Bazı insanlar nasıl bu kadar yaratıcı olabiliyor? Neden yaratıcı ve parlak fikirler bizim değil de onların aklına geliyor? Yaratıcı olmanın bir yolu ya da anahtarı var mı?
Bu sorular zaman zaman hepimizin aklına gelmiştir. Bir yanıt bulmaya çalıştığımızda ise genellikle yaratıcılığın “kişiye özgü”, “tanrı vergisi” bir şey olduğunu söyleyerek işin içinden çıkmaya çalışırız. Oysa yaratıcılık ve farklı düşünme her insanın sahip olduğu yeteneklerdir.
Yapılması gereken şey, çocukluğumuzda tüm canlılığıyla iş başında olan fakat büyüdükçe öğrenilen sosyal normlara ve kalıplara feda edilen yaratıcılığımızı yeniden harekete geçirmek. Peki bunu nasıl başarabiliriz? Farklı bir düşünce tarzına, parlak fikirlere ve bunları cesurca ifade edebilme yeteneğine nasıl kavuşabiliriz?
Bu kitap işte bu soruların yanıtını veriyor. İster işi yaratıcılıkla doğrudan bağlantılı bir reklamcı olun, ister patrona çeşitli raporlar hazırlayıp sunan bir yönetici asistanı olun fark etmez. Herkesin yaratıcılığa ihtiyacı var. Konusuna yaraşır şekilde son derece eğlenceli bir dille yazılan bu kitap size yeni, farklı ve yaratıcı fikirlere giden yolda ışık tutacak.
***
İzlemesi Kolay Bir Yol Haritası
Bugün insanoğlunun karşısında, tarihin herhangi bir dönemindekinden daha fazla yol ayrımı var. Yollardan birinin sonu mutlak yıkım ve umutsuzluğa çıkıyor. Diğeri ise mutlak yok oluşa. Şimdi oturup doğrusunu seçebilmek için dua etmeliyiz.
Woody Allen
Kanada dediklerinde, bir dağın tepesinde bir yerlerde olduğunu düşünmüştüm.
Marilyn Monroe
Neredeyim ben? Yaya ışıklarının bulunduğu köşede bir telefon kulübesindeyim.
Anonim
Erkek kardeşim, büyük bir gazeteye makaleler yazar. Ben de büyük bir reklam ajansında metinler yazıyorum. Her ikimiz de birbirimizin bu işleri nasıl yaptığını anlayamıyoruz. “Nasıl olup da bütün okurlarının ilgilenebileceği 20 farklı konuda makale yazabiliyorsun, bu fikirleri nasıl buluyorsun?” diye sorduğumda aldığım yanıt, “Nasıl olup da bir Sunkist portakal suyu hakkında 20 değişik reklam yazabiliyorsun, bu fikirleri sen nasıl buluyorsun?” olmuştu. Aslında, ikimiz de büyük ihtimalle aynı teknikleri kullanıyoruz. Ayrıca, fikirleri inceden inceye analiz ettiğini bildiğim herkes, fikirlere erişmek için izlenecek yolların aynı olduğu konusunda hemfikir.
A Technique for Producing Ideas (Fikir Üretimi İçin Bir Teknik) adlı kitabında James Webb Young, fikir üretimini beş adımda tanımlar.
İlk olarak, zihin “hammaddeleri toplamak”la meşgul olmalıdır. Reklamcılık söz konusu olduğunda bu hammaddeler “ürün ve insanlar hakkında özgün bilgileri (ve) hayat ve olaylar hakkında da genel bilgiler”i içerir.
İkincisinde ise zihin “bu materyalleri özümseme süreci”ne giriyor.
Üçüncüsünde, “bütün konuyu toparlamalı ve olabildiğince aklınızdan çıkartma”ya çalışmalısınız..
Dördüncü adım, “fikir, herhangi bir yerde doğabilir” evresidir.
Beşincisi, “yeni doğmuş küçük fikrinizi dünyanın gerçekleriyle yüzleştirin” ve ne değerde olduğunu görün.
Alman düşünürü Helmholtz ise, yeni fikirlere erişmek için üç aşamalı bir yöntem kullandığını söylemişti:
Birincisi: Hazırlık. Sorunu “bütün yönleriyle” incelediği süre (Young’ın ikinci aşaması).
İkincisi: Kuluçka. Sorun üzerinde bilinçli olarak düşünmeye ara verdiği süre (Young’ın üçüncü aşaması).
Üçüncüsü: Aydınlanma. “Fikirlerin beklenmedik bir şekilde zahmetsizce, ilham gelir gibi gelme” süresi (Young’ın dördüncü aşaması).
California Üniversitesi’nde bilimsel sorun çözme uzmanı olarak çalışan Moshe F. Rubinstein ise, sorun çözmede dört farklı aşamadan söz eder:
Birinci aşama: Hazırlık. Sorunun unsurlarını toplar ve aralarındaki ilişkiyi araştırırsınız (Young’ın birinci ve ikinci aşaması).
İkinci aşama: Kuluçkaya yatma. Sorunu çabucak çözemiyorsanız, uyutun. Bu aşamada, yanıt bulamadığınız ve bunu nasıl yapacağınızı bilmediğiniz için tedirginlik duyabilirsiniz (Young’ın üçüncü aşaması).
Üçüncü aşama: Esinlenme. Ansızın çözüm için bir kıvılcım çaktığını ya da çözüme giden bir yol göründüğünü fark edersiniz (Young’ın dördüncü aşaması).
Dördüncü aşama: Sağlama. Çözümün gerçekten işleyip işlemeyeceğini sınarsınız (Young’ın beşinci aşaması).
Predator of the Universe: The Human Mind’da (Evrenin Avcısı: İnsan Beyni) Charles S. Wakefield, yaratıcı eylemi tanımlamanın beş zihinsel aşaması olduğunu yazar:
Birincisi, sorunun özünü kavramak.
İkincisi, sorunu tanımlamak.
Üçüncüsü, sorun ve onu saran gerçek verileri ortaya çıkarmak (Young’ın birinci ve ikinci aşamaları).
Dördüncüsü, bir kuluçka ve yüzeysel dinginlik durumuna geçmek (Young’ın üçüncü aşaması).
Beşinci olarak patlama-zihinsel aydınlanma gelir. Mantığın ve normal çözümlerin alışılmış temel taşlarının üzerinde ani bir sıçrayış (Young’ın dördüncü aşaması).
Bu arada, hepsi de genel anlamda bir fikre erişmek için atacağınız adımlar konusunda hemfikirdirler; ama bu adımları atmanız için gerekli koşulların ne olduğundan pek söz etmezler. Atacağınız adımları bilseniz bile, bunları gerçekleştirecek kondisyona sahip değilseniz hiçbir işe yaramayacaklardır; dolayısıyla aslında erişebileceğiniz fikirleri asla yakalayamazsınız. Çoğu insana ilham perisini nasıl yakalayacağını söylemekle, ilkokuldaki bir çocuğa x+1=2x+4’ü ya da bacakları zayıf bir insana nasıl yüksek atlama yapacağını anlatmak arasında hiç fark yoktur. Eşitliği çözebilmek için, önce aritmetik bilmeniz gerekir, tıpkı yüksek atlama yapabilmeniz için güçlü bacaklara sahip olmanız gerektiği gibi. Bu yüzden bir fikir yakalamaya kalkışmadan önce, zihninizin kondisyonunu yükseltmeniz gerekir.
Bu kitabın 1. bölümü, bir fikri tanımlamayı amaçlamaktadır.
Takip eden sekiz bölüm ise sizlere zihninize nasıl kondisyon kazandıracağınızı anlatacak. İstediğiniz sırayla okuyabilirsiniz.
2. Eğlenin
3. Fikirsever Olun
4. Hedeflere Kilitlenin
5. Çocuk Gibi Olun
6. Kafayı Doldurun
7. Cesaretinizi Kırın
8. Düşüncenizi Yeniden Düşünün
9. Birleştirmeyi Öğrenin
Gerektiği için, bütün bunları sıralı yazıyorum. Ama, yaşamınızda hep bir arada yer almalılar çünkü, zihninizi öyle fikir kondisyonuna sokup sonra da istediğiniz anda durduramazsınız. Bu, yaşam boyu sürecek bir etkinliktir; asla bitmeyecek bir iş, asla erişilemeyecek bir hedeftir.
Bölüm on ile on dört arasında ise sizlere, fikirleri yakalamanın yöntemini anlatacağım. Uygulanması gereken adımların yer alacağı bu bölümler sırasıyla okunmalıdır. Her ne kadar farklı sözcükler kullansam da, iki istisna dışında genel olarak Young ile aynı görüşteyim. Onunkilere bir aşama daha ekliyorum: Sorunun tanımlanması gerekliliği. Ayrıca onun üçüncü ve dördüncü aşamalarını birleştiriyorum. Çünkü bunlar benim için iki değil, tek bir aşama. Bazılarına göre, benim (ve Young’ın) son aşamaları bir fikri yakalama sürecinin parçası olarak görülmeyebilir, ama aslında öyledir; çünkü bir fikir beraberinde bir şeyler ortaya çıkartamıyorsa fikir değildir.
10. Problemi Tarif Edin
11. Bilgi Toplayın
12. Fikri Arayın
13. Fikri Unutun
14. Fikri Hayata Geçirin
Başlamadan önce, her şeye karşın, bir soru sormalıyız. Ve tabii bir de yanıt almalıyız.
1. Fikir Nedir?
Yanıtı biliyorum. Yanıt, insanoğlunun yüreğinde yatar!
Ne, yanıt on iki mi? Sanırım ben yanlış binadayım.
Charles Schultz
Kesin bir yanıt verebileceğim için mutluydum; öyle de yaptım.
Bilmiyorum dedim!
Mark Twain
Fikirleri nasıl yakalayacağımıza gelmeden önce, fikirlerin ne olduğunu tartışmalıyız. Çünkü, eğer bir şeyin ne olduğunu bilmezsek, nasıl olur da daha fazlasına erişebiliriz?
Tek sorunumuz var: Bir fikri nasıl tanımlarsınız?
A. E. Housman der ki: “Ben şiiri, bir terrier’in fareyi tanımlayacağından daha açık tanımlayamam, fakat her ikimiz de nesneyi bizde oluşturduğu semptomlardan tanırız.” Güzellik de tıpkı böyle değil midir?
Nitelik ve aşk gibi şeyler de böyledir. Tabii, hiç kuşkusuz bir fikir de böyledir. Tanıdığımız biriyle karşılaştığımızda onu hissederiz; içimizde bir şeyler hemen tanır onu. Ama gelin de birini tanımlamaya çalışın bakalım.
Sözlüklere bakın, onlarda her şeyi bulursunuz. “Düşünce ve bilgi, beyinlerimizde, potansiyel ya da fiilen, zihin etkinliğinin bir ürünü olarak bulunan şeydir” ile başlayıp “En yüksek kategori: mantığın bütünsel ve sonuçsal ürünü”ne, oradan da “Var olan nesnelerin mükemmelliğe erişemeden simgeleyebildikleri, düşüncelerin üzerindeki kusursuz bir varlık”a kadar neler bulmazsınız ki!
Bunlar size birçok şey öğretmeye yeter.
Ama sorun, Marvin Misky’nin The Society of Mind’ında (Akıl Toplumu) en güzel tanımını bulmuştur: “Sadece mantık ve matematik konseptleri mükemmel yakalayacak tanımlar yapabilir… Tanımlamanıza gerek olmaksızın bir kaplanın ne olduğunu bilebilirsiniz. Bir kaplanı tanımlayabilirsiniz de. Buna karşılık onun hakkında gene de fazla bilginiz olmayabilir.” İnsanlara bir tanım soracak olursanız, her şeye rağmen doğru yanıtlar alabilirsiniz. Hem konsepti, hem de nesneyi yakalamanıza çok yakın yanıtlar.
İşte size, gerek Güney California Üniversitesi’ndeki gerekse Los Angeles California Üniversitesi’ndeki çalışma arkadaşlarım ve öğrencilerimden aldığım bazı yanıtlardan örnekler:
Fikir öylesine bariz bir şeydir ki, biri tanımlamasını yaptığında nasıl olup da kendi kendinize bunu düşünemediğinize şaşarsınız.
Bir fikir, bir durumun bütün yönlerini kapsar ve onu yalınlaştırır. Boşluktaki bütün uçları bir düğüm altında birleştirir.
İşte bu düğüme fikir denir.
Fikir, evrensel olarak bilinen ya da kabul edilen bir şeyin anında anlaşılan temsilidir, özgün ve alışılmadık bir anlatımıdır.
Öncülünün ne olduğu görülemeyen yeni bir şeydir.
İçinizde çakıp da nesneleri yeni bir gözle görmenizi sağlayan ışıktır, görünüşte uzlaşmaz iki düşünceyi tek bir kavram altında birleştirir.
Fikir, karmaşık olanı şaşırtıcı bir sadeliğe dönüştüren sentezdir.
Bana öyle geliyor ki bütün bu tanımlamalar (aslında tanımlamadan çok anlatımlar; ama önemli değil, en azından işin havasını veriyorlar) sizlere fikir denen o yakalanması güç nesne hakkında biraz daha iyi bir bakış açısı sunuyorlar. Çünkü sentezden, sorunlardan, içebakıştan ve kesinlikten söz ediyorlar.
Benim en beğendiğim ve bu kitabın da temellerinden biri olan tanım ise James Webb Young’ınki:
Fikir, eski unsurların yeni bir bileşiminden ne daha geride, ne de daha ileridedir.
Bunu çok beğenmemin iki nedeni var:
Birincisi, sizlere bir fikir yakalamanın yeni bir yemek tarifi yaratmak türünden bir iş olduğunu kestirmeden anlatır. Bütün yapacağınız, zaten bildiğiniz bazı baharatları kullanarak yepyeni bir karışım hazırlamaktır. Hepsi bu kadar işte. Kolay olması bir yana, bu iş dahi olmanızı da gerektirmez. Ne bir roket bilimci ne dünyaca ünlü bir sanatçı-ozan, ne parlak bir reklamcı, ne Pulitzer kazanmış bir yazar ne de birinci sınıf bir yatırımcı olmanız gerekir.
J. Bronowski, “Yaratıcı etkinliği alışılmadık bir iş gibi görmek hatadır” diyor.
Sıradan insanlar da her gün birçok parlak fikir bulurlar. Her gün bir şeyler yaratır, keşfeder ve bulurlar. Her gün arabalarını, kapılarını ve lavabolarını onarmak ya da paralarını biriktirmek, satışlarını yükseltmek, çocuklarını eğitmek, üretimi artırmak, maliyetleri düşürmek, anılarını ve önerilerini yazmak, işleri daha iyi ya da daha kolay ya da daha ucuza çıkartmak vs. için farklı yöntemler keşfederler.
İkincisi, bunu seviyorum; çünkü fikir bulmanın anahtarına, yani unsurları birleştirme eylemine odaklanmamı sağlıyor. Gerçekten de fikirler hakkında bugüne kadar okuduklarımın tümü birleştirme, bağlantılandırma, yakın sıralama, sentez ya da ilişkiyi anlatıyor.
“Şurası kesin ki,” diyor Hadamard “keşif ya da icat, ister matematikte ister başka alanlarda olsun, fikirleri birleştirmekle mümkün olur…” Latincede “düşünmek” anlamına gelen “cogito” fiili, dilbilimsel olarak “bir arada çalkalamak” anlamına gelir. St. Augustine bunu çoktan fark etmiş ve “intelligo”nun “aralarından seçmek” anlamını taşıdığını kavramıştı.
“Bir ozanın beyni çalışmak için mükemmel donatıldığında” der T. S. Eliot “uyumsuz deneyimlerin alaşımlarını keşfeder.”
Sıradan insanın deneyimleri karmakarışık, düzensiz, parçalıdır.
Bunlar ya âşık olurlar ya da Spinoza okurlar ve bu iki deneyimin birbirlerine hiçbir katkısı yoktur. Daktilo sesi ya da mutfaktan gelen yemeğin kokusu arasında sıradan insan için bir bağ yoktur; oysa ozanın beyninde bütün bu deneyimler, her zaman için yeni bütünler oluşturur.”
“İster sanatçı, ister bilim insanı olsun” diyor J. Bronowski “doğanın çeşitlemelerinden yeni bir birliktelik çıkarsadığı anda insan yaratıcı olmaya başlar. Bunu da, benzerlikleri daha önce fark edilememiş şeyler arasındaki benzerliği bularak gerçekleştirir… Yaratıcı beyin, alışılmadık benzerlikleri görebilen beyindir.”
İsterseniz bir de Robert Frost’a kulak verelim: “Nedir bir fikir?
Eğer söylediklerimden sadece bir tanesini anımsayacak olursanız bu, bir fikrin birlikten doğan güç olduğu olsun.”
Ya Francis H. Cartier’e ne dersiniz: “Bir insanın, yeni bir fikir yakalayabilmesinin tek bir yolu vardır: Sahip olduğu iki ya da daha çok fikri yeni bir bütünsellik oluşturacak biçimde birleştirmek ya da bütünleştirmek. Bunun yolu da, bu fikirler arasında, o zamana kadar farkına varamadığı ilişkiyi bulmaktan geçer.”
Gelin bir de Arthur Koestler’in konusunu tümüyle buna dayandırdığı The Act of Creation (Yaratma Sanatı) adlı kitabından okuyalım.
Kitap, şu tezlere dayanır: “Yaratıcı özgünlük, hiçten var edilmiş bir fikirler sistemi değil, aslında iyi kurulmuş düşünce kalıplarının bileşimidir; bu da çapraz üretkenlik süreciyle gerçekleşir.”
“Yaratıcı sanat, … var olan verileri, fikirleri, yetenekleri açığa çıkartır, seçer, yeniden biçemlendirir, birleştirir ve sentezler.”
“Birliktelik becerisi”, “alışılmadık benzerlikler”, “yeni bütünler”, “bir arada çalkalama”, ardından “aralarından seçme”, “yeni sıralamalar”, her ne kadar kalıp olsalar da, hepsi James Webb Young’ın yazdıklarına yakındır:
Bir fikir, eski unsurların yeni bir bileşiminden öte bir şey değildir.
“Fikir Nasıl Bulunur?” için bir yanıt
Bir yanıt yazın
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Eğitim Ekonomi İş Dünyası
- Kitap AdıFikir Nasıl Bulunur?
- Sayfa Sayısı175
- YazarJack Foster
- ISBN9799756347644
- Boyutlar, Kapak, Karton Kapak
- YayıneviMediacat Yayıncılık / 2005
Gerçekten faydalı bir kitap , kitabı da almak lazım