Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Sınır Ötesi Savaşın Kurmay Günlüğü
Sınır Ötesi Savaşın Kurmay Günlüğü

Sınır Ötesi Savaşın Kurmay Günlüğü

Saygı Öztürk

”Kuzey Irak’ a düzenlenen ilk büyük harekatın gizli belgeleri, konuşmaları, gelişmeleri ve bugüne kadar hiç duymadığımız olayları. Gerçekten dört dörtlük bir belgesel, dört dörtlük…

”Kuzey Irak’ a düzenlenen ilk büyük harekatın gizli belgeleri, konuşmaları, gelişmeleri ve bugüne kadar hiç duymadığımız olayları. Gerçekten dört dörtlük bir belgesel, dört dörtlük bir araştırma.”
Emin Çölaşan

Emin Çölaşan’ın önsözü
Ben Saygı Öztürk’e “kitap fabrikatörü” diye takılırım ve her yazdığı kitabı da bir solukta okurum… Çünkü Saygı kitaplarında, yazılarında ve haberlerinde belgeleri konuşturur.
Biraz da kıskançlığın (!) etkisiyle bazen kendisine sorarım:
“Bu kadar belgeyi nereden buluyorsun?”
Yanıtı genelde aynıdır:
“Geliyor abi!”
Gerçekten de geliyor. Gelmesi bir yana, âdeta yağıyor ve Saygı onları en iyi bir biçimde değerlendiriyor.
O şimdi elinizde tuttuğunuz kitabı yazarken, ben bazı bölümlerim önceden okuma olanağı buldum. Gerçekten ilginçti.
Bizim toplumsal belleğimiz zayıftır. Çoğu şeyi unuluruz. Ancak işin bir boyutu daha vardır. Unutmasak bile ilerde arkasını bilmeyiz.
Saygı Öztürk bu kitabında bize hem Türk Ordusu tarafından 1992 yılında Kuzey Irak’a düzenlenen ilk ve büyük harekâtı anlatıp anımsatırken, hem de en gizli belgeleri, konuşmaları, gelişmeleri ve bugüne kadar duymadığımız olayları aktarıyor.
Gerçekten dört dörtlük bir belgesel, dört dörtlük bir araştırırla.
Benim gibi siz de çok şey öğreneceksiniz. Üzüleceksiniz, sevineceksiniz, bu tür  duyguları aynı anda yaşayacaksınız.
Saygı Öztürk’ün yazdığı Devletin Derinliklerinde. Kasadaki Dosyalar, 562 ‘Ihmam Reis, Madalyalı Mahkûm. Kırmızı Klasör, Aynadaki Reis, .Semdinli’de Olay Var kitaplarını okudum. Sağ olsun, bazılarının önsözünü yazma olanağım bana verip onurlandırdı.
Bu kitabı da bir solukla okuyacaksınız. Yurtdışında terör orgu tüne karşı silahlı operasyon yapmanın güçlüklerini, acı ve tatlı sahnelerini, maddi ve manevi maliyetini bir kez daha göreceksiniz.
Bunlar tarihe, gelecek kuşaklara kalacak kitaplardır. Saygı’yi bu güzel kitabı için de kutluyorum, “Ellerine sağlık sevgili arkadaşını” diyorum.

Saddam Hüseyin’in gazetelerdeki fotoğrafını görünce “Hey gidi Saddam Hüseyin hey… Neydi o günler, neydi o meydan okumaların” dedi.
10 kasım 1089 tarihinde Turgut Özal cumhurbaşkanı seçildi. Aynı gün TBMM Başkanı Yıldırım Akbuluta hükümeti kurma görevi verildi. Ortadoğu yine hareketliydi, inik, Kuveyt’e saldırı hazırlığı içindeydi. İşte o günlerde Akbulut, Irak’a resmi bir ziyarette bulunuyordu. Gündemde. Türkiye üzerinden Irak’a gönderilen, menzili uzun ve etkisi hayli büyük olan “cehennem topları”nın ele geçirilişi vardı. Dünyanın gözü bu toplara çevrilmişti.
Türkiye, ele geçirilen toplardan hayli etkilenmişti. Başbakan Akbulut, hem uzun menzilli topları hem de su ve diğer konuları görüşmek üzere kalabalık bir heyetle Irak’a gitti, önce, Başbakan Birinci Yardımcısı Taha Yasin Ramazan’la görüştü. Irak tarafı, ülkelerine daha fazla su verilmesi üzerinde önemle duruyordu. Başbakan Akbulut, Devlet Başkanı Saddam Hüseyin tarafından da kabul edilecekti. Biliyordu ki Saddam da yine “daha fazla su” diyecekti.
Akbulut, salona girdiğinde karşısında heykel gibi duran Saddam Hüseyin’i buldu. Tokalaştılar. Saddam’ın heybetli hali açıkçası Akbulut’u ürkütmüştü. El sıkışı bile dostça değildi.,.
Başbakan Akbulut ile Saddam koltuklarına ot unlular. Saddam’ın ilk sözü “Sizin haliniz ne olacak?” oldu… Tercüman, Saddam’ın hu sözlerini aktarırken Akbulut bu sözlere Önce bir anlam veremedi. Saddam konuşmaya devam etti. Tercüman konuşulanları Akbulut’a aktarıyordu:
“Bakın, Varşova Paktı dağıldı. NATO’nun da artık bir fonksiyonu yok. O da dağıldı sayılır. Artık NATO’nun işlevi kalmadı. Amerika, Türkiye’ye yardımcı olmaz. Türkiye’nin hali ne olacak?” Tercümanın sözleri tamamlandığında, Akbulut, nasıl bir cevap
vereceğini düşünüyordu. Saddam konuşmayı sürdürdü:
“Amerika, öyle güçlü bir devlet değil. Güçlü devlet, çevresine
söz geçiren devlet demektir. Amerika bize söz geçiremez.”

Akbulut: Topraklarımıza bir iki füze düşerse…”

Tabii, Saddam Hüseyin’in bu sözleri Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Yıldırım Akbulut’un canını hayli sıkmıştı. Hele Saddam’ın “Sizin haliniz ne olacak?” diye tehditkâr konuşması daha da can sıkıcıydı.
Akbulut, kendisini bir yerde tehdit eden, aşağılayan Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’e sen bir cevap vermeyi, tercümanın konuşması sırasında kararlaştırmıştı. Konuşma sırası Akbulut’a geldi. Akbulut, tane tane konuşuyor, tercüman ise bunları not alıyordu. Akbulut. Saddam’a, görkemli kabul salonunda şunları söylüyordu:
“Biz Öyle NATO’nun veya Amerika’nın desteğiyle savunmasını yapan bir ülke değiliz. Bizim yediden yetmişe asker ruhumuz var. Biz askerci bir devletiz. Kendi savunmamızı yaparız. Mesela, Atatürk ‘Yurtta sulh, cihanda sulh* demiş. Biz idareciler buna bağlı kaldık. Şimdi yeni yetişenler de bizim eski sınırlarımızın gerçekte nereler olduğunu soruyor. Biz onlara yine ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ diyoruz, ama ne zamana kadar söyleyeceğiz onu da kestiremiyorum. Bizim asker ruhumuzu en iyi bilenlerden olmalısınız. O yüzden bizim hiçbir endişemiz yok.”
Akbulut’tan o günleri dinlerken, Saddam’ın Türkiye’ye ciddi bir müdahalesi, taarruzu olmadığı sürece, fiili bir müdahalede bulunulmaması yönünde hükümetin karar verdiğini belirtiyor, bakanlara “Bazen füzeler de hedef şaşırıyor. Böyle tek bir füze atışı bizi tahrik etmemelidir. Bu yoğun bir şekilde tam saldın mahiyetindeyse elbette buna müdahale edilecek, saldın defedilecek ve gerekirse belki daha ileri safhalara da gidilecek” diyordu.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş sert bir komutandı. Kuvvet komutanlarıyla birlikte Ege yöresinde bulunduğu bir sırada Yunan uçaklarının uçaklarımızı ve bir helikopterinin taciz ettiği haberi ulaştı. Helikopterimiz neredeyse denize düşecekti. Orgeneral Güreş, “Yunan uçaklarının vurulmasına” karar vermişti Hemen başbakanı aradı, “Sayın başbakanım, Yunan uçakları uçaklarımızı ve helikopterimizi taciz ediyor. Ben Vur eniri’ veriyorum” dedi.
Yıldırım Akbulut, ayrıntıya girmeye gerek bile duymadı. “Ben de aynı fikirdeyim paşam. Vurun” dedi.
Başbakan, Güreş’in bu tutumunu bildiği için Irak’ın bazı ülkelere attığı füzelerden Türkiye’ye de atması halinde, Güreş’in hiç tereddüt etmeden karşılık vereceğinden emindi. O gün. Doğan Paşa’yla birlikte kahvelerini içerlerken, “Paşam, olur ya hani…” diye söze başladı. Güreş, Akbulut’un önemli bir şey söyleyeceğini seziyordu. Akbulut, şöyle devam etti:
“Olur ya, sınırımıza hedefini şaşırmış bir füze düşerse, biz bunu tahrik olarak almayacağız. Biz bunun üzerinde durmayacağız. Ama ciddi bir hareket halinde elbette gereği yerine getirilecek. Bir kaza ise bunu bahane edip hemen öyle sınırdan içeri girelim fikrimiz katiyen olmayacak.”

Askerin bacağı yere düştü…

Bunlar olurken, Güneydoğu’nun dağlarında inanılmaz olaylar yaşanıyordu. Askerlerin bulunduğu bir otobüs mayın patlaması sonucu ikiye bölünmüş, patlamanın şiddetiyle askerlerin her biri bir yana savrulmuştu. Etraf Ölü ve yaralı doluydu. Harekât Şubesi Müdürü Kurmay Binbaşı Fevzi Kuvvetli, benzer olayları görmüştü, yaşamıştı ama bu kez durum daha farklıydı. Komutan, yerde yatan askeriyle göz göze geldiğinde içinden “Çok şükür hiç değilse sana bir şey olmamış” dedi. Dişleri birbirine vurarak titreyen askere komutan, “Oğlum korkma, geçti” diyebildi.
Açılan çukurdan askeri çıkarmak istedi. Bir elini boynunun altından geçirdi. Diğerini bacaklarının altına soktu. Asker, “Komutanınım” diyor, dişini sıkıyordu. Komutan, askerini ağır ağır kaldırmaya çalıştı. Ama birden askerin pantolonunun paçasından bir şey düştüğünü fark etti. Yere düşen, askerin kopmuş, parçalanmış bacağıydı…
Kucağına aldığı askeri bir an ne yapacağım bilemedi Bacağı yerdeydi. Ne çabuk da gelmiş, bir sinek konmuştu bacağın üzerine… Komutan, askerini ambulansa doğru götürürken. Hasan Onbaşı’nın, yere düşen bacağını bir başka asker ambulansa getirdi. Yatırıldığı yerin yarana koydu. Hasan Onbaşı, bacağı gördüğünde ancak. “Benim bacağım mı?” diyebildi… Kimse cevap vermeye bile cesaret bulamadı… Onbaşı, yanında bacağıyla hastaneye götürülüyordu…
Neydi o gün… Yere döşenmiş mayının üzerinden geçen otobüs ….

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Aktüel Siyaset Terör-Mafya
  • Kitap AdıSınır Ötesi Savaşın Kurmay Günlüğü
  • Sayfa Sayısı180
  • YazarSaygı Öztürk
  • ISBN9752936072
  • Boyutlar, Kapak 14x23 cm, Karton Kapak
  • YayıneviDoğan Kitap / 2007

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Cehennemi Yaşadım ~ Saygı ÖztürkCehennemi Yaşadım

    Cehennemi Yaşadım

    Saygı Öztürk

    Terör örgütünün kaçırdığı asker ve polislerimiz zindanda neler  yaşadı? •   Evlatlarını kurtarmak isteyen aileler niçin dağ bayır dolaştı, kimlere ulaştı? •   Terör...

  2. Apo Olayının Perde Arkası ~ Saygı ÖztürkApo Olayının Perde Arkası

    Apo Olayının Perde Arkası

    Saygı Öztürk

    Saygı Öztürk’ten çok çok ilginç belgeler… Saygı Öztürk bu kitabında Abdullah Öcalan’ın yakalanışının sonrasını, Apo olayının bir başka kesitini daha belgelerle anlatıyor. Kürtçülük hareketini...

  3. 33 Kurşun ~ Saygı Öztürk33 Kurşun

    33 Kurşun

    Saygı Öztürk

    Bu olay nasıl oldu? Sorumluları kim? PKK terörünün en yoğun olduğu bir dönemde bu askerlerimizi Malatya’dan otobüsle, silahsız ve korumasız yola çıkaranlar kimdi? Bu...

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur