Günlerin Getirdiği ve Sözden Söze ile birlikte Ataç’ın ilk dönem ürünlerini yayımlayarak “Bütün Yapıtları”na doğru ilk adımı atıyor YKY.
Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatına deneme ve eleştirileriyle damgasını vuran Nurullah Ataç’ın, kuşku, ironi, coşku yüklü bu yazılarında dil, uygarlık, şiir ve sanat üstüne, günümüz okuruna söyleyecek pek çok sözü var.
İÇİNDEKİLER
KARALAMA DEFTERİ
ARARKEN
Kendi Kendime
Şiir mi Güç Nesir mi?
Beyitler Ararken
Samimilik
Yağmur
Anlamıyanlara Öğüt
Yazar ile Eleştirmeci
Devrim
Sanat İçin
Okurken
Kendimizi Tanıtalım
MonsieurGide
4 Haziran
Abdülhak Hâmit
Gerçek ile Doğru
Okumak
Anlamamak
İşin Kolayı
İçki, Afyon
İftira Çağı
Büyücü Çırağı
Düşsü! Görüşme
Yarına Kalamayız
Bir Mektup
Günün Getirdiği
Ölüm Üzerine
Kişileri roman okumağı sevenlerle roman okumağı sevmiyenler diye ikiye ayırabiliriz. Roman okumağı sevmiyenlerden bir hayır gelmez demiyorum, büyük işlere asıl onların girişliğini söyleseler ona da inanırım. Ama ben hoşlanmam onlardan. Kendilerinden çıkamaz, başlarından geçmemiş şeyleri geçmiş sayama/, kendilerini başka kimsenin yerine koyamazlar. Bir tek yaşayıştan vardır, ömürlerine bin bir kişinin yaşayışını sıkış ti ram azlar. Her şeyi anlamağa çalışırlar. Her şeyi anlarlar da kişioğlunun karşısında bir anlayışsızlıkları vardır.
Acıdıkları olur, ama acımak da iki türlüdür. Bîri üstünlükten gelen anma ki gururla, bir çeşit .bayağı sevinçle karışıktır; öteki ise karşımızdaki kimsenin acısını kendimizde imiş gibi duyarak acımak. Roman okumağı sevmiyenlerde işte bu duygu, karşı! arında kinin acılarını paylaşma gücü yoktur. Onların acımalarında bile bir türlü kurtulamıyacakları bir sertlik sezilir. Bir suçu bağışlayabilirler; ama sevgisizce, anlayışsızca bağışlarlar; suçunu bağışladıkları kimseye yukarıdan baktıklarını, o suçu kötü gördüklerini sezdirmemek ellerinden gelmez.
Roman okumağı sevmiyenler arasında masaldan destandan tat alanlar bulunabilir; masal ile destan romandan büsbütün başka birer şeydir de onun için. Masal bize olmıyacak şeyler anlatır, bizi bu yeryüzünün zorluklarından, yasalarından, törelerinden uzaklaştırıp bizlere benzemiyen kişilerin, devlerin, cinlerin, perilerin acununa götürür. Orada her istediğiniz, sizin gönlünüzden geçer geçmez oluverir, dileklerinizi durduracak bir şey yoktur orada; masalın anlattığı kişilere benzemekle kendi benliğinizden çıkmış olmazsınız, sizi sıkan dar çevreyi yıkmış, tam gönlünüzce bir yere varmış olursunuz. Masal dinlemekten hoşlanan çocuk, masal dinlemekten hoşlanan kişi, kendini dileğince bir acunda görür, kendi kendinden sıyrılmış olmaz, tam tersine, büsbütün kendi içine kapanır. Destan, kahramanları anlatan destan da masal soyundandır; bize, benzemek istiyeceğimiz, düşlerimizde benzediğimiz kişilerin yaşayışlarını söyler. Destanları okur, yahut dinlerken de gene kendimizi gönlümüzce bir yerde görürüz.
Roman ise gerçekten uzaklaşmaz, hep gerçeği kavramağa, hep gerçeği anlatmağa çalışır. Romanlardaki kişiler de bizleri yöneten yasalara uymak zorundadırlar, onlar da bizim gibi, ancak bizim gibi birer kişidir, gerçeğin çocuklarıdır. Roman okumağı sevmiyenler gerçeğe bakmaktan kaçınırlar demiyeceğim; çoğu ancak gerçeğe ilgi gösterdikleri için romanları sevmediklerini söylerler Ancak onların ilgi gösterdikleri gerçek yalnız kendi gerçekleridir, yalnız kendileridir. Onlar için gerçeğin, doğrunun bir tek yüzü vardır; onu görmek, onu bilmek yeter onlara. Gerçeğin daha birçok yüzleri olabileceğini düşünmek bile akıllarından geçmez.
Bu söyliyeceğimi belki tuhaf bulursunuz, gene de doğrudur: roman okumağı sevmiyenler arasında roman yazmak istiyenler, bir çeşit romancılar da yetişebilir. Bunlar romanlarında hep kendilerini, yalnız kendilerini anlatırlar, yahut düşlerini söylerler. Ama öylelerini de romancı saymak bilmem doğru mudur?
2
Her doğruyu söylemeğe gelmezmiş, birtakım doğruları yaymamak, çokluktan, kamudan gizlemek gerekmiş… Peki ama bir doğruyu söylememek, gizlemek, yayılmasını önlemeğe çalışmak, o doğrunun yerinde duran yalanı sürdürmek demektir. Yalanın yalan olduğunu bilerek gene sürmesine bırakmağa hakkınız var mıdır?.. Bazı yalanlar kut salmış, onlara dokunmağa gelmezmiş… Bir şeyin yalan olduğunu anladık mı kutsallığına artık inanmıyoruz demektir; bunun için “kutsal yalan” sözü bîr şeyin hem köşeli hem de yuvarlak, hem katı hem de biçimsiz olduğunu söylemek gibi bir saçmadır. Ama duygulan m birer düşünce saymaktan çekinmiyenler böyle saçmalarla kolayca bağdaşabiliyor.
Birtakım doğruların gizlenmesi gerektiğini ileri sürmek eski kibarlık, asillik, aristocratie düşüncesinin bir kalıntısıdır. Bir yanda büyükler, kibarlar, damarlarında mavi kan akanlar var, onlar doğrulan bilebilirler, onların bilmesinden bir kötülük gelmez; ama küçüklere, kibar olmıyanlara, kölelere sakın açmayın!.. Öyledir kişioğlu: kendisi için İlle birtakım ayrıcalıklar ister. Eski acunun kibarlığı, aristokrat”lığı yıkıldı ama onun yerine aydınlar türedi…
Bir kişi olarak ilk ödevimiz, yalan olduğunu anladığımız düşüncelerden benzerlerimizi, yâni bütün kişileri kurtarmağa çalışmaktır. “Ben bunun yalan olduğunu biliyorum, ben buna inanmıyorum, ama kamunun bu bağlar altında kalması, onun anlamaması daha iyi olur” diyen kimse Öğrendiği, anladığı doğrulara lâyık olmıyan kimsedir. İnandığı bir şey yoktur onun: bir şeyin ne doğru olduğunu düşünür, ne de yalan olduğunu. .. Ancak kendini düşünür, kendini büyük görmek için bir yol arar.
Her doğru söylenebilir, her doğru söylenmelidir, yoksa çevremizi aldatıyoruz, çevremize yalanı yayıyoruz demektir.
3
Ölümü düşünmeden, aklımıza getirmeden yaşamak elbette en İyi şey, ama elimizde mi? Ölüm düşüncesi bizi bir yol sardı mı, bir daha bırakmıyor, sevinçlerimiz gülmelerimiz içinde bile kendini duyuruveriyor. Yaşamak cömertliktedir: saatlar, günler, aylar, yıllar geçiversin ne çıkar?.. Ölüm korkusu Ölüm düşüncesi ise bizi cimri ediyor; aman bu saat geçmesin! sıkıntılar içindeyim, yarın belki bir genişliğe kavuşacağım, olsun gene de bu saat geçmesin! yarın, o güzel yarın benim ömrümü kısalmış bulacak…
Ölüm düşüncesinin çağımızda çok yaygın olduğunu sanıyorum: bakın şairlerin çoğu, hemen hepsi yaşamanın güzelliğini anlatıyorlar. Yaşamanın geçici olduğunu, o nimeti çabucak yitireceğimizi duymasalar, düşünmeseler, hep onun güzelliğini anlatırlar mıydı? O sevincin altında bir acı var ki kendini gizliyemîyor.
Öyle sanıyorum ki dünün acılan seven, ölümü istiyen, yeryüzünden yalanıp duran, bir an önce yerin dibine mi, göğe mi, neresi olursa olsun işte oraya göçmek için çırpınan, “Ey ölüm! koca kaptan, vakit erişti, demir al! Bu ülkeden sıkıldık, ey ölüm! açılalım!” diyen romantik şairi, ölümün ne olduğunu, yaşamanın tutarsızlığını bizim kadar anlamamıştı. Ölümle oynuyordu o, biz ise onunla oynanamıyacağını anladık, bir yol gözlerimizi kapadık mı bir daha hiçbir güzelliği duyamıyacağımızı, göremiyeceğimizi, bu yeryüzünden başka bir acun olmadığını anladık, onun için ölümle sakal aşamıyoruz, çabucak kaçacağını bildiğimiz yaşamayı yudum yudum tatmak istiyoruz.
4
Genç yazarlarımızın çoğu özen düzen düşünmeksizin, kalemlerinin ucuna nasıl gelirse öylece yazıverip gidiyorlar Başka turlu söyleseler dediklerinin daha iyi anlaşılacağını, belki daha güzel, daha çekici olabileceğini, şu yahut bu sözü yerinde kullanmadıklarım gösterdiniz mi: “Adam sen de!” der gibi bir bakıştan var. Yazdıklarını önemli bulmuyorlar, bir günde unutulup geçeceğini biliyorlar da onun için mi özenmiyorlar? Onun için mı baştan savma ile yetiniyorlar? Hayır, hemen hepsi en büyük sorunlarla uğraştıklarına, o sorunları çözümliyecek doğrulan bildiklerine kanmışlar, kendi kendilerini kandırmışlar, içleri inan dolu o gençlerin: tuttukları yolun bütün bir ülkeyi, ondan da öte, kişi oğlunu kurtaracağına inanıyorlar, kendi değerlerinin üstünlüğüne inanıyorlar, yazdıklarının yarın bir “muştu” diye okunacağına inanıyorlar Getirdikleri, yaymak istedikleri doğruların yüceliği yanında biçim güzelliği, deyişin akıcılığı, bir sözün yerinde kullanılması nedir ki? Öyle küçük şeylere bakar mı, öyle küçük şeyler üzerinde durur mu hiç on….
“Karalama Defteri – Ararken” için bir yanıt
Bir yanıt yazın
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Deneme
- Kitap AdıKaralama Defteri - Ararken
- Sayfa Sayısı180
- YazarNurullah Ataç
- ISBN9789753638210
- Boyutlar, Kapak 14x21 cm, Karton Kapak
- YayıneviYapı Kredi Yayınları / 2009
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Gizemli Bir Dünya: Sinema ~ İslam Gemici
Gizemli Bir Dünya: Sinema
İslam Gemici
Beylik laftır, “Türkler tarih yapmayı bilir, tarih yazmayı bilmezler.” Sinemadaki durum da bundan farklı değil. Yeşilçam kriz dönemlerinde bile film üretebilen dünyanın sayılı sinemasından...
- Bölünmüş Bir Dünyada Akıl Sağlığımızı Nasıl Koruruz ~ Elif Şafak
Bölünmüş Bir Dünyada Akıl Sağlığımızı Nasıl Koruruz
Elif Şafak
“Pandemiden sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, iyiden iyiye kutuplaşan dünyamız bir kavşakta ve hepimiz akıl sağlığımızı koruyarak hangi yolda yürüyeceğimizi bir an...
- Aşkın ve Savaşın Gündüz ve Geceleri ~ Eduardo Galeano
Aşkın ve Savaşın Gündüz ve Geceleri
Eduardo Galeano
“Kimse gidecek kadar kahraman, kalacak kadar vatansever değil.” Bir yanda işkenceler, kayıplar, ölümler, katliamlar, sürgünler… Diğer yanda umut, mücadele ve direnç… Sevincin ve coşkunun,...
Gerçekten çok güzel bilgiler , teşekkürler…