DIEGO: Susmak haksızlık karşısında, kaybetmek demektir zeytin ekmeği ve yaşama hakkını! Ekmeğinize sahip çıkmak için dahi yenmeye mecbursunuz bugün korkunuzu! Uyan ey İspanya, uyan artık! Cádiz şehri kaderini tayin ediyor. Korku ve zulümle vücut bulmuş veba şehrin kapılarına dayanmışken, Cádiz halkı bir seçim yapmak zorunda: Korkuya, baskıya karşı isyan etmek ya da kadere, iktidara boyun eğmek. Albert Camus’nün 1948 yılında, Veba romanından bir yıl sonra kaleme aldığı Sıkıyönetim, imgesel kurgusu, şiirsel dili, gerçeküstü evreniyle Camus edebiyatında ayrı bir yere sahiptir. Veba, Camus’nün sahnesinde, Cádiz şehrine egemen olmak isteyen bir zorba, insanların korkularından istifade etmeye çalışan bir fırsatçı olarak karşımıza çıkar. Eski mutlu günlerini geride bırakan Cádiz halkı, İkinci Dünya Savaşı’nın zulmünü, çaresizliğini ve çürümüşlüğünü tecrübe edecektir.
Korkularıyla yüzleşmeyi, ahlaki değerlerini ve inançlarını sorgulamayı tercih eden Cádiz’li Diego, kimi zaman insani zaaflarına, öfkesine ve umutsuzluğuna teslim olsa da, insana duyduğu aşk uğruna mutlak başkaldırıdan vazgeçmeyecek, vebaya ve ölüme karşı bir halk isyanı başlatacaktır. Vebanın kurduğu sıkıyönetim düzeni, Cádiz halkının korkularıyla beslenerek giderek kuvvet kazanırken, vebayı şehirden uzaklaştıracak rüzgâr, esmek için insanların yüreğinde korkunun dinmesini beklemektedir. Albert Camus’nün bütün oyunları Can Yayınları’nda.
BİRİNCİ BÖLÜM
Prolog
Siren sesini andıran motiflerle bezenmiş giriş müziği. Perde kalkar. Sahne tümüyle karanlıktır. Giriş müziği sona erer fakat siren sesleri uğuldamaya devam eder. Sahnenin sağında aniden beliren bir kuyrukluyıldız ağır ağır sahnenin soluna doğru kayar. Kuyrukluyıldızın ışığı, gölge oyununda olduğu gibi, surlarla çevrili bir İspanyol şehrini ve sırtları seyirciye dönük, başları yukarıdan geçen kuyrukluyıldıza çevrilmiş vaziyette kıpırdamadan duran çok sayıda insan siluetini görünür kılar. Saat öğlen dördü vurur. Mırıltı şeklinde duyulan konuşmalar tam anlaşılmamaktadır.
— Dünyanın sonu geldi!
— İnanma beyim!
— Ne ederiz geldiyse…
— Dünyadan bize ne! İspanya’mız yaşayacak ilelebet!
— Dünyanın sonudur İspanya’nın sonu!
— Diz çökün, diz çökün!
— Kıyametin yıldızıdır bu gökten kayan!
— İspanya’mıza gücü yetmez! Çok yaşa İspanya!
İki ya da üç kişi başlarını seyircilere doğru çevirir. Bir ya da iki kişi tereddüt içinde, çekingen hareketlerle yer değiştirir, hemen sonra yeniden mum gibi durur, kıpırdamazlar. Uğuldayan sesler giderek yakınlaşır, yoğunlaşır, tizleşir ve manidar, tehditkâr bir müziğe dönüşür. Bu sırada, kuyrukluyıldız alabildiğince büyümektedir. Aniden duyulan bir kadın çığlığı, müziği bıçak gibi keser, kuyrukluyıldız önceki boyutuna dönerek küçülür. Bir kadın soluk soluğa kaçar. Sahneye kargaşa hâkim olur. Konuşmalar tam anlamıyla olmasa da daha anlaşılır hale gelmişlerdir.
— Savaş alameti bu!
— Öyle beyim öyle!
— Alakası yok!
— Hiç belli olmaz!
— Boş laf alayı! Sıcaktandır.
— Cádiz sıcağı malum.
— Yeter!
— Kötü çınlıyor ama!
— Sağır olacağız!
— Şehre lanet çöktü!
— Vah Cádiz vah! Lanetlendin eyvah!
— Susun artık! Susun!
Gözler yeniden kuyrukluyıldıza çevrilir; jandarma subayının sesi belirgin şekilde duyulur.
SUBAY Herkes evine, dağılın bakayım! Göreceğinizi gördünüz, gösteri bitti! Yok yere neyin tantanası bu! Anca gürültü şamata! Bilinsin ki Cádiz’dir burası, Cádiz kalacaktır.
BİR SES Alamet bu alamet! Bir sebebi var muhakkak!
BİR SES
Ey yüce Tanrım, ey zalim Tanrım!
BİR SES
Savaş kapıda, bu onun alameti!
BİR SES
Be ahmaklar! İnanılır mı bu devirde alamete! Şu kafayı
taşımıyoruz boşuna!
BİR SES
Anca başa bela o kafa! Domuz kafa bizim kafa, domuzun da sonu malumdur, mezbaha!
SUBAY
Dönün evinize! Harp bizim işimiz, size ne oluyor bakayım!
NADA
Canımıza minnet aman! Keşke derim anca! Subay yatağında ölür, biz kılıcın ucunda!
BİR SES
Hah buyurun, Nada gelmiş Nada! Hoş geldin âlemin çatlağı!
BİR SES
Sen bilirsin Nada, neyin nesidir bu alamet?
NADA
(Sakattır.) Ben bilir söylerim de siz beğenmezsiniz! Güler geçersiniz anca. Öğrenciye sorun öğrenin, doktor çıkacak yakında. Siz onunla dertleşin, ben şişemle!
Şişeyi kafasına diker.
BİR SES
Diego sen söyle! Neyin alameti bu?
DIEGO
Aldırmayın neyse nedir. Yürekli olun, her şeyin başı cesarettir.
BİR SES
Jandarma subayına sorun, neymiş işin aslı?
SUBAY
Kanaatimizce asayişi bozmaktır yaptığınız.
NADA
Bunlara güzel hayat! Anca bak asayişi sağlamaya!
DIEGO
Bakın, gene başlıyor…
BİR SES
Ey yüce Tanrım, ey zalim Tanrım!
Uğultu yeniden başlar. Kuyrukluyıldız ikinci defa geçer
— Yeter artık yeter!
— Bitsin bu çile!
— Ah Cádiz ah!
— Ne melun uğultu!
— Kara lanet…
— Çöktü şehre…
— Susun artık! Susun!
Saat beşi vurur. Kuyrukluyıldız gözden kaybolur. Gün ağarır
NADA (Bir köşe taşına tünemiş, müstehzi) Hoş bulduk ey ahali! Huzurunuzda bendeniz, bilgisiyle görgüsüyle bu şehrin nuru, şu dünyadan geçmiş ayyaş olmuş, ünden şandan geçmiş zurna olmuş lakin keyfince hor görmekten vazgeçmemiş, tefe konmuş Nada! Göğümüze misafir şu havai fişeğin ardından, karar verdim sizlere bir ikazda bulunmaya. Hem de bedavaya! Ey ahali, bilin ki vakit geldi ve bilin ki vakit yaklaştıkça, vakit gelip çatmakta! Sakın ola sanmayın başımıza yeni geldi bu bela, nicedir başımızdaydı lakin farkına varacak bir sarhoş çıkmıyordu meydana. Sorarım peki nedir bu başımıza gelen? Eh bunu da bulmak sizlere düşer, ey akil insanlar! Benim fikrim ezelden bellidir, bildiğimden dönmekse yazmaz kitabımda: Hayat dediğin ölümdür, ölüm dediğin hayat; insan evladı bir odundur ateşi harlayacak. Kulak verin sözüme, başınız büyük belada ey insanlar! Şu geçen kuyrukluyıldız kötüye alamettir, uyarının âlâsıdır alayınıza! Bilirim inanan yoktur sözüme. Siz de bilin ki inansanız şaşardım. Siz ki yediniz mi üç öğün afiyetle, siz ki çalıştınız mı sekiz saat, siz ki para koydunuz mu cebine iki hatunun sanırsınız her şey yolunda. Heyhat efendiler, yolunda değil hiçbir şey, asıl sizi getirmişler yola! Dizmişler sıraya ip gibi mağrur mu mağrur suratlar, yürüyün bakalım tıpış tıpış faciaya! Benden bu kadar ey dostlar, diyeceğimi dedim, uyarımı yaptım, bundan böyle içim rahattır! Gerisini dert etmeyin, hiç zahmete girmeyin, yukarıdaki görecek sizin hesabı. Gerçi malum ya ben gene söyleyeyim, pek de gıcıktır tabiatı!
YARGIÇ CASADO
Kutsala küfretme Nada. Tanrı’nın adını diline doladın nicedir, çizmeyi aşıyorsun artık.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Çağdaş Dünya Edebiyatı Oyun-Tiyatro
- Kitap AdıSıkıyönetim
- Sayfa Sayısı160
- YazarAlbert Camus
- ISBN9789750724176
- Boyutlar, Kapak, Karton Kapak
- YayıneviCan Yayınları / 2021
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Kış Günlüğü ~ Paul Auster
Kış Günlüğü
Paul Auster
Her yazar, kitaplarına kendisini de saklar ama gün gelir satır aralarında anlatmaktan vazgeçer. Artık yaş kemale ermiştir. Yaşadıkları, yaşayamadıkları, düşleri, gerçekleri… Hesaplaşma zamanıdır. Paul...
- Üç Buçuk Öykü ~ Patrick Süskind
Üç Buçuk Öykü
Patrick Süskind
Patrick Süskind, Türk okurlarının yakından tanıdığı, sevdiği bir ad. Unutulmaz romanı Koku, kısa romanı Güvercin ve Herr Sommer’in Öyküsü’nün ardından bu kez de öyküleriyle...
- Çatıdaki Nefes – Cutler Ailesi Serisi 1.Kitap ~ V.C. Andrews
Çatıdaki Nefes – Cutler Ailesi Serisi 1.Kitap
V.C. Andrews
“Dawn” seven, sevilen, mutlu bir genç kız, başarılı bir öğrencidir. Ailesinde ağabeyi Jimmy kendisine yakın ilgi göstermektedir. Ayrıca okulun en yakışıklı öğrencisi Philip ile...