Gizli servisler, ajanlar, casuslar…
Karşılaştığımızda zihnimizde kıvılcımlar çaktıran ve komplo çarklarını döndürmeye başlayan bu üç kavram edebiyat, sinema ve popüler kültürün yanı sıra tarihin de baş aktörü oldu. Persler tarafından “kralın gözleri ve kulakları” olarak adlandırılan ve iktidar için tehdit olabilecek olası tehlikelere karşı gözlerini dört açan görevlilerden bu yana istihbarat, yaşamın önemli bir parçasına dönüştü.
Çinli bilge Sun Tzu, MÖ 5. yüzyılda “Düşmanını bilen, kendini bilir.” diyerek istihbaratın fikir babalığına soyunmuş olsa da gizli bilgi toplama işi, 19. yüzyıla kadar amatörler tarafından ve acemice yürütüldü. Birinci Dünya Savaşı’nda saha kenarında ufak ufak ısınmaya başlayan istihbaratçılar, İkinci Dünya Savaşı’yla birlikte tam kadro sahaya indi ve onu izleyen Soğuk Savaş’tan itibaren de şampiyonluk için kıyasıya bir mücadeleye giriştiler. 20. yüzyılda istihbarat savaşlarına damgasını vuran CIA, bitmek tükenmek bilmeyen bu mücadelenin en önemli aktörlerinden biri olmayı sürdürüyor.
Ali Çimen’in Başkanın Gözleri / CIA adını verdiği bu çalışmasıyla CIA’in önce hangi şartlarda ve niçin kurulduğunu görecek, kurucu aktörlerini tanıyacak ve emekleme aşamasına şahit olacaksınız. Akabinde Soğuk Savaş’la birlikte nasıl hızla serpildiğini izleyecek, kendisine “insan hakları ve demokrasiyi savunmak ve yaygınlaştırmak” gibi bir misyon biçen ABD adına Güney Amerika’dan Himalayalar’a, Ortadoğu’dan Uzak Doğu’ya yayılan bir coğrafyada şekillenen heyecan verici hikâyesini okuyacaksınız.
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ / 9
- PASİFİK’TE ESEN İLAHÎ RÜZGÂR / 15
- HAVA KURŞUN GİBİ AĞIR / 22
- “RUS HALKINI SEVERİZ SAYARIZ AMA…” / 25
- “RUSLARI ÇEVRELEYELİM,
NEFES ALDIRMAYALIM!” / 31 - KIZIL SADECE SPAGETTİNİN SOSUNDA OLMALI… / 35
- BEKLE BİZİ ENVER HOCA / 41
- KORE: BASKIN BASANINDIR / 47
- HİÇ DE SİVİL OLMAYAN BİR SİVİL HAVAYOLU / 56
- İLK DURAK SURİYE / 61
- KAHİRE’DEKİ ŞİŞMAN ADAM / 67
- İRAN’DA ÖFKELİ BİR BAŞBAKAN / 71
- KORKAK ŞAH NASIL İKNA OLDU? / 76
- HERKES PES ETSE DE ETMEYEN GENÇ BİR ADAM / 82
- BU ADAMIN DERDİ NE? / 86
- BAASÇILAR SURİYE’Yİ KARIŞTIRIYOR / 89
- HEMEN BÖLGEDEN ÇEKİLİN YOKSA KARIŞMAM! / 92
- CIA, SURİYE’DE KİMLERİ ÖLDÜRMEK İSTEDİ? / 95
- KRALLARI SEÇENİ KİM SEÇTİ? / 99
- BU KAHROLASI RADYO
NEREDEN YAYIN YAPIYOR? / 104
- “AHLAKİ AÇIDAN KOLAY SARSILANLAR
BU İŞE KALKIŞMAMALI” / 108 - ŞANS, TESADÜF VE HATALAR… / 113
- RADYO DİNLEYİN, AYAKLANIN! / 118
- GERİDE KALANLAR… / 122
- “SAKIN HİÇBİR ŞEYE KARIŞMAYIN!” / 125
- “CİNSELLİKLE İLGİLİ ZAYIFLIKLARINI…” / 129
- VİYANA’DA SOĞUK BİR KIŞ GÜNÜ / 132
- BÜYÜK BİR VURGUN / 136
- DÜŞMANIMIN DÜŞMANI DÜŞMANIM OLSA DA
DOSTUMDUR / 140 - UZAYIN VE ÖLÜMÜN EŞİĞİNDE GİZLİ BİR UÇUŞ / 145
- “BİR DAHAKİNE DOST OLARAK GEL” / 151
- “BU GECEDEN İTİBAREN BİLİYORUZ” / 156
- TİBET’İN BAŞI DUMANLI DAĞLARI / 160
- “AYAĞINI YERE BASTIRMANIN ZAMANI GELDİ” / 167
- BAĞDAT KIRAATHANESİNDE ÖFKELİ BİR GENÇ / 173
- ZEHİRLEYİN, O DA OLMADI DEVİRİN / 180
- AJANLAR, GANGSTERLER VE ZEHİRLİ PUROLAR / 185
- “GÜRÜLTÜ YAPMAZSAK AYAKLANMA
VAKTİ GELDİĞİNİ NASIL ANLAYACAKLAR?” / 191 - ÇANTADAN ÇIKAN HAZİNE / 197
- KÜBA’DAN GELEN KÖTÜ KOKULAR / 200
- ALINLAR TERLİ, SİNİRLER GERGİN,
ELLER TETİKTE / 204 - SADECE 9 TANKLA YOLA ÇIKAN DARBECİLER… / 211
- ACİL: BAŞKAN ÖLDÜ / 216
- BİZ BU ÇİN’İ NASIL GÖZETLEYECEĞİZ? / 220
- VİETNAMLILARIN BİTMEYEN ÇİLESİ / 225
- KALPLERİ VE ZİHİNLERİ KAZANMAK / 231
- VİETNAM ORMANLARINDA BİR KAPLAN / 236
- KAFALARA ÇAKILAN ÇİVİLER VE
ÇİÇEK ÇOCUKLAR / 242 - LAOS’TA GÖLGELER SAVAŞI / 248
- MODERN CIA’İN DOĞUŞU… / 256
- HABER YAZILACAK, YAZ! / 262
- SANAT YAPILACAK, YAP! / 271
- HİÇ KİMSEDEN YARDIM ALIP
HERHANGİ BİRİNİ DÖVMEK / 278 - “HİÇBİR ŞEY BOŞA ÇIKARILMIŞ BİR DARBEDEN
DAHA KÖTÜ OLAMAZ” / 285 - OK YAYDAN ÇIKTIĞINDA / 290
- “MEDENİ BİR ÜLKEDE CIA, SONUCA SADECE ÇOK
SINIRLI BİR ŞEKİLDE ETKİ EDEBİLİR” / 298 - CIA’İN AKBABALARI KİMLERİ GAGALADI? / 304
- ESKİ CASUSLAR TESİSATÇI OLURSA
AİLE MÜCEVHERLERİ NE OLUR? / 317 - “CENTİLMENLER BİRBİRLERİNİN
MEKTUPLARINI OKUMAZLAR” / 323 - İÇİMİZDEKİ KÖSTEBEK / 329
- DENİZLER ALTINDA 20 BİN FERSAH / 339
- KONGRE, CIA VE KAMUOYU ARASINDA
DEHŞETLİ BİR SAVAŞ / 347 - “TEK BİR MASUMUN BİLE
GÖZYAŞI AKMAYACAK” / 358
- TAHRAN’DA BAŞ DÖNDÜREN TUHAF BİR TRAFİK / 365
- “TÜM GİZLİ BELGELERİ İMHA EDİYORUZ” / 371
- OPERASYON ARGO / 375
- “ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI” KATİLLER, BİRACILAR VE
BRUNEİ SULTANI BİR ARAYA GELİNCE / 381 - KİMİN ELİ KİMİN CEBİNDE? / 388
- AFGAN DAĞLARINDA BİR KASIRGA KOPUYOR / 395
- BİZ BU ADAMLARI YENEBİLİRİZ! / 401
- KUVEYT, SOMALİ, HİNDİSTAN…
NEREDE BU CIA? / 410 - ANKARA’DA BİR CIA AJANI / 416
- O DEĞİLSE KİM? / 422
- “ASKERLER YA DA SİVİLLER DİYE
AYIRMAYACAĞIZ” / 427 - KAFASI KARIŞIK BAŞI KALABALIK BİR SÜPER GÜÇ / 432
- “NE YAPIP EDİN ÖLDÜRÜN!” / 438
- DÜNYANIN DURDUĞU GÜN / 442
- AFGAN DAĞLARINA DÖNÜŞ / 446
- PANDORA’NIN KUTUSU AÇILIRSA NE OLUR? / 454
- UÇAN SUİKASTÇILARIN ÇAĞI / 460
- GERENİMO’NUN PEŞİNDE / 464
- NEPTÜN’ÜN MIZRAĞI / 468
- ADIM ADIM CEHENNEME / 475
BİTERKEN… / 481
FOTOĞRAFLARLA CIA / 483
KİM KİMDİR? / 515
KAYNAKÇA / 583
PASİFİK’TE ESEN İLAHÎ RÜZGÂR
Japon İmparatorluk Donanması’nın kıdemli pilotlarından Mitsuo Fuchida, 1941 yılının 7 Aralık sabahı fazlasıyla gergindi. Kamarasının lombozundan gördüğü uçsuz bucaksız Pasifik Okyanusu, çarşaf gibi ufka yayılıp insanın içinde tarifsiz bir huzur uyandırmasına rağmen, midesindeki kasılmayı yatıştıramıyordu. Haksız da sayılmazdı. Tarihin en önemli kırılma noktalarından birine neden olacak bir saldırıya liderlik etmeye hazırlanıyordu. Kendisi gibi yüzlerce pilotu taşıyan devasa gemi, okyanusu hızlı ve kararlı bir şekilde yarıp hedefine süzülürken, geçmişi zihnindeki sinema perdesine düşmüştü. 1921’de girdiği Hiroşima’daki Deniz Akademisi’nde uçaklara merak salarak donanma pilotu olmuştu. Tarihte uçak gemisi kullanan ilk güç olan ülkesi Japonya’yla gurur duyan bir pilot olarak ilk uçuş tecrübesini Kasumigaura’da yaşamış, 1931’den itibaren uçak gemisi Kaga’da bombardıman pilotu olarak görev yapmaya başlamıştı. İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle de soluğu Çin semalarında alacaktı. İmparatorluk ordusu Çin’i işgal ederken, kendisi de demode kalmış Çin uçaklarına karşı gökyüzünde savaş veriyordu. Her düşürdüğü uçak, aldığı madalyaların sayı‑ sını arttırıyor, onu her defasında biraz daha imparatorun şefaatine yaklaştırıyordu. 1939’dan itibaren yeni görev yeri, uçak gemisi Akagi olmuştu. İki yıl geçmeden de kendi‑ sini Donanma Uçak Gemisi Birinci Bölüğü’ndeki hava güç‑ lerinden sorumlu komutan olarak bulmuştu. Pasifik Sava‑ şı’nın başlamasına ramak kalan günlerde tam 3 bin saatlik uçuş tecrübesi olan bir pilot olmuştu ve şimdi bu tecrü‑ beyi kullanacağı en kritik an gelmişti. Brifing anonsunu duyar duymaz düşüncelerinden sıyrıldı ve adeta bir arı kovanını andıran uçak gemisinin dar koridorlarında kay‑ boldu. Komuta edeceği pilotlara son talimatları verecekti.
Fuchida çok geçmeden havadaydı. Nakajima B5N2 Type 97 Model 3 torpido uçağıyla saldırının ilk dalgasına liderlik edecekti. Oahu Adası’nın batı kıyılarını takiben bir süre uçtuktan sonra batıya, limana döndüler. Saat 07.40’ta Amerikalıların tepki vermediğini fark edince kokpitini açıp, yeşil renkte işaret fişeğini ateşledi. Bu, peşinden gelen 350 uçaklık filoya verdiği, “her şey planlandığı gibi, saldı‑ rın!” emriydi. Saat 07.53’te uçağın telsizinden saldırı filo‑ sunun amiral gemisi Akagi’ye “Tora! Tora! Tora!” sinyali yolladı. Japoncada “torpido saldırısı” anlamına gelen totsugeki raigeki’nin kısaltması olan bu sinyal, Hawaii yakınla‑ rındaki Japon saldırı filosuna yollanmıştı ve Amerikalıları gafil avladıkları anlamına geliyordu. İlerleyen saatlerde yüzlerce Japon avcı ve bombardıman uçağı Hawaii ada‑ larından Oahu’nun Pearl (İnci) limanında demirli Ameri‑ kan Pasifik donanmasına ölüm yağdırdı.
Bu arada, uçağı yara aldığı için hızla irtifa kaybeden Üsteğmen Fusata Lida, uçağını, Kaneohe donanma hava üssüne çakmayı deneyerek İkinci Dünya Savaşı’nın ilk gayrıresmî kamikaze’si olmuştu.1 Japonların “ilahî rüzgâr” anlamında kamikaze adını verdiği intihar pilotları, savaşın sonuna dek Ameri‑ kalılara kan kusturacaktı. Günün sonunda üç bine yakın Amerikan denizcisi ölmüş, onlarca gemi batmış, Ameri‑ kalılar neye uğradıklarını şaşırmışlardı. 11 Eylül saldırıla‑ rına kadar tarihlerinin en büyüğü olarak kalacak istihba‑ rat zaafı sonucu, burunlarının dibine kadar sızan düşmanı fark edememişlerdi. Ertesi gün ABD, Japonya’da savaş ilan ederek İkinci Dünya Savaşı’na girdi.
Amerikalılar bir yandan Pasifik’te Japonlarla, sonra‑ sında da Afrika ve Avrupa’da Almanlarla savaşadursun, diğer yandan da Hawaii’de nasıl gafil avlandıklarını tar‑ tışmaya başlamışlardı. Bu tartışmalar neredeyse beş yıl sürecek ve sonuçta istihbarat eksikliğinden, analiz eksik‑ liğine, askerî ataletten bürokratik ihmale varıncaya kadar birçok suçlu bulunacaktı. Ancak bu sonuçlara ulaşılma‑ sına henüz zaman vardı ve savaşın o hararetli günlerinde ortada net bir algı vardı: Ne olursa olsun bir şeyler ters gitmişti ve ortada istihbaratla ilgili bir sorun vardı. Aktif olarak savaşa girmişlerdi ve bu işe daha fazla göz yuma‑ mazlardı. Başkan Franklin D. Roosevelt, “Bana adam akıllı bir teşkilat kurun!” dedi…
Sanılanın aksine ABD, sivil istihbarat teşkilatının öne‑ mini fark etmekte bir hayli geç kalmıştı. Gerçekten de 1942’ye kadar ülkede bugünkü muadillerine benzer bir istihbarat teşkilatı yoktu.
İstihbarat, biraz da dağınık bir şekilde, 1882’de, düşman donanmaları hakkında bilgi toplaması için kurulan Deniz İstihbarat Teşkilatı (Office of Naval Intelligence, ONI), geçmişi 1885’e uzanan Ordu İstihbaratı (Military Intelligence) ve daha ziyade Amerika içindeki düşman faaliyetlerine yoğunlaşan ve kısaca FBI olarak bilinen Federal Soruşturma Bürosu (The Federal Bureau of Investigation) tarafından toplanıyordu ancak bunlar arasında pek eş güdüm olduğu söylenemezdi. Her kafadan bir ses çıkıyordu ve hatta aralarında örtülü bir rekabet bile vardı. Ya topladıkları bilgileri birbirleriyle paylaşmıyorlar ya da gerektiği ölçüde siyasi makamlara aktarmıyorlardı. Genel olarak bahanelerini, “ellerindeki istihbaratı tehlikeye atmamak” şeklinde özetliyorlardı ki, işte bu yaklaşım, Hawaii’deki faciaya yol açmış, Roose‑ velt’i, yaklaşan Japon saldırısı konusunda uyarmakta geç kalmışlardı.
Sonuç olarak Başkan Roosevelt, artık savaşta olan bir ülkenin başkanı olarak daha fazla felaketle karşılaşmak niyetinde değildi. 1942 yılı Haziran ayında Amerikan dış istihbarat faaliyetlerini bir çatı altında toplamayı hedef‑ leyen Stratejik Hizmetler Ofisi (Office of Strategic Services, OSS) bu anlayışın sonucunda doğdu. Roosevelt, OSS’nin başına, bürokraside “Vahşi Bill” ola‑ rak bilinen William J. Donovan’ı uygun görmüştü. Zaten teşkilatın kurulması için baskı yapanların başında Vahşi Bill geliyordu. Roosevelt’in “Günde sadece beş tanesi iyi olan yüz yeni fikirle ortaya çıkan bir adam” olarak tanımladığı Bill, yine başkana göre, birçok insanın ömrü boyunca toplamda beş tane iyi fikir üretemediği bir dünyada eşsiz bir hazineydi. Donovan, yarasaları kullanarak Japonya’ya yangın bombaları atılması gibi uçuk fikirlere sahip olsa da uzun vadede fark yaratan bir isim olacaktı.
…
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Popüler Tarih Popüler Tarih
- Kitap AdıBaşkanın Gözleri - Cıa
- Sayfa Sayısı384
- YazarAli Çimen
- ISBN9786050832358
- Boyutlar, Kapak13,5*23, Karton Kapak
- YayıneviTimaş / 2013