

    Jane Austen

    Jane Austen, 18. yüzyıl romancılığına modern bir kimlik kazandıran ilk yazar olarak kabul edilir. Sıradan insanları, hayatın günlük telaşını incelikli, mizahiüslubuyla anlatır. Bu sebeple...

  3. Emma ~ Jane AustenEmma

    Emma

    Jane Austen

    Jane Austen (1775-1817): İngiliz edebiyatının kült romancılarındandır. Eserlerinde güçlü kadın karakterleri başkahramanlar olarak yer aldı. Bütün romanları sinemaya uyarlanan Jane Austen, özellikle aile değerleri...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

  1. Kral Salomon’un Bunalımı ~ Romain Gary -Émile AjarKral Salomon’un Bunalımı

    Kral Salomon’un Bunalımı

    Romain Gary -Émile Ajar

    Bulaşıcı bir iyimserlik, yıkıcı bir ironi ve yürekte taşınması güç hassasiyetler kuşanmış, tüm toplumsal önyargı ve klişeleri tehlikeye atan karakterleriyle faşizmin duyarsızlaştırdığı Fransız toplumuna...

  2. Babasız Evler ~ Heinrich BöllBabasız Evler

    Babasız Evler

    Heinrich Böll

    “O”, yani çocuk dünyaya geldi ve Leo korkutmaya başladı: “Görevinden ayrılırsan, çocuğu bakımevine veririm.” Ama anne, sonunda görevini bırakmak zorunda kaldı. Uygun koşullarda belediye...

  3. Sherlock Holmes; Aklın Şüphesi Suçun Gerçeğidir ~ Arthur Conan DoyleSherlock Holmes; Aklın Şüphesi Suçun Gerçeğidir

    Sherlock Holmes; Aklın Şüphesi Suçun Gerçeğidir

    Arthur Conan Doyle

    Akıl yürütme sanatı, uzun ve sabırlı çalışmalar sonucunda elde edilir. Yetenekli bir akıl yürütücü beynini boş bir oda gibi kullanır, gereksiz bilgileri eler ve...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur