Size kadınlıkla lanetlenmiş bir varoluş hezeyanı anlatacağım.Sizi saçlarının ve ayaklarının ucu arasında olup biten şeylerden ibaret,doğurmaya mahkûm,çocuklarını kaybetmekle mühürlü,yalnız, yapayalnız bir kalabalıkta dolaştıracağım.İçlerine açılan kapıların arkasına saklanmış kadınların delirerekbedenlerinden dışarı açtıkları pencerelerden bakacağım.O pencerelerden tekrar ve tekrar ve tekrar kendimi aşağı atacağım. Mine Söğüt unutulmaz öykü derlemesi Deli Kadın Hikâyeleri’nde toplumun baskıladığı, kurumların kısıtladığı, kuralların heba ettiği, farklı olduğu için dışlanan, yok edilen; güçsüzlüğe, delirmeye, cinnete terk edilen kadınları anlatıyor. İlk baskısı 2011’de yapılan bu 21 delilik hikâyesi güncelliğinden ve gücünden hiçbir şey kaybetmeksizin okurların derinlerine nüfuz etmeyi sürdürüyor.
MİNE SÖĞÜT, 1968’de İstanbul’da doğdu. 1985’te Kadıköy Kız Lisesi’nden mezun oldu ve aynı yıl İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Latin Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne girdi. Lisans eğitimini 1989’da tamamladı ve aynı bölümde yüksek lisansa devam etti. Gazeteciliğe 1990’da Güneş gazetesinde başladı. Daha sonra Tempo dergisi ve Yeni Yüzyıl gazetesinde çalıştı. Haberci adlı televizyon belgeselinin metin yazarlığını yaptı. Çeşitli dergi ve gazetelerde yazı ve röportajları yayımlandı. 2013-2021 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Yapıtları: Adalet Cimcoz/Bir Yaşamöyküsü Denemesi (biyografi, 2000), Beş Sevim Apartmanı (roman, 2003), Sevgili Doğan Kardeş (araştırma, 2003), Kırmızı Zaman (roman, 2004), Aşkın Sonu Cinayettir/Pınar Kür’le Hayat ve Edebiyat (söyleşi, 2006), Şahbaz’ın Harikulâde Yılı 1979 (roman, 2007), Dolapdere/Kürt Kediler Çingene Kelebekler (deneme, 2009), Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey (roman, 2010), Deli Kadın Hikâyeleri (öykü, 2011), Darbeli Kalemler (derleme, 2011), Gergedan/Büyük Küfür Kitabı (öykü, 2019), Alayına İsyan (deneme, 2020).
İÇİNDEKİLER
Annemin O Harikulade Saçları ……………………………………. 15
Beni Öldürmek İsteyen Muhteşem Hayat ……………………… 23
Kürt Kediler Çingene Kelebekler ………………………………….. 31
Hatmi Çayı ………………………………………………………………. 37
İçinde Ateşe Yakın Bir Şey Olan Kadın ………………………….. 45
İyi Geceler Ölü Kediler ………………………………………………. 55
Maharetli Pembe El ……………………………………………………. 63
Kendi Hayatlarımızı Yaşamak Varken ……………………………. 71
Madam Arthur Bey ……………………………………………………. 83
Naz Neden Derine Gömmemiş Kediyi? ………………………… 93
Pencereler Kelebek Delileri Sever ……………………………….. 103
Sinekler Sevişirken …………………………………………………… 111
Vakvak Ağacı …………………………………………………………… 119
Veda Töreni …………………………………………………………….. 129
Vicdansız Bir Memlekette Öldüm Ben ………………………… 135
Yılan ……………………………………………………………………… 145
Ağacı Kayıp Parkta …………………………………………………… 151
Balon ……………………………………………………………………… 159
Aşkı Hikâye Yapan İmkânsızlık Değil midir Anneanne? …….163
Parmaksız Yakup ……………………………………………………… 175
Kendimi Neden Bu Şehirde Öldürdüm ……………………….. 181
Size kadınlıkla lanetlenmiş bir varoluş hezeyanı
anlatacağım.
Sizi saçlarının ve ayaklarının ucu arasında olup biten
şeylerden ibaret,
doğurmaya mahkûm,
çocuklarını kaybetmekle mühürlü,
yalnız, yapayalnız bir kalabalıkta dolaştıracağım.
İçlerine açılan kapıların arkasına saklanmış kadınların
delirerek bedenlerinden dışarı açtıkları pencerelerden
bakacağım.
O pencerelerden tekrar ve tekrar ve tekrar kendimi aşağı
atacağım.
ANNEMİN O HARİKULADE
SAÇLARI
Hiç görmediğim bir rüyanın kadim yorumunu yapmak için karşıma oturdu. Rüyayı görmediğimi ben biliyordum. O bilmiyordu. Söyleyeceklerini o biliyordu, ben bilmiyordum. “Temrin… temrin… temrin…” İçimizde, bilmenin hazin lütfuyla bilmemenin o tuhaf hafifliği; tavanı yalandan mı yalandan kristal avizeli, duvarı eski mi eski küflü yeşil badanalı, penceresi umutsuz mu umutsuz karmakarışık şehir manzaralı, yüksek ama küçük, dar ama uzun, dünü bol ama yarını kesat, mezar mı mezar oturma odasındaki yeşil, kırmızı, pembe, mor, yeşil, kırmızı, pembe, mor, yeşil kırmızı, pembe, mor örtülü, örtüsü düzgün mü düzgün, farbalası pilili mi pilili, ayakları demirden ve yerdeki muşambayı delmekle suçlu –o yüzden, alçak, çok alçak, alçak mı alçak, en alçak– alçak divanda karşılıklı, yüz yüze, göz göze merak meraka oturuyoruz.
Karşısındakine korku veren bir zayıflığı var. Falcı bir kadına hiç yakışmayan, küçük, çirkin iki boncuk gibi rengi belirsiz gözleri, yangınlarla tütsülenmiş seyrek kirpikleri ve çok büyük ama çok büyük ve ne tuhaf altışar parmaklı elleri var. Az sonra bana söyleyeceklerini zor tutar gibi görünen ince dudakları ve duymayı kulaklarından yıllar önce devralmış gibi görünen küçük, biçimli ama ille de öne doğru hevesli bir burnu var.
Lütuf ona atalarından miras, hafiflik bana annemden.
Annem…
Bu oda mıydı? Yandaki daha büyük oda? Salon? Koridor? Belki de banyo? Banyo olmalı. Mutfak olmamalı. Hiçbir ev kadını kendini mutfakta asmaz. Yemeklere yas sıçratmaz.
Anneannem, saçları, derdi başka bir şey demezdi. Annenin o harikulade saçları… Annenin o kestane rengi, rüya bukleli harikulade saçları, annenin o saçları…
Bu oda mıydı? Yandaki daha büyük oda? Salon? Koridor? Belki de banyo? Banyo olmalı. Mutlaka banyo olmalı. Banyonun tavanında sökülüp deliği çoktan alçıyla sıvanmış bir kanca olmalı.
Boynundan ipi usulca çıkarmışlardır. Usulca…
Usulca?
Bu mümkün mü? Tavana asılı bir bedeni incitmeden boynundan ipi çıkarmak mümkün mü?
Mümkün.
İnsanlar ölünce zaman yavaşlar. Usulca vuku bulur ağır zamanlı olaylar…
Hayır!
Anneannem telaşla çığlık atmıştır. Hayır! Anneannem kasılıp kalmıştır.
Anneannem kızının tavandan sallanan bedeninin ucuna, tam ucuna, ayaklarına sarılıp avaz avaz bağırmıştır. Anneannem kaskatı kesilip bayılmıştır.
Falcı kadının elinde sedef saplı, gümüş çerçeveli bir ayna var. Alçak, çok alçak, alçak mı alçak, en alçak, alçak divanda ikimiz de bacaklarımızın birini altımıza kıvırmış, gövdelerimizi dikleştirmiş, bedenlerimiz birbirine paralel, yüz yüze, göz göze merak meraka karşılıklı oturuyoruz. Aynayı sağ eliyle bana doğru uzatıyor. Bir anda aynada kendimle karşılaşıyorum. Korkuyorum. Korktuğumu anlıyor. Bundan hoşlanıyor.
Sonra aynayı kurnaz bir açıyla onun beni, benim onu görebileceğim şekilde çeviriyor. Anneannem, saçları, derdi başka bir şey demezdi. Annenin o harikulade saçları… Annenin o kestane rengi, rüya bukleli, annenin o harikulade saçları, derdi saçımı tararken. Ne onunkiler gibi kestane rengiydi benim saçlarım, ne bukleli ne de harikulade. Aksine alelade… Dümdüz, kahverengi, inceliksiz, bir anneden, kendini öldüren bir anneden miras kalmışa hiç benzemeyen, kendi halinde, özelliksiz, incecik, ipincecik, zavallı saçlarım… Annenin saçları çok güzeldi, derdi hep anneannem saçımı tararken.
Falcı, aynadaki bana baktı. Ve anlattı:
Dün gece rüyanda kendini asan bir kadın gördün, dedi. Kestane rengi bukle bukle saçları varmış kadının, dedi. Kendini asmadan önce saçlarının buklelerini kör makasla teker teker kesmiş, dedi. Kendini asmadan önce bir bebeği öpmüş, dedi.
Sonra söylediği her şeyden vazgeçti. Hayır, bir şeyden vazgeçti. Yeniden, beni iyi dinle, dedi.
Dün gece rüyanda kendini asan bir kadın gördün, dedi.
Kestane rengi bukle bukle saçları varmış kadının, dedi.
Kendini asmadan önce bir bebeği öpmüş, dedi.
Kendini asmadan önce saçlarının buklelerini kör makasla, burayı iyi dinle, dedi, bir adam teker teker kesmiş, dedi. Ondan önce de bir aşk varmış, öyle söyledi.
Karşımda falcı, elinde ayna, aynada ben, bende annem.
Aşk için bu gece rüyaya yat, dedi falcı.
O gece hiç uyumadım.
Ertesi gün yine geldi. Divana oturduk. Karşılıklı. Elinde ayna, aynada ben, bende bu kez aşk ve elem.
Falcı aynadaki bana baktı ve anlattı.
Bir adam varmış, dedi. Babanla aynı anadan doğmuş, dedi.
Anana âşık olmuş, dedi. Kimselere söylememiş, dedi. Karasevdaya tutulmuş, dedi. Hocaya götürmüşler, dedi. Hoca suya bakmış, dedi, bu adam kestane rengi saçları bukleli bir kadına sevdalı demiş, dedi. Karasevda çözülsün diye bukleleri kesmeli, kadını uzak diyarlara sürmeli demiş, dedi. Falcı görmediğim rüyalardan bilmediğim bir öykü yazdı.
Babam, kardeşini öldüren o adam, elinde kör makas, annemin saçlarını kesti. Önce kardeşini öldürdü sonra annemin saçlarını kesti. Önce annemin saçlarını kesti sonra kardeşini öldürdü. Babam kardeşini öldüren o adam. Bir annemin saçlarını kesti, bir kardeşini öldürdü, bir annemin saçlarını kesti, bir kardeşini öldürdü…
Falcı aynada kör bir makas gördü.
….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Öykü
- Kitap AdıDeli Kadın Hikayeleri
- Sayfa Sayısı184
- YazarMine Söğüt
- ISBN9789750756580
- Boyutlar, Kapak12,5x19,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviCan Yayınları / 2022
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Tonio Kröger ~ Thomas Mann
Tonio Kröger
Thomas Mann
İki dünya arasındayım, her ikisinde de rahat edemiyorum, bu yüzden işim zor. Siz sanatçılar benim bir burjuva olduğumu söylüyorsunuz, burjuvalarsa beni tutuklamaya kalkıştılar… Burjuvalar...
- Kaybolmasınlar Diye ~ Habib Bektaş
Kaybolmasınlar Diye
Habib Bektaş
Atıf Yılmaz’ın Eylül Fırtınası adıyla sinemaya uyarladığı Gölge Kokusu romanının yan sıra Cennetin Arka Bahçesi ve Ben Öykülere İnanırım gibi yapıtlarıyla da tanınan çok yönlü yazar Habib Bektaş’tan, kısa öykü türünün “anlık...
- Elmer ve Wilbur ~ David McKee
Elmer ve Wilbur
David McKee
Bir zamanlar, bir fil sürüsü yaşarmış.Hepsi aynı renkteymiş ve çok mutlularmış.Ama Elmer onlardan farklıymış.Fil renginde değilmiş Elmer, yamalı bir filmiş.