Şark kedisi hem bir dost hem bir demondur; aslandan kurnaz ve hilekâr, bir kaplan gibi çevik ve hızlıdır. Ermiş ve dindarlar için vazgeçilmeyen ruhanî bir yoldaş ve refakatçidir. Fosforlu gözlerinde her zaman derin mistik bir sır barındırır; evin en mûnis yaratığı, çocukların muzip ve sevimli mırnavıdır kedi.
Şark Kedisi, kedi kitapları arasında değerli bir cevâhir, küçük bir kültür hazinesidir; İslam kültür coğrafyasından derlenmiş menkıbe, hikâye, masal, hikmet, vecize ve atasözlerini içinde barındıran bir kültür ambarı…
Kedi severler için harikulâde bir hediye…
İçindekiler
Önsöz
Mübarek bir hayvan
İlk Kedi müziği
Süt ve bekçi olarak kedi!
Kedi ve fare
Kedinin arslana ders vermesi
Yoldaşım kedicik
Sabahleyin kara kedi…
Derviş ve kedi
Demon kediler
İnsancıl kedi
Sonsöz
Önsöz
ŞARK KEDİLERİ… küçük kalkık burunlu, ipek saçlı İran kedicikleri, kibirli siyam kedileri, altın renkli Abbasî kedileri yahut çikolata tonunda kahve renkli Birmanya kedileri mi? Hayır. Asırlardır bir zamanlar Mısır’ın kutsal addettiğikedinin nasıl övüldüğünü veya tahkir edildiğini görmek üzere, daha çok İslam Şarkının folklor ve edebiyatında gezindik. Övüldü, çünkü o, Peygamber Hz. Muhammed’in sevdiği bir hayvandı; o, Şarkın şairlerini pek cüretkârane mübalağalarda bulunmaları için büyülüyordu ve dindarlara olduğu kadar âlimlere de yalnızlıklarında arkadaşlık ediyordu. Horlanmıştır, çünkü onda şeytanî güçler vehmedilmiştir; çünkü onun “ikiyüzlülüğü” ve hırsızlık arzusu, bazı Avrupalıları olduğu gibi, Arap ve daha çok da Fars gözlemcileri şaşırtıyordu. Kedi bilgisi konusunda Batı ile Şark dünyası arasında ilginç paralellikler bulunur; aynı şekilde yeni mecazlarda kendi tabirlerimize rastlarız. O kadar ki bizim “Sırılsıklam ıslanmış kaniş köpeği”, Pakistan’da daha da acınacak olan “Sudan çıkmış kedi” oluverir. Bizdeki “Elma dibinden uzağa düşmez” sözü, Türkiye’de şöyle ifade edilir: “Kedi yavrusu miyavlayarak dünyaya gelir.” Eğer Tahran’da birisi “Kedileri raks ettiriyor” ise, bu oldukça büyük bir dolandırıcılığın ayak oyunlarını hatırlatır.
Şark kedisinin cilveleri çok çeşitlidir. O masal ve şiirlerde dolaşır, köşklerde ve derviş dergâhlarında yatar, minyatürler
de görünür, bilimsel olarak analiz edilir ve büyülerde kullanılırkısaca o dâima esrarengizdir, İnsancıldır, insanüstüdür ve büyüleyicidir.
Öyle görünüyor ki İslam dünyası her şeyden önce Arap dünyası kedi sevgisini kadîm Mısır’dan tevarüs etmiştir. Orada kedi kutsal bir hayvandı. Sayısız kedi mumyalarının ve kedi heykelciklerinin gösterdiği üzere kedi başlı ilah Bastet, kediyi kutsamıştı.
Binlerce yıldan beri edebiyatta çeşitli varyasyonlarıyla anlatılan kedi ile fare arasındaki ezelî geçimsizliğin hikâyesini ilk defa Mısır metinlerinden öğreniyoruz. Mısırlılar kedi annesi ile akbaba annesi arasındaki mücadelenin hikâyesini de bilirler. Bununla beraber kedinin rolü en güzel şekliyle kedi gözü mitosunda tasvir edilir: Güneş Tanrısı
Ra’nın kızı Tefnut, (masalda mutluluk getirici olarak onaya çıktığı) Nübya’ya kaçar ve kendisini almaya gelen maymuna dönüşmüş Thot’a sığınır ve burada kâh altın renkli bir kedi, kâh parlak bir dişi arslan olarak görünür. Altınbakır renklerinde parıldayan Habeş kedilerini tanıyanlar, bu benzetmeyi fevkalâde isabetli bulacaktır. Keza bu kedi, Berlin’deki parlak buğday sarısı cam parçacıklarından oluşan bir tabloda görünmektedir.
Daha sonraları kedinin nereleri dolaştığı ayrıntılarıyla tespit edilemiyor; yaban kedisi, ilahe Freya’ya, kutsal arabasının taşıyıcısı olarak hizmet sunduğu kuzey Avrupa’da bilinmektedir. Ş u var ki zamanla kedi evcilleştirilmiş görünüyor; muhtemelen Libya’dan çıkarak, evvela Akdeniz ülkelerine geçmiş, ortaçağ İtalya’sında uğursuz bir yaratık olarak görünmüştü. Umberto Eco, Harvard’ta Ortaçağ İtalya’sının kentlerine geceleri hayat veren çeşitli sesleri tasvir ettiği “Köpeğin Havlaması” üzerine verdiği bir konferansı şu sözlerle tamamlar: “Hayır,,o zamanlar sokaklarda kediler yoktu…” Fakat daha sonraları onlar epeyce çoğaldılar ve hatta Torquato Tasso’ya “Santa Anna’nın Kedileri” başlıklı bir şiiri ilham edecek kadar hareketlendiler:
İşte böylesine üreyiverdi bu kediler Ülker yıldızlarının iki katı çoğaldılar. Bunların arasında beyaz kürklüler; Katran karası, duman renkli, benekliler.
Kuyruklu, kuyrukları koparılmış kediler; Yollarımda kamburlarıyla bir deveyi andırırlar Görmek İsterim onları! ince kadife hırkalarıyla Tıpkı küçük bir maymun: ya dileğimi kim karsılar?
Doğum sancısı çeken dağlar sakınsınlar Bir farecik doğurmaktan delik bulamazlar Kaçacak sonra bunca kedinin önünden!
Ayırma gözünü fırındaki şu sıcak tabaktan.’ Sana söylüyorum, ey kadın! Ayrılma dikkatten İşte birisi kapmış dana etini kaçıyor oracıktan.
Bundan böyle söylüyorum nakaratımı iste: Zira bir soneyle eksiksiz övemez biç kimse Velev ki o zat kuyruğuyla benzesin kediye Böylece genel olarak kedi edebiyatındaki konuların birçoğunun çok öncelerden işlendiği kesindir. Bu konular Şark edebiyatında, hikâyelerinde ve atasözlerînde olduğu gibi Batı edebiyatında da yeniden gündeme gelmektedir.
Fakat hangi dilin alfabesinde kedi anlamına gelen kelimelerden birisi olan qitt yazıldığında Arap alfabesinde olduğu gibi kedi resmi teşekkül edebilir?
“Peygamber kediyi okşadı” sözü, İslam dünyasında kedinin dikkat çekici rolüne işaret olsa gerektir.
Mübarek Bir Hayvan
GOETHE’nin Doğu Batı Divanında “Kısmetli Hayvanlar” başlığı altında İslamî rivayete göre Cennete girecek olan dört hayvanı mevzubahis ettiği şiirini kim bilmez? Burada şöyle terennüm edilmektedir:
Abu Herriras Katze auch Knurrt um den Herm und schmeichelt: Denn immer ist’s ein heilig Tier, Dos der Prophet gestreichelt.
Ebu Hureyre’nin kedisi de burada Mırlar, kuyruk sallar efendisine Zira o mübarek bir hayvandır daima Peygamber sırtını okşadı bir defa.
Peygamber Hz. Muhammed’in kedileri sevdiğine dair sayısız rivayet vardır; hatta bir defasında namazda iken üzerinde uyuyan bir kediyi rahatsız etmemek için cübbesinin bir bölümünü kesmiş. Kedi dinî bakımdan temiz addedilir. Köpeğin tam aksine, varlığıyla namaz kılanın namazını bozmaz. Bu İtibarla Peygamberin kedi sevgisini konu edinen bazı menkıbelere şaşmamak lazımdır. Hz. Peygamberin bu davranışı, dindar insanlar tarafından hep örnek alınmıştır ve insanlar onun şu sözüne bağlı kalmışlardır: “Kedi sevgisi imanın bir parçasıdır.”
“Kedileri sevenin imanı güçlüdür.” denmektedir Türkçede.
Peygamber, kedilere iyi davranı İmasını buyurmuş ve demiş ki: “Bir kedisi olan Himyerî bir kadın gördüm; kedisini bağlamış, fakat ne yediriyor ne de etrafta dolanmasına müsaade ediyordu.” Başka bir rivayete göre, böyle davranan “bir kadın görmüş cehennemde.” İlâhiyatçılar bir Müslüman kadının bu yüzden böylesine ağır şekilde cezalandırılıp cezalandırılamayacağını tartışmışlar. Ebu Hureyre’nin naklettiği bu rivayete göre, Hz. Peygamberin bu hadîsinin malum varyasyonuna karşı ilk itiraz. Peygamberin dul eşi Hz. Ayşe’den gelmiş. O, rivayetçileri şöyle uyarmış:
“Allah katında bir Müslüman, bir kedi yüzünden cezalandırılmaktan daha yüksek itibara sahiptir! O kadın imansızdı! Peygamberden bir şey naklettiğinde söylediğine dikkat et!”
Peygamber bir ailenin evine davet edilmiş ve oraya gitmiş; fakat başka bir aileye davet edildiğinde oraya gitmemiş. Bunun sebebi kendisine sorulduğunda buyurmuş ki: “Onun evinde bir köpek vardı!” Bunun üzerine, “Ama diğerinin evinde de bir kedi vardı!” diye cevap verilince, Peygamber şöyle demiş: “Kedi ibadet için pis değildir!” Başka bir rivayete göre Hz. Peygamber, “Kedi bir aslandır!” diye buyurmuş.
Büyük mutasavvıf Mevlâna Celâleddin Rûmî, müritlerine şöyle anlatır: “Günlerden bir gün Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem beraberindeki arkadaşlarıyla Küba camiinin mihrabında oturuyormuş. Aniden bir yılan kapıdan içeri süzülmüş ve Hz. Peygamberin eteğinin altına saklanmış ve demiş ki: “Ey Allah’ın Resulü, bir düşmandan kaçıyorum. İki cihanda sığınılacak yer sen olduğun için, beni koru!” Onun ardından bir kirpi içeri girmiş ve şöyle demiş: “Ey Allah’ın Resulü avımı bana var, yavrularım bunun için ağlayıp sızlıyorlar!” Hz. Peygamber, kirpiye biraz ciğer verilmesini buyurmuş. Kirpi mutlu olarak ayrılıp gitmiş. Sonra şöyle demiş Allah’ın Resulü: “Ey yılan, şimdi oradan çık, çünkü düşmanın geri dönüp gitti!” Yılan şöyle demiş: “Hayır, sanatımı icra edinceye kadar çıkmam. Sonra giderim.” Sonra bir kemer gibi Hz. Peygamberin beline dolanmış ve onu acımasızca ısırmak istemiş.
Tam o esnada Hz. Peygamber, ısırması için küçük parmağını gösterince Ebu Hureyre, çuvalın ağzını açıvermiş. Siyah bir kedi fırlamış çuvaldan ve anında pençeleriyle yılanı paramparça etmiş, ardından kurula kurula Hz. Peygamberin Önünde yürümüş. Bunun üzerine Hz. Peygamber buyurmuş ki: “Kedi sevgisi imandandır seviniz ve kedi gibi olunuz!” Sonra mübarek elleriyle kedinin sırtını okşamış. Bu mübarek elin okşamasından dolayı kedi, yüksek bir damdan atılsa dahi, muhakkak surette..
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Deneme
- Kitap AdıŞark Kedisi
- Sayfa Sayısı194
- YazarProf. Dr. Annemarie Schimmel
- ISBN9754377118
- Boyutlar, Kapak13x20,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviÖtüken Neşriyat / 2009
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Yazmak Üzerine ~ Raymond Carver
Yazmak Üzerine
Raymond Carver
Tıpkı yaşarken olduğu gibi, yazarken de özensiz olmaktan vazgeçin.Yazmayı konuştuğumuzda ne konuşuruz? Yazmak Üzerine, adı modern öyküyle eşanlamlı hale gelen Raymond Carver’ın yazın hayatını...
- Bu Kalem Un(Ufak) ~ Enis Batur
Bu Kalem Un(Ufak)
Enis Batur
Çehov’un ünlü sözü “vaktim olsaydı daha kısa yazardım” kitabın çıkış noktası. Bu Kalem Un(Ufak)’ın her cümlesiyle Enis Batur okurun önüne bir ekran açıyor: Birinden...
- Gurebahane-i Laklakan ~ Ahmet Haşim
Gurebahane-i Laklakan
Ahmet Haşim
“Unutulan eski saatler içinde eksikliği en ziyade hasretle hatırlanan saat, akşamın on ikisidir. Artık ‘on iki’, solgun yeşil göğün altında, ilk yıldıza karşı müezzinin...