Okuyacağınız bu modern klasik, Filiz adındaki tavuğun öyküsüdür. Filiz artık emir üzerine yumurtlamak ve tüm yumurtalarının pazara satılmaya götürülmesini izlemek istemez. Her Sabah çiftliğin kapısından geleceğine göz atar, özgürce dolaşan hayvanları izler ve vahşi doğaya kaçarak kendisi için bir yumurta yumurtlamanın hayalini kurar.
Özgürlüğü, bireyselliği ve anneliği temel alarak çiftliğin geleneklere sarılı dünyasına başkaldıran, yürekli ve ilham sahibi bir dişi kahramanın hikâyesini anlatan Uçabileceğini Hayal Eden Tavuk, aynı zamanda evrensel yankının romanıdır ve dünya çapında milyonlarca okura ulaşmıştır. Tavuk, ördek, horoz, köpek, gelincik gibi hayvan karakterleriyle, Hayvan Çiftliği ve Charlotte’nin Ağı gibi İngiliz klasiklerini akla getirir. Sun-mi Hwang’ın günümüz için kaleme aldığı bu fabl, dünya edebiyatı içinde yerini almış unutulmaz bir karakterin yolculuğunu anlatır.
BIR DAHA YUMURTLAMAYI
REDDEDIYORUM
Yumurta yuvarlandı ve kümes teline takılınca durdu. Filiz yumurtasına baktı: Kanla lekelenmiş tebeşirimsi bir yumurta. İki gündür yumurtlamıyordu. Bir daha da yapabileceğini sanmamıştı ama işte küçük, hüzünlü bir yumurta daha. Bunu tekrarlayamam, diye düşündü. Çiftçinin karısı bu yumurtayı alır mıydı acaba? Giderek daha küçüldüklerinden yakınarak hepsini toplardı. Çirkin olduğu için bunu bırakamazdı ya, öyle değil mi? Filiz ayağa bile kalkamıyordu, bu hiç de şaşırtıcı değildi çünkü ağzına lokma koymadan yumurtlamıştı. İçinde daha kaç yumurta kaldığını merak etti, bunun sonuncusu olmasını umdu. İçini çekerek dışarı baktı. Kafesi girişin yakınında olduğu için tel örgülerin ötesini görebiliyordu.
Kümesin kapısı pervazına tam oturmuyordu, aralıktan bir akasya ağacı görünüyordu. Filiz bu ağacı çok sevdiği için aralıktan içeri giren kış ayazından da, ağır yaz yağmurundan da yakınmazdı. Filiz yumurta tavuğuydu, yani yumurtlaması için besleniyordu. Kümese geleli bir yılı aşmıştı. O zamandan beri tek yaptığı, yumurtlamaktı.
Ne kanat çırparak çevrede dolaşabiliyor ne de kendi yumurtalarının üzerinde kuluçkaya yatabiliyordu Kümesin dışına çıkmışlığı yoktu. Ama ne zaman bahçede sevimli civcivleriyle koşturan bir tavuk görse Filiz gizli bir arzuya kapılırdı, yumurtlayıp civcivinin yumurtadan çıkışını izlemeyi düşlerdi. Gerçekleşmesi olanaksız bir hayal. Kümeste bir meyil vardı ve yumurtalar bir engelin öte yanına yuvarlanırlar, annelerinden ayrılırlardı.
Kapı açıldı ve el arabasını iterek çiftçi içeri girdi. Tavuklar sabırsızlıkla gıdakladılar, bir şamata koptu. “Kahvaltı!” “Açım! Açım!” Çiftçi bir kova yardımıyla yemi serpti: “Her zaman çok açsınız. Bari buna değsin. Bu yem ucuz değil!” Filiz ardına kadar açık kapıdan bakarak dış dünyaya odaklandı. Uzun süredir iştahı yoktu. Yumurtlamak da istemiyordu. Çiftçinin karısı yumurtalarını her alışında yüreği bomboş kalıyordu. Yumurtladığında duyduğu gururun yerini hüzün alıyordu. Bu işi bir yıl yaptıktan sonra tükenmişti artık. Ayağının ucuyla bile yumurtasına dokunamıyordu. Ayrıca kadının yumurtaları sepete koyup götürdükten sonra onlarla ne yaptığını da bilmiyordu. Dışarıda hava pırıl pırıldı. Bahçenin ucundaki akasya ağacı beyaz çiçeklere bürünmüştü. Tatlı kokan esintiyle birlikte kümese kadar gelerek Filiz’in yüreğine doluyordu. Filiz ayağa kalktı ve başını kümes tellerinden dışarı uzattı. Çıplak, tüysüz ensesi tele sürtündü. Yapraklar yine çiçeklenmişti.
Onlara imreniyordu. Gözlerini kısarak bakarsa açık yeşil renkli tomurcukların olgunlaşıp kokulu çiçeklere dönüşmesini izleyebiliyordu. Kümeste kapalı yaşadığı her gün akasya ağacını izlemişti. Birkaç gün sonra kar gibi yağacak çiçeklerini dökecek ve yeşil yapraklarla kaplanacaktı. Yapraklar sonbahar sonlarına kadar yaşayacak, sararacak ve yavaşça döküleceklerdi. Filiz yaprakların solup da düşene kadar sert rüzgârlara ve ağır yağmurlara dayanmasına hayrandı.
Bir sonraki ilkbaharda açık yeşil renkte yeniden doğduklarını görünce öyle heyecanlanırdı ki! “Filiz”, dünyanın en iyi adıydı. Bir filiz yaprağa dönüşür, dökülüp de kokulu çiçekleri besleyecek gübreye dönüşene kadar da rüzgârı ve güneşi kucaklardı. Filiz de tıpkı akasya ağacının sürgünleri gibi yaşamının bir şeye yaramasını istiyordu. Bu nedenle kendisine bu adı takmıştı. Kimsenin ona “Filiz” dediği yoktu, yaşamı bir filizinkini andırmıyordu ama yine de bu isim kendini iyi hissetmesini sağlıyordu. Bu, sırrıydı onun. Kendine bu adı verdiğinden beri kümesin dışında olanları da fark etmekteydi: Ayın döngülerini, güneşin doğuşunu ve batışını, çiftlikteki hayvanların ağız dalaşlarını. “Hadi bakalım, yemlenin de bol bol yumurtlayın!” dedi çiftçi. Ne zaman tavukları yemlese bunu söylerdi, Filiz’e fenalıklar geliyordu bu cümleden. Adama aldırmayarak çiftliğe baktı. Dışarıdaki hayvanlar da kahvaltı etmekle meşguldüler. Geniş bir ördek ailesi bir yemliği çevrelemişlerdi, kuyrukları gökyüzünü gösteriyordu.
Başlarını kaldırmadan yemlerini yutuyorlardı. Yakındaki yaşlı köpek de tıkınmaktaydı. Kendi mama kabı vardı ama horozun saldırısına uğramadan önce yiyeceğini mideye indirme telaşındaydı. Bir keresinde horoza karşı çıkmış ve yediği gaga darbesi burnunu kanatmıştı. Horozun ve tavukların yemliği kalabalık değildi çünkü civcivleri yoktu. Telaşsızca yiyebilirlerdi. Horoz yine de ihtiyar köpeğin mama kabına sataşıyordu. Köpek kuyruğunu kısıp hırladığında bile geri çekilmeyerek çiftliğin lideri olduğunu pekiştirmek ister gibiydi. İlham veren uzun kuyruğu, parlak kırmızı ibiği, korkusuzbakışları ve keskin ötüşüyle yakışıklı bir horozdu. Şafakta öter, ondan sonra da arazideki tavukların peşine düşerdi. Filiz serbest dolaşan tavukları görmeye dayanamaz ve kendini kümese iyice hapsolmuş hissederdi. O da horozla birlikte gübre yığınını eşelemek, onunla yan yana yürümek ve yumurtalarının üzerinde kuluçkaya yatmak istiyordu. Boynunu tellerden dışarıya ne kadar uzatırsa uzatsın, ördeklerin, ihtiyar köpeğin, horozun ve tavukların birlikte yaşadığı araziye çıkamıyor, tellere takılan tüylerini yolduğuyla kalıyordu. O tavuk dışarıdayken ben neden kümesteyim? Horozun ve öbür tavukların organik olarak beslenen yerel Kore kuşları olduğundan haberi yoktu. Kendi başına yumurtladığı bir yumurtanın, ne kadar kuluçkaya yatarsa yatsın asla döllenmeyeceğini de bilmiyordu. Bilseydi, yumurtasının üzerinde kuluçkaya yatma hayalleri kurmazdı.
Ördekler yemlenmeyi bitirip akasya ağacının altında sıraya girdiler, yakındaki tepede duran farklı renkli, biraz daha küçük bir kuşa doğru badi badi yürümeye başladılar. Başı akasya yaprağı gibi yeşildi ve belki de ördek değildi. Ama ördek gibi vakvaklıyor ve badi badi yürüyordu. Filiz’in bir yaban ördeğinin çiftliğe geldiğinden haberi yoktu, sadece farklı görünüyordu.
Çiftçi onu da beslemeye geldiğinde hâlâ dışarıyı izliyordu. Adam önceki günün yeminin yemlikte olduğu gibi durduğunu görünce başını salladı ve “Neler oluyor burada?” diye mırıldandı. Genelde yemi döker ve yumurtaları toplayan karısı gelmeden önce kümesten çıkardı. Ama bugün karısının işini de o yapıyordu. “Bir şey yemiyor bu günlerde. Hasta olmalı.” Memnuniyetsiz bakışlarla Filiz’e baktı. Yumurtasını almak için uzandı ama parmakları değer değmez yumurta ezildi ve yüzeyinde ince kırışıklar oluştu. Filiz şok geçirmişti. Küçük ve çirkin olduğunu biliyordu ama yumuşak olacağını hayal bile edemezdi. Kabuğu sertleşememişti demek ki! Çiftçi kaşlarını çattı. Filiz yüreğinin acıdan kavrulduğunu sandı. Yumurtaları her alınışında duyduğu üzüntünün bu seferkiyle kıyası mümkün değildi. Boğazına hıçkırıklar oturdu ve tüm bedeni sertleşti. Zavallıcık, kabuğu oluşamadan çıkmış dışarıya. Çiftçi yumuşak yumurtayı araziye fırlattı; Filiz kanatlarıyla gövdesini sararak gözlerini yumdu. Yumurta hiç ses çıkarmadan kırıldı. İhtiyar köpek hantal adımlarla yanına gidip yalamaya başladı. Filiz’in yaşamında gözlerinden ilk kez yaşlar süzüldü. Bir daha yumurtlamayacağım! Asla!
…
“Uçabileceğini Hayal Eden Tavuk” için bir yanıt
Bir yanıt yazın
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Gençlik Kitapları
- Kitap AdıUçabileceğini Hayal Eden Tavuk
- Sayfa Sayısı96
- YazarSun-mi Hwang
- ISBN9786050833942
- Boyutlar, Kapak13,5x21, Karton Kapak
- YayıneviGenç Timaş / 2023
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Suna’nın Serçeleri ~ Gülten Dayıoğlu
Suna’nın Serçeleri
Gülten Dayıoğlu
Mahallenin erkek çocukları çıkmaz sokakta ayaktopu oynuyorlardı. Birdenbire orada beliren on yaşlarında bir kız, meşin topu kapıp kaçmaya başladı. Oğlanlar hemen peşine takıldılar. Vargüçleriyle...
- Yedi Diyar Geçidi ~ Samantha-ellen Bound
Yedi Diyar Geçidi
Samantha-ellen Bound
Celeste şimdiye kadarki en kötü yazını geçirir. Çünkü ebeveynleri bir yolculuğa çıkarken can sıkıcı küçük kız kardeşi Esme’yi Celeste’e emanet eder. Yılın en sıcak...
- Şahane Hatalar – 2- Talih Kuşu ~ Heather McElhatton
Şahane Hatalar – 2- Talih Kuşu
Heather McElhatton
Şahane Hatalar serisi hızlanarak devam ediyor; Bu kez başınıza yirmi iki milyon değerinde talih kuşu konuyor. Heyecan dozu artırılmış seçimler, eşsiz bilgiler, gizemli karakterler,...
Seni de ekledim tavuk