İstanbul’un içinden geçenlere…
Kimin yabancı, kimin yerli olduğuna dair sarsılmaz ölçülerimizin kaçınılmaz olarak değiştiği, kimliklerin, aidiyetlerin, sınırların, sırların, dillerin, memleketlerin yeniden sorgulandığı bir devir.
Deniz Bağrıaçık, bir laboratuvara çevirdiği İstanbul’un geçirgen surlarının içinde yaşayan, yabancıyı küçümsemek ya da onu aşırı yüceltmek arasında gidip gelen Türk toplumunun fotoğrafını “bizi bize anlatan yabancıların yardımıyla” bir çerçeve içine alıyor.
Ne zaman Boğaz’ı seyre dalsam, iki tezat duyguyu yüreğimde hissederim: Sonsuzluk ve hiçlik. İstanbul Boğazı’nı gördüğümde suskunluğa bürünmeden edemiyorum. Ulu, eşşiz güzellikler, doğa harikaları, biz ölümlülerde böyle bir his yaratıyor sanırım. Öte yandan her şeyin kelebek ömürlü olduğunu hatırlatan Boğaz’ın suları, çözümsüz hissettiğim anlarda imdadıma koşuyor. Her şeyin gelip geçici olduğunu hatırlatıyor.
Bir zamanlar bu şehri ele geçirmek için türlü badireler atlatan hükümdarların, saltanatlarını korumak için gözlere mil çektiren Bizanslıların, yağmacı Latinlerin, kardeşlerini, çocuklarını katleden Osmanlı padişahlarının, kısacası her şeyin, herkesin bu kadim şehirden gelip geçtiğini düşünüyorum Boğaz’a baktıkça. Bu kentteki iktidar hırsı her zaman için baş döndürücü bir gaddarlığı barındırmış. Hem stratejik önemi hem de dünyanın tek tanrılı iki dini, Hıristiyanlık ve İslam’a atfedilmiş kutsal değerler göz önünde bulundurulduğunda, bu kente sahip olabilmek gerçek anlamda tam bir iktidar meselesi olmuş. İşte tam da bu nedenden dolayı, tarihte birçok kez, İstanbul’a sahip olanın dünyaya hâkim olacağı ifade edilmiş.
İstanbul’un tarihini, kültürlerin çeşitliliğini araştırdıkça, tarihle İstanbul’un ne denli iç içe geçmiş olduğunu, daha doğrusu dünya tarihinin bir şehrin etrafında nasıl döndüğünü ve bu şehrin stratejik öneminin muhteşem bir doğal güzellikle birleştiğinde zihinlerde nasıl haklı bir efsane yarattığını çok daha iyi idrak ettim. İktidarların değişimini, mitosların etkisini İstanbul’un adlarından kolaylıkla takip edebiliriz. İstanbul’un birbirinden farklı adları olmuş. Şehre her gelen bir başka şekilde seslenmiş. Tıpkı anne ve babasının farklı isimler taktığı bir çocuk gibi tarihin beşiğinde sallanıp durmuş kadim şehir.
İstanbul’un milattan önce başlayan tarihi sadece sıkıcı fetih hikâyelerinden ibaret değil. Efsaneler şehrinin ilk tuğlalarını koyanların Megara’dan gelen kolonistler olduğu biliniyor. Farklı kaynakların hemfikir olduğu bilgiye göre İstanbul MÖ 660 ile 658 yılları arasında kurulmuş. “Dor kökenli Megara’dan gelen kolonistlerin Khalkedon’u (Kadıköy) kurmalarından yalnızca birkaç yıl sonra, Megara ve kente adını veren diğer Yunan şehirlerinin halkları sözde efsanevi lider ‘Heros Eponymos’ Byzas’ın önderliğinde, Delphoi kaynaklı bir kehanet üzerine Pontus’a giden önemli suyolu üzerinde, bugünkü Sarayburnu’nda, MÖ 660-658 yıllarında yeni bir yerleşim bölgesi kurmuştur. Eski kentin biçimi kadar, büyüklüğü de bilinmemektedir.”
Şehrin ilk kuruluş aşamasından itibaren birbirinden farklı kültürel özelliklere sahip iki farklı koloninin şehrin karşılıklı kıyılarına yerleştiklerini fark etmemizin önemli olduğunu düşünüyorum; çünkü bu zıtlık bugüne de taşınan bir özellik. Belki de şehrin doğasının bu zıtlıklara müsaade ettiğini söyleyebiliriz. Byzantion’u, büyük olasılıkla başka kolonistlerle birlikte kurdukları düşünülen Megaralı Dorlar daha önce Khalkedon’u da bugünkü Kadıköy’de kurmuşlar. Kendi aralarında anlaşamayan bu iki grubun, Boğaz’ın girişinin iki yanında iki bölgeye yerleşmiş oldukları kabul ediliyor. Zıtlıklar kimi zaman ihtirasları perçinlerken, kimi zaman da aşkları ve efsaneleri doğurmuş. İstanbul’da aşk, tutku hep var olmuş ve bu aşk bir an olsun azalmamış. Mitoslar gerçeğe dönüşmüş, tıpkı İstanbul’un ilk adı gibi.
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Deneme
- Kitap AdıSorsana Bizi Sevmiş mi?
- Sayfa Sayısı228
- YazarDeniz Bağrıaçık
- ISBN9789750839924
- Boyutlar, Kapak13.5 x 21 cm,
- YayıneviYapı Kredi Yayınları / 2017
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Suçtur Umutsuzluğa Kapılmak ~ Cezmi Ersöz
Suçtur Umutsuzluğa Kapılmak
Cezmi Ersöz
Buralarda ölüm çok farklı algılanıyor. Buralarda insanlar ölüme bir son gibi bakmıyorlar. Buralarda hiçbir şey kesintiye uğramıyor. Hayat, ölüm ve çocukluk, her şey kesintisiz...
- Bir Demet İstanbul ~ Mustafa Kutlu
Bir Demet İstanbul
Mustafa Kutlu
“Bir şehre ruhunu veren, o iklimin, o coğrafyanın, o kültürün, o şehri yapan insanların birlikte kotardıkları biricik oluştur. Bu bazan bir pencere biçiminde kendini...
- Bazı Yaralar Yararlıdır ~ Selen Baranoğlu
Bazı Yaralar Yararlıdır
Selen Baranoğlu
“Bu kitap geçmişte yaşadıklarını ve bunlara bağlı aldığın yaraları, müstakbel doğum izleri olarak görmene vesile olabilir, dingin ve yavaş bir şekilde. Geçmişin izlerini bir...