JANE AUSTEN, 1775’te İngiltere’de, Steventon’ın Hampshire kasabasında doğdu. Reading’deki Manastır Okulu’na gönderilen Jane, daha sonra eğitimini evde sürdürdü.Günün toplumsal ve siyasal olaylarından uzak,sıradan bir yaşam sürdü. Romanlarında işlediği yerler, karakterler ve konular, çevresindeki küçük toprak sahipleri ve taşralı din adamlarına özgü, köyden, komşulardan, taşra yaşamından oluşan bu dünyadan alınmaydı.Austen’ın ilk romanı Sağduyu ve Duyarlık 1811’de yayımlandı. Bunu 1813’te Aşk ve Gurur, 1814’te Mansfield Park, 1815’te Emma, ölümünden sonra 1817’de Northanger Manastırı izledi.Austen, 1817’de sağlığı iyice bozulduğu için son yapıtı Sanditon’u yarım bırakmak zorunda kaldı. 18Temmuz 1817’de öldü veWinchester Katedrali mezarlığına gömüldü.
Birinci bölüm
Birinci kısım
Parası pulu olan her bekâr erkeğin kendine bir ya şam arkadaşı seçmesinin kaçınılmaz olduğu, herkesçe benimsenen bir gerçektir. Bir semte yeni taşınan böyle bir bekârın duygu ve görüşleri ne denli az bilinirse bilinsin, bu gerçek çevredeki ailelerin kafasına öyle bir yerleşmiştir ki zengin bekârı kendi kızlarının birinden birinin tapulu malı sayarlar. Bir gün Bayan Bennet kocasına şöyle dedi: “Azizim, Bay Bennet, duydun mu, Netherfield Park Konağı en sonunda kiraya verilmiş!” Bay Bennet bunu duymamış olduğunu söyledi. Karısı,“Ya, verilmiş,” dedi.“Şimdi Bayan Long buradaydı, o anlattı.” Bay Bennet karşılık vermedi. Karısı sabırsızlanarak, “Konağı kim tutmuş, öğrenmek istemiyor musun?” diye bağırırcasına sordu. “Belli ki sen bana söylemek istiyorsun. Ben de seni dinlemekte bir sakınca görmüyorum.” Bu kadarcık yüz bulma karısına yetti.
“Hayatım, nasıl bilmezsin, Bayan Long diyor ki Net herfield Park’ı ülkenin kuzeyinden gelen çok varlıklı bir genç adam kiralamış. Pazartesi günü dört atlı, kapalı bir arabayla konağı görmeye gelmiş; öyle beğenmiş ki Bay Morris’le şıp diye anlaşma yapmış; Bayan Long diyor ki Michaelmas Yortusu’ndan önce taşınacakmış; hizmetçilerinden bir kısmı gelecek haftanın içinde geliyorlarmış.” “Adı neymiş?” “Bingley.” “Evli mi, bekâr mı?” “Aa, bekâr elbette, hayatım! Hem de zengin bir bekâr; yıllık geliri dört beş binin üzerindeymiş. Kızlarımıza gün doğdu, vallahi!” “Nasıl? Bundan onlara ne yani?” Karısı, “Sevgili Bay Bennet, neden canımı sıkıyorsun?” dedi. “Onun kızlarımızdan birini almasını aklımdan geçiriyorum, elbette, sen de bal gibi biliyorsun.” “Kendisi bu semte bu niyetle mi taşınıyor?” “Niyet mi? Saçma! Neler de söylüyorsun! Ama kızlarımızdan birine gönül vermesi akla yakın bir şey. Onun için taşınır taşınmaz ona hoş geldine gitmelisin.” “Bence bunun gereği yok. Kızlarla sen gidin ya da sen istersen bırak, kızlar kendileri gitsinler; belki daha bile iyi olur; çünkü sen de kızlarının hepsini cebinden çıkaracak kadar güzel olduğuna göre, Bay Bingley bir de bakarsın, hepsinden çok seni beğenivermiş!” “Ruhum, iltifat ediyorsun bana. Gerçi bir zamanlar gerçekten güzeldim ama artık geçti… Bir kadının beş tane yetişkin kızı olunca kendi güzelliğini düşünmekten vazgeçmesi gerekir.” “Zaten böyle durumlarda çoğu kadının düşünecek güzelliği kalmamıştır.” “Ama, gözümün nuru, çok ciddi söylüyorum; taşındığı zaman Bay Bingley’yi görmeye gitmen şart.” “Benim böyle bir şeye söz vermeyeceğimi çok iyi bilmen gerekir.” “Ama kızlarını düşünsene! Birinden biri için ne parlak bir kısmet olur, onu düşün! Sir William’la Bayan Lucas’ın gitmeye niyetleri var – salt bu nedenle.Yoksa bilirsin, genel olarak yeni taşınanlara hiçbir zaman gitmezler. Senin gitmen şart; çünkü sen gitmedikçe bizim gitmemiz dünyada yakışık almaz.” “Etikete fazla bakıyorsun gibi geliyor bana. Bay Bingley sizlerin ziyaretinize, bana kalırsa, pek sevinecek tir. Ben de seninle bir not gönderirim ona; kızlarımdan gözüne kestirdiğiyle evlenmesine yürekten razı olduğumu söylerim; ama Lizzyciğimi özellikle övmeden edemem, doğrusu.” “Sakın ha, yapma böyle bir şey!.. Lizzy’nin ötekilerden en ufak bir üstünlüğü yok. Jane’in yarısı kadar güzel değil bir kez; ne de Lydia’nın yarısı kadar sevimli. Ama sen her zaman onu hepsinden üstün tutarsın.” Bay Bennet, “Kızlarımın hiçbirinin aman aman bir üstünlükleri yok ki!” diye yanıtladı. “Bütün genç kızlar gibi cahil, sersem, saçma şeyler. Gelgelelim Lizzy’nin hiç olmazsa hepsinden daha işlek zekâsı ve anlayışı var.” “Aşkolsun, Bay Bennet, insan kendi çocuklarını nasıl böyle kötüler! Beni üzmekten zevk alırsın zaten. Zavallı sinirlerime hiç acımazsın ki!” “Beni yanlış anlamışsın, güzelim. Senin sinirlerine sonsuz saygım vardır benim. Onları eski dost sayarım. Hiç değilse yirmi yıldır onların sözünü eder durursun.” “Ah! Benim neler çektiğimi sen nereden bilecek sin!” “Güzelim, umarım bu dertten kurtulur, uzun yaşarsın da semtimize nice varlıklı bekârların taşındığını görmek nasip olur.” “Neye yarar! Bunun gibi daha yirmi tanesi gelse bir işimize yaramaz ki – sen onları gidip görmedikçe!” “Söz veriyorum, cancağızım, hele gelen bekârlar yir miyi bulsun – hepsini gidip görmezsem!” Bay Bennet, işlek bir zekâ, ince alaycılık, içine kapanıklık ve esintilerden oluşmuş öyle garip bir bileşimdi ki, karısının onun kişiliğini anlamasına yirmi üç yıl yetmemişti. Kendi kişiliğini anlamaksa o denli zor değildi, çünkü Bayan Bennet anlayışı kıt, bilgisi az, dakikası dakikasına uymayan bir kadındı. Yaşamından hoşnut olmadığı zaman kendini sinirli sanırdı. Bu yaşamın tek amacı kızlarını evlendirmekti; avuntusu ise dostluk, gezmek ve dedikodu.
İkinci kısım
Bay Bingley’ye hoş geldine ilk gidenlerden biri Bay Bennet oldu. Aslında onu gidip görmeye daha ilk baş tan niyetlenmiş olmakla birlikte sonuna değin karısına “Gitmeyeceğim,” demekten geri kalmamıştı. Ziyaret gü nü akşamına dek de karısının bu işten haberi olmadı. Bay Bennet ziyaretini şöyle ortaya vurdu: İkinci kızının, şapkalarından birine süs geçirdiğini görerek damdan dü şercesine, “Umarım Bay Bingley şapkanı beğenir, Lizzy,” dedi. Karısı küskün ve kızgın, “Ziyaretine gidemeyeceğimize göre Bay Bingley’nin neyi beğenip beğenmediğini nereden bileceğiz?” diye söylendi. Elizabeth,“Anneciğim, unutuyorsunuz,” dedi.“Ken disiyle elbet toplantılarda karşılaşacağız. Bayan Long da onu bize tanıştıracağına söz verdi ya.” “Ben Bayan Long’un böyle bir iş yapacağına hiç inanmam. Onun da iki genç kız yeğeni var. Zaten bencil, ikiyüzlü kadının biridir; bence beş para etmez.” Bay Bennet,“Al benden de o kadar,” dedi.“Senin bu iş için ona güvenmediğine sevindim, doğrusu.” Bayan Bennet burun kıvırıp da yanıt bile vermedi. Ama kendini artık tutamayarak kızlarından birini azarlamaya başladı.
“Tanrı aşkına, öksürüp durma öyle, Kitty! Sinirlerime acı biraz. Mahvediyorsun sinirlerimi.” Kocası, “Kitty öksürmek konusunda hiç düşünceli değildir zaten,” dedi.“Öksürmek için hep olmayacak zamanları seçer.” Kitty huysuz huysuz, “Kendi keyfim için öksürmü yorum ya!” diye söylendi.“Balo ne zaman, Lizzy?” “İki hafta sonra, yarınki gün.” Annesi, “Gerçekten de öyle,” dedi dövünürcesine. “Bayan Long da ancak balodan önceki gün geliyor. Demek ki Bay Bingley’yi bize tanıştıramayacak, çünkü kendisi tanışmamış olacak.” “Öyleyse, canım, sen arkadaşından daha üstün durumda olup Bay Bingley’yi ona kendin tanıştırabilirsin.” “Olacak şey mi, Bay Bennet, olacak şey mi, hayatım, ben kendim tanışmamışken! Senin de bu alaycılığın yok mu!” “Böylesine dikkatli, sakıngan olmana hayranım. İki haftalık bir tanışıklık gerçekten de azdır. İnsan bir adamın gerçek kişiliğini iki haftada öğrenemez. Ama bu tanıştırma işini biz yapmazsak başkası yapar. Hem zaten Bayan Long’la yeğeni olan kızlara da bu işte bir fırsat tanımak gerekiyor. Kendisi böyle bir tanıştırmayı kuşkusuz büyük bir iyilik sayacağına göre, bu görevi sen üstüne almazsan ben alırım.” Kızlar, gözlerini açmış, babalarına bakakalmışlardı. Bayan Bennet yalnızca,“Laf!” dedi.“Laf!” Kocası, “Bu sert çıkışın anlamı ne ola?..” diye sordu. “Yani tanıştırma kurallarıyla bu kurallara verilen önemi, laf diye mi geçiştiriyorsun? Sana bu konuda pek hak veremeyeceğim. Sen ne dersin, Mary? Çünkü, sen filozof ça düşünen bir genç kızsındır, bilirim; büyük eserler okur ve özetlersin.” Mary çok parlak, çarpıcı bir şeyler söylemek istediy….
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Dünya Klasikleri
- Kitap AdıAşk ve Gurur
- Sayfa Sayısı444
- YazarJane Austen
- ISBN9789750708619
- Boyutlar, Kapak14 x 20 cm , Karton Kapak
- YayıneviCan Yayınları / 2007
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Küçük Prenses ~ Frances Hodgson Burnett
Küçük Prenses
Frances Hodgson Burnett
Küçük Prenses’in kahramanı Sara, zengin olmasına rağmen paraya önem vermeyen, alçakgönüllü, gururlu, özeleştiri yeteneğine sahip bir çocuktur. Hindistan’da büyüyen Sara, yüzbaşı olan babası tarafından...
- Coriolanus ~ William Shakespeare
Coriolanus
William Shakespeare
Romalı komutan Caius Martius bitmek bilmez bir cesarete ve aynı zamanda neredeyse “kahramanlığına denk” bir kibre sahiptir. İhtirasları sebebiyle memleketi Roma´dan sürülür ve bunun...
- Benim Üniversitelerim ~ Maksim Gorki
Benim Üniversitelerim
Maksim Gorki
İşte böyle! Kazan Üniversitesi’nde okuyacağım, daha aşağısı kurtarmıyor. Üniversite düşüncesini kafama sokan, bir kadınınki kadar yumuşak bakışlı, sevimli, bir o kadar da yakışıklı bir...