Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Cinsellik, Görsellik, Pornografi
Cinsellik, Görsellik, Pornografi

Cinsellik, Görsellik, Pornografi

Hasan Bülent Kahraman

Bedenler, cinsel kimlikler ve roller, arzu ve haz, sanallık ve gerçeklik, görüntü ve gerçek, moda ve reklamlar, internet ve sinema, erotizm ve pornografi… Bunlar…

Bedenler, cinsel kimlikler ve roller, arzu ve haz, sanallık ve gerçeklik, görüntü ve gerçek, moda ve reklamlar, internet ve sinema, erotizm ve pornografi… Bunlar her kavram gibi açıklanmayı bekleyen ve esasen ‘cinsellik’, ‘görsellik’ ve ‘pornografi’ etrafında kümelenen imgeler. Hasan Bülent Kahraman görsel dünyanın birer öğesi olan bu imgeleri cinsel ve görsel kuramın bir parçası olarak çözümleyip, bu ilişkinin nasıl pornografiye açıldığını gösteriyor. Bu irdelemeyi ‘dünün dünyası’ndan ziyade ‘yarının dünyası’na ilgi duyarak, siyasal bir duyarlılık, bilinç ve duruşla yapıyor. Pornografi de, gerçekle bağını gitgide koparan, dolayısıyla ciddiyet konusunda şizofrenik bir duruş sergileyen Türkiye’de, iktidar baskısı yaratmanın yeni bir aracı. Daha önce yayınladığı Kültür Tarihi Affetmez ve Kitle Kültürü Kitlelerin Afyonu isimli kitaplarında, Türkiye’nin kitle kültürü ve popülizm eksenlerinde gelişen bir Faşizm tehlikesiyle nasıl karşı karşıya bulunduğunu ileri sürmüşse, Kahraman, aynı tehlikenin şimdi de pornografi düzeyinde yaşandığını vurguluyor. ‘‘Cinsellik, Görsellik, Pornografi’’, çağın dünyasını anlamak için çok önemli bir okuma kitabı…

İÇİNDEKİLER
Önsöz Yerine.
Giriş Yerine
I. CİNSELLİK
1.   Erotizm, Arzu, Haz   .
Erotizmin Halleri   .
Akıl, Ahlak ve Cinsellik
Görüntü, Söz ve Cinselliğin Meçhullügü
Cinsellik İptilası
Arzu, Haz, Tahrik ve Tatmin.
Aşk ve Sanat.
Sanatın En Eski Öyküsü; Cinsellik
2.   Beden ve Politikaları
Bedendeki Görüntü, Görüntüdeki Beden
Beden, Batı ve Sanat   .
Eksik Bedenin Fazlalığı.
Güzel Bedenin Bedeli
Bedeni Giysiye Sarmak  .
Kadın Bedeninin Dayanılmaz Cazibesi   .
Reklamlar, Yitik Bedenler, Erotizm
Çağdaş İnsan: Ölümsüzlük Ardında Gılgamış
Bedenin Kılı, Tüyü
İnsan Harası  .
Aldanmanın Bedeli: Matrix’in Sim
Çağı Geçen Kadınlar.
3.   Cinsiyet Politikaları.
Cinsiyet Demokrasisi
Yeni Cinsellik, Yeni Ahlâk
Hemcinslerin Evliliği
Çırılçıplak Seks Konuşmak
Queer Konferansı Üstüne  .
4.   Roller ve Pozisyonlar
Erkekliğin Gizli Yüzü
Kadın Etinin Dehşeti.
Kendisini Sergileyen Kadınlar
Kim Bu Erkekler? .
II, GÖRSELLİK.
1.   Sanal Dünyada Cinsellik   .
İn teme i Bir Cennet ya da Arzunun Aydınlık
Cinsellik, İnternet ve Arzu
Seks, Gerçekler ve İnternet
2.   Görüntünün Yalanı, Yalanın Görüntüsü
Belgeselin Yalanı
Gerçek ve Görüntü: Yalan Dünya  .
Gördüğümüz Gerçek mi?   .
İkiz Kuleler’i Hatırlamak
Aynılıktaki Ayrılık
Ulusal Görüntü Arşivi
3.   Modanın Dünyası, Dünyanın Modası
Modanın Giydirdikleri: Barthes ve Moda
Modanın Giydirdikleri: Crane ve Moda.
Geçer mi Modanın Modası?   .
Bir Fotoroman Moda.
Modanın Askeri Hali.
Tehlikeli Görüntüler.
Kasketlerle Fötrler
Yalan Dünya Değil, Yalan Marka
III. PORNOGRAFİ.
1.   Pornografi ve Fazlası
Sibel Kekilli mi Pornocu, Biz mi?   .
Pornografinin Temas Noktası
Yemek Yazılarının Pornografisi.
Pornografi ve Şiddet .
Pornografi, Kadın Bedeni, Breillat . . .
Muz Sever inisiniz?
itiraf ve ifşaat. Erotizm ve Pornografi Şiddetin Estetiği, Estetiğin Şiddeti .
Sanat ve Ayıp
Cinsellik ve Popülizm
Yatak Sırrının Fendi
2.   Sansür ve İktidar .
Sansür ve Ötesi
Sansür ve “Kemik”
Sade’a Ağlamak, Sade’ı Güldürmek .

Yirminci yüzyıl garip bir yüzyıl olarak tamamlandı. Yirmi birinci yüzyıl garip bir yüzyıl olarak başladı. Bir önceki çağın garipliği, insana getirdiği olağanüstü tanım genişliğinden kaynaklanıyordu. İnsan artık bir varlık olmaktan çıkmış, başlı başına bir kavrama dönüşmüştü. Laboratuarlarda, kliniklerde, hastanelerde ve nihayet sanat ve görsel dünyada ele alınan insanın bittiğini mi söylemeliyiz, başlamakta olduğunu mu? Doğrusu, yanıtlanması zor bir soru. Foucault, Nietzsche’nin ‘Tanrı öldü’ kehanetine bir yenisini ekliyor; ‘Giriş Yerine’ başlıklı bölümde de belirttiğim üzere, insanın tıpkı bir kumsala çizilen ve bir süre sonra denizin sileceği bir iz gibi ortadan kaybolacağını öne sürüyordu. Acaba öngörüsü doğru mu çıktı, yoksa bütün bu saydıklarımdan ötürü insan, yukarıda değindiğim süreçler içinde baştan başlayarak, yeniden, bir kez daha üretiliyormu? bilmiyorum. Ama şurası kesin ki, eğer üretildiğini söylüyorsak, o zaman bitliğini de dolaylı olarak kabul ediyoruz demektir.

Bu insan öncelikle imgelerin ve kurguların insanı. İnsanı bu konuma yerleştiren şey, doğrudan doğruya onun bedeniyle ilgili. İnsan bedeninin ele alınışı, bedene dönük müdahaleler, bedenin hiçbir çağda, dönemde olmadığı kadar çok kesilip biçilip, yemden üretilmesi, insanın fizikselliğinin yerini artık imgelere bıraktığı anlamına geliyor. Varoluşçuların zamanında ileri sürdüğü birçok görüş de gene bu bağlamda bambaşka bir konuma yerleşiyor.

İnsanı bir imgeye dönüştüren süreç, sanallıkla iç içe geçmiş durumda. Bu da gerçekle bir sorunumuz olduğu anlamına geliyor. Doğayı yitirişimizle birlikte yaşamaya koyulduğumuz gerçekle ilgili sorunlarımız nasıl gündelik pratikte bizi simülasyonlarla karşı karşıya bıraktıysa, aynı şekilde insan dediğimiz olgunun da kendisiyle değil, artık simülasyonuyla haşır neşiriz. Klonlama. bu sürecin şimdilik son durağı. Robotların, siborgların dünyası, karşımızda bir çağ olarak açılıyor. Yakın bir geleceğin neler tasarlayacağını bilmek çok zor olsa da tahmin etmek kolay. Kısacası, insan, önce bütün dinler, düşünceler ve kurumlar aracılığıyla daha önce bedene indirgenmişti, şimdi oradan da çıkarılıp, bambaşka bir yere yerleştirilmeye çalışılıyor.

Bu, başta olduğu gibi bugün de siyasal bir olgu.
iktidar her daim kendisini bedenler üstünde kurduğu hegemonyayla somutlamıştı. Bedenin denetimi, disipline sokulması, bu işlerin sistemik hale getirildiği çağlardan önce bile böyle bir zemine oturuyordu. Akıl, esas olarak, bedenle ruh arasındaki ilişkiyi beden lehine düzenlemenin aracıydı. Bu, aklın en çok özgûrleştigi çağda bile geçerli bir husustu. Ya da söyle söylenebilir, en azından, aklın özgürleşmesi bedenin özgürleşmesinin bir işleviydi. Zaman zaman buna karşı çıkıp, bedenin özgürleşmesinin aklı özgürleştireceğini söyleyenler olmadı değil. Batı, kendisini bugün bile Descartes Pascal ayrımının içinden türetiyorsa, burada işaret edilmesi, saptanması gereken bir husus var demektir. Bütün bir modernleşme bilincinin gene bu zemine oturduğu beden doğa akıl ruh ikilemlerinin zıtlığı. Ermiş Augustin Rousseau çizgisinden bugüne uzanan bir mantık sergiler, ilginç olanı, bedene dönük kapatma ve özgürleştirme girişimlerinin cinsellik aracılığıyla, cinsellik bağlamında ve cinsellik üstünden sağlanmasıydı.
Yirminci yüzyılın son otuz yılı bu ilişkinin kal yerlerini bir kez daha belirledi, birkaç ayrı dönemeçte. 1968’in cinsel özgürlükler arayışı, 1970’lerdeki kadın özgürlüğüne dönük taleple çakıştı, ikisi de bir kez daha bedenin özgürleşmesini dile getiriyordu.
Burada kritik rol oynayan kavram, arzuydu Daima orada olan arzu, yirminci yüzyıl sonuna doğru bambaşka bir gerçekle kılıflandı. İnsanlık tarihinde ilk kez arzu bu ölçüde tahrik ediliyordu. Bilinen insanın tarihi tam tersini yapmış ve daima arzuyu denetim altına almak, gölden saklamak istemişti. Oysa, gerçekliğinin kabulü bir yana artık sürekli tahrik edilen, sürekli olarak doyurulması için yollar önerilen bir şeydi arzu. Bunun sonucu, yirminci yüzyılın bir tür eksik, daha doğrusu tatmin edilememiş hazlar çağı olarak kapatılmasıydı. Bunca tahrik edilen şeyin doyurulması zaten olanaksızdı. Ayrıca, bu kitapta yer alan birçok makalede göstermeye çalıştığım üzere, bu, kurgunun bir gereğiydi: arzuyu sürekli olarak tahrik edip, hiçbir zaman tatmin etmemek. Kapitalizm, kendi kültürünü ancak neredeyse Lacancı diyeceğim bu eksiklik üstünden üretebilirdi. Öyle de oldu.
Bütün bunlar her dönemde az çok karşılaşılmış şeylerdi. Yirminci yüzyılın garabeti hiç beklenmeyen bir noktada ortaya çıktı, cinsellik ve beden söz konusu olduğunda. Gene 1950’lerin sonundan başlayarak ve giderek artan bir yoğunlukta insan bilinci, bu sürecin görsellikle kopmaz bir bağı olduğunu öğrendi. Hatta daha fazlası vardı: bedenin tüm kültürel anlamı, görsellik üstüne kuruluydu. Gerek Batı gerekse Doğu metafizikleri bu gerçeği kendiliğinden ve bilmeden uygulamışlardı. Yirminci yüzyıl hem o karanlıkları aydınlattı, hem de daima yaptığı gibi, bilgisini bu ilişkiyi yapay biçimde yeniden kurmaya yöneltti. Sonuç olarak, reklamların, modanın, sanatın ve sanallığın dünyası üçlü bir temele oturdu: cinsellik, görsellik, beden.

Bu anlamda görsellik, hem cinselliğin yerini alan bir haz kavramıdır, bir doyum olanağıdır, hem de kendi içinde kuramsal hale getirilmiş, gizli bir dili, bilinci olan bir olgudur. Ama, ne olursa olsun, yirmi birinci yüzyılın başlangıcı bu ikilinin vazgeçilmez iktidarı üstüne oturuyor. Bu ilişkinin ‘patlatıldığı’ en uç nokta, pornografidir. Bu kavram yirminci yüzyılın en kritik kodu olan popüler kültürün, tüm siyasal açılımlarıyla ortaya çıkmasının bir sonucudur, bir uzantısıdır. Popüler kültürün, doyurulmayan arzunun sanal tatmini olan yoz hedonizmle ilişkisi söz konusu olmasaydı pornografi de olmayacaktı. Buradan bakınca, pornografinin kendi kendisini aşan bir mekanizma olduğunu görmek mümkün. Artık pornografi çıplak bir cinsellikten çok öte bir anlam taşıyor ve içinde bulunduğumuz dünya her noktasında ona batmış durumda.

Bu kitapta bu konuları Farklı göstergeler eşliğinde ele alıyorum. Bir tür okuma kitabı. Etrafımızı saran ve bilincimizi bulanıklaştıran imgeler dünyasının cinsellik, görsellik ve pornografiyle ilişkisini, bütünüyle hayatın üstüne düşmüş imgeler üstünden izlemeye çalıştım. Bedenler, cinsel kimlikler ve roller, arzu ve haz, sanallık ve gerçeklik, görüntü ve gerçek, moda ve reklamlar, internet ve sinema, erotizm ve pornografi, bu imgelerin adlan. Ama her ad gibi açıklanmayı bekliyorlar. Ben de onu yapmaya çalıştım. ‘Dünün dûnyası’ndan çok yarının dünyasıyla ilgili olduğum kesin. Ama bütün bu açılımların siyasal bir duyarlılık, bilinç ve duruş gerektirdiğini de unutmadım.
Benim pornografiye getirdiğim tanımın geniş bir tanım olduğunu belirtmeliyim. Ben pornografiyi sokakta, gündelik hayatta, şuadan ilişkiler de anyonun. Pornografinin bir iktidar baskısı kurma süreci olduğunu, pornografinin içinde hegemonik bir hiyerarşinin bulunduğunu biliyoruz Bir güçler ilişkisi, pornografi. Ahlâki düzeyde öncelikle reddedilmesinin alımda yatan neden budur ve bu yönden bakınca pornografinin her mıkro’ alanda olmayacağım, oluşmayacağını söylemek olanaksızlaşıyor. Gerçekle bağını gitgide koparan, dolayısıyla ciddiyet konusunda şizofrenik bir duruş sergilediğini düşündüğüm Türkiye’nin bu anlamda bir pornografiyi her arlımda yaşamadığım söylemek bana göre olanaksız. Bunun da daha ileri giden bir tehlikesi var. Epey bir süredir, daha önce yayınladığım Kültür Tarihi Affetmez ve Kitle Kültürü Kitlelerin Afyonu isimli kitaplarımda Türkiye’nin bu eksende, kide kültürü ve popülizm eksenlerinde gelişen bir Faşizm tehlikesiyle yüz yüze bulunduğunu öne sürmüştüm. Simdi, pornografi düzeyinde de aynı tehlikeyi yaşadığımızı vurguluyorum.

Bununla birlikle, bu kitap, görünen ve görünmeyen yönleriyle cinselliğin görsel boyutunu, görselliğin içerdiği cinselliği irdelemeye çalışıyor, bunu bir kez daha belirteyim. Bu, skopofih (dikizleme) kavramı bağlamında çok önemli bir ilişki. Batı metafiziği bu ikili yapı üstünde çok düşündü. Çok geniş alanlara açılan bir literatür geliştirdi. Bizde, hele 21. yüzyıldayken, beden, kimlik, mekân, bellek gibi toplumsal kuramın ele aldığı sorunların, görsel kuramla da ilişkilendirileceğini gösteren çok az çalışma yayınlandı. Oysa dünya, gitgide bu ikilinin arasında bir yerde sıkışıyor. Bunu algılamadığımız sürece masum eylemlerimizin nelere tekabül ettiğini asla öğrenemeyeceğiz. Ama şunu da belirteyim: kitapla da öne sürdüğüm üzere, Batı’da bu ilişkinin sorgulanması son kertede psikanalitik bir irdelemedir. Başka kültürel geleneklere de yaslanan Türkiye’de ve Anadolu’da psikanalizin tek olanak olarak görülmesi en azından yetersizdir. Hiç değilse, psikanalizin daha özgül bir kültürel eksen kurmasına gayret etmek gerekir.
Bu konular, söylediğim üzere, Türkiye’de çok az metinde bu şekilde ele alındı. Belki de hiç! Oysa öyle bir birikimden yararlanmayı çok islerdim. Umarım benimki yararlı bir başlangıç, bir giriş olur. Kitabın önemli bir bölümünü Sabancı Üniversitesi’nde Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı Programı’nda verdiğim lisansüstü derslerde oluşturdum. O derslere katılan öğrencilerimi, özellikle de Adnan Yıldız, Övül Durmuşoğlu, Ceren Akman Aylin Sunam, Melis Umut, Omur Kula ve İbrahim Cansızoglu’nu katkılarından dolayı içtenlikle anıyorum. Ayrıca dizin konusunda gösterdikleri çabalarından ötürü de kendilerine ve Demet Yıldız ile Şebnem Arıkan’a teşekkür borçluyum. Adlarını an anladıklarımın da unutmadığım paylan oldu, tartışmalarda üretilen görüşlerde. Elinizdeki kitap iki aşamalı düşündüğüm bir çalışmanın ilk evresi. Bundan sonrakini daha somut ve özgül konularda daha uzun ve kuramsal yoğunluğu daha fazla bir kitap oluşturacak. Kitabın yayınlanmasında Agora Kitaplıgı’nın, özellikle Osman Akınbay, Ceren Ünlü ve Mithat Çınar’ın çok emeği geçti. Kendilerini şükranla anıyorum. Kapağın oluşturulmasında irem Gören’in gayreti ise çok içtenlikliydi.

Mayıs 2005 Bebek/Tuzla

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Cinsellik Deneme
  • Kitap AdıCinsellik, Görsellik, Pornografi
  • Sayfa Sayısı272
  • YazarHasan Bülent Kahraman
  • ISBN9758829742
  • Boyutlar, Kapak 13,5x19,5 cm, Karton Kapak
  • YayıneviAGORA KİTAPLIĞI / 2005

Yazarın Diğer Kitapları

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Bu Kalem Bukalemun ~ Enis BaturBu Kalem Bukalemun

    Bu Kalem Bukalemun

    Enis Batur

    Bu Kalem Bukalemun 30 yaşında! Edebiyatı tehdit eden en büyük tehlikelerden birinin ‘ciddiyetten ölmek’ olduğuna inanan bir yazarın şakrak, deneysel, yer yer hırt çıkmalarından...

  2. Zihin Kuşları ~ Leyla ErbilZihin Kuşları

    Zihin Kuşları

    Leyla Erbil

    “Leylâ Erbil edebiyatının başlangıcından bugüne, belki de en öne çıkan süreğen özelliği: Meydan okuyuculuk! Dil yapılarına, yerleşik değerlere, kurulup berkitilen sırça dünyalara ve edebiyatın...

  3. Karalama Defteri – Ararken ~ Nurullah AtaçKaralama Defteri – Ararken

    Karalama Defteri – Ararken

    Nurullah Ataç

    Günlerin Getirdiği ve Sözden Söze ile birlikte Ataç’ın ilk dönem ürünlerini yayımlayarak “Bütün Yapıtları”na doğru ilk adımı atıyor YKY. Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatına deneme...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur