Her şeye rağmen hayatımızı anlamlı kılan insanlar varsa yaşamak için hâlâ bir sebebimiz var demektir…
Sevgili Dostlarım,
Cedar Cove’a hoş geldiniz! Olivia, Grace, Charlotte, Jack, Justine ve Seth öykülerine devam etmek -ve sizi yeni insanlarla tanıştırmak- için can atıyor. Bütün küçük yerleşim yerlerinde olduğu gibi, Cedar Cove da iyinin, kötünün ve beklenmeyenin bir karışımı. Bu vesileyle, romanda sizi birkaç sürprizin beklediğini de söyleyebilirim. Şimdi oturup arkanıza yaslanın. Arkadaşlarım, Cedar Cove’da olup bitenleri size anlatmak için sabırsızlanıyor.Debbie Macomber
Gül Ağacı Sokağı aşk, evlilik, ayrılık gibi insan ilişkilerine dair her alanda usta bir yazarın kaleminde hayat bulan sıcacık ve samimi bir roman. Macomber günlük yaşamdan seçtiği, kendinizden de bir şeyler bulabileceğiniz karakterlere yenilerini ekleyerek hikâyesini kaldığı yerden anlatmaya devam ediyor.
“Cedar Cove serisinin ikinci kitabı Gül Ağacı Sokağı’nda, Macomber gizemin ve okuru bekleyen sürprizlerin dozunu daha da artırmış gibi görünüyor.”
-Booklist
“Cedar Cove’da olup bitenlerin hızına yetişemeyeceksiniz!”
-The New York Times-
“Macomber, insan ilişkilerini kelimelere dökmekte uzman ve rakipsiz bir yazar olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.”
-Publishers Weekly-
***
Sevgili Dostlarım,
Cedar Cove’a hoş geldiniz! Olivia, Grace, Charlotte, Jack, Justine ve Seth öykülerine devam etmek -ve sizi yeni insanlarla tanıştırmak- için can atıyor. Bütün küçük yerleşim yerlerinde olduğu gibi, Cedar Cove da iyinin, kötünün ve beklenmeyenin bir karışımı. Bu vesileyle, romanda sizi birkaç sürprizin beklediğini de söyleyebilirim. Evet, sonunda Dan’e ne olduğunu öğreneceksiniz. Beldonların oda-kahvaltı işletmesine ise, alışılmışın dışında bir konuk gelecek. Yani, Amerika’da küçük bir kasaba ziyareti yaparken, araya biraz da gizem karışacak.
Umarım, her zaman olduğu gibi -seriyi okumaya ister ilk kitaptan başlayın, isterse onuncudan- Cedar Cove’da kendinizi evinizde hissedersiniz. Cedar Cove serisinde, öykünün nerede geçtiğini anlamak için adrese bakmanız yeterli. Örneğin, Gül Ağacı Sokağı 204.
Eğer gerçekten böyle bir kasaba olup olmadığını merak ediyorsanız, olabileceğini, olduğunu size garanti edebilirim. Cedar Cove’un kaynağı, memleketim olan Washington, Poıt Orchard. Doğal olarak karakterlerin hiçbiri orada yaşamıyor, Pancake Palace üstünde yapılan bütün spekülasyonlara rağmen (kafenin gerçek adı bu değil). Gördüğünüz gibi, hayatım küçük kasabalarda geçti ve insanların, temel olarak her yerde aynı olduklarını gördüm.
Şimdi oturup arkanıza yaslanın. Arkadaşlarım, Cedar Cove’da olup bitenleri size anlatmak için sabırsızlanıyorlar. Lütfen kitabı bitirdiğinizde, ne düşündüğünüzü bana söyleyin. Bana iki şekilde ulaşabilirsiniz; internet sayfam aracılığıyla www.debbiemacomber.com (yorumlarınızı konuk defterine yazabilirsiniz) ya da posta yoluyla P.O. Box 1458 Port Orchard, WA 98366. Okuyucularımın bana yazmasını seviyorum.
Sevgilerimle,
Debbie Macomber
Bir
Grace Sherman boşanma işlemlerini resmen başlatacak olan belgelere baktı. Destek için gelen büyük kızı Maryellen’la birlikte avukatın ofisinde oturuyordu. Karan kesin olduğu için, bunun kolay olacağını kendisine hatırlattı. Evliliğini sona erdirmeye, dağılmış hayatının parçalarını birleştirmeye hazırdı. Yeniden başlamaya… Yine de, kalemi aldığında eli titriyordu.
İşin gerçeği, bunu istemiyordu ama Dan ona başka seçenek bırakmamıştı.
Beş ay önce, nisan ayında, otuz altı yıllık kocası ortadan kaybolmuştu. Tek bir iz bırakmadan yok olmuştu. Her şeyin son derece normal olduğu bir günün ardından, gitmişti. Görünüşe göre, bunu kendi isteğiyle ve hiçbir açıklamaya gerek duymadan yapmıştı. Şu anda bile, Grace âşık olduğu, hayatını birlikte geçirdiği ve iki kız evlat verdiği adamın bu kadar acımasız olabileceğine inanamıyordu.
Dan artık onu sevmiyorsa, bunu kabul edebilirdi. Tatsızlık çıkarmadan ona özgürlüğünü verecek kadar onurlu ve fedakârdı. Evlilikleri onu bu kadar mutsuz ediyorsa, mutluluğu başkasında aramasına izin verebilirdi. Bağışlayamadığı şey, Dan’in kızlarına davranış biçimi ve ailesini bu şekilde perişan etmesiydi; özellikle Kelly’yi.
Kelly ve Paul, yıllarca uğraştıktan sonra, bütün heyecanlarıyla nihayet Kelly’nin hamile olduğunu açıklamıştı ve hemen ardından Dan ortadan kaybolmuştu. Bebek haberi Dan’i ve Grace’i çok heyecanlandırmıştı. Bu, onların çok uzun süredir bekledikleri ilk torunları olacaktı.
Kelly ile babası her zaman çok yakındı, onun ortadan kaybolması Kelly’yi çok sarsmıştı. Boşanma işlemlerini ertelemesi için annesine yalvarmış, Tyler doğmadan önce babasının döneceğine onu ikna etmişti. Döndüğünde, kaybolmasının mantıklı bir gerekçesi olacağından emindi.
Oysa Dan dönmedi ve ondan hiç haber alamadılar. Geçen haftalar sadece yeni soru işaretleri, kuşkular ve giderek büyüyen, derinleşen bir öfke getirdi.
Grace, bilinmezliğe daha fazla dayanamayacağını anlayınca, eski bir polis ve güvenilir bir dedektif olan Roy McAfee’yi tuttu. Dan’in arkasında mutlaka bir delil bıraktığından emin olan Roy’un yaptığı geniş kapsamlı araştırma onu haklı çıkardı. Ortaya çıkardığı gerçek Grace’i şok etmişti. Bir yıl kadar önce, Dan bir karavan satın almış ve ödemesini nakit yapmıştı. Grace bundan habersizdi ve karavanı hiç görmemişti, o kadar parayı nereden bulduğunu da bilmiyordu. Aylar boyunca karavanı nerede sakladığı ya da şimdi nerede olduğu hakkında da fikri yoktu.
Bu sağlam kanıtın ardından, Grace şüphelenmeye başladı. Dan’in başka bir kadınla sıvışmak için karavanı kullandığına inanıyordu. Mayıs sonlarına doğru Dan bir kez görülmüştü ve sanki kocası bu anlık ortaya çıkışım önceden kurgulamış gibiydi. Adeta Grace’le alay ediyor, kendisini bulması için ona meydan okuyordu. O gün, Grace’in manevi anlamda dibe vurduğu gündü.
Dan’in iş arkadaşlarından biri onu marinada görmüş ve Maryellen annesine haber vermek üzere hızla kütüphaneye koşmuştu. Ancak Grace marinaya ulaştığında Dan gitmişti. Bir kadın kaldırımın kenarına yanaşmış, Dan araca atlamış ve oradan uzaklaşmışlardı. Bir daha Dan’i gören ya da ondan haber alan olmamıştı.
Geriye dönüp baktığında, umutsuzca aradığı cevaplan aslında Dan’in ona verdiğine inanıyordu. Görüleceğinden – ve tanınacağından- kuşku duymayacağı, kasabanın en kalabalık yerinde birden ortaya çıkmasının başka anlamı olamazdı. Çalıştığı kütüphane iki sokak ötedeydi. Belli ki, kocasının ona hayatında başka biri olduğunu söyleyecek cesareti yoktu. Bunun yerine, onu bilgilendirmek için daha acımasız bir yol seçmişti ve herkesin önünde onu küçük düşürmüştü. Hiç kimse yüzüne söylemese de, Cedar Cove’da yaşayanların kendisine acıdığını Grace gayet iyi biliyordu.
Bu vakanın ardından Grace’in kafasında her şey berraklaşmıştı. Dan’e karşı hâlâ beslediği aşk, o gün öğleden sonra tamamen ölmüştü. O zamana kadar, başka birinin olduğuna inanmak istemiyordu. Kasabadaki kuyumcuda yapılan yüklü ödemenin faturası ortaya çıktığında bile, Grace kocasının başka bir kadınla ilişkisi olabileceğine inanmamıştı. Dan, ona karşı sadakatsizlik edebilecek tarzda bir adam değildi. Ona güveniyordu ama artık değil.
“İyi misin anne?” diye sordu, koluna dokunan kızı Maryellen.
Grace’in kalemi tutan parmakları kasıldı. “İyiyim,” diye terslendiği anda, ses tonundan pişman oldu. Bu kadar sertleşmek istememişti.
Kızı bakışlarını başka yöne çevirdi. Grace boşanma evrakına odaklanmaya çalıştı, bir an tereddüt etti ve ardından hızla imzasını attı.
“Dosyanın hemen görülmesini sağlayacağım,” dedi Mark Spellman.
Grace gevşeyip arkasına yaslandı. Hepsi bu kadar mıydı? Otuz beş yıllık bir evliliği sonlandırmak için sadece isminizin altını imzalamak yetiyor muydu? “Bu kadar mı?”
“Evet. Beş aydır Daniel’dan haber almadığınıza göre, herhangi bir yasal engel göremiyorum. Boşanmanın birkaç hafta içinde gerçekleşmesi gerekir.”
Çöp gibi fırlatılıp atılan yaklaşık kırk yıl. İyisiyle, kötüsüyle, acısı ve tatlısıyla, zar zor geçindikleri onca yıl. Bütün çiftler gibi onların da sorunları vardı, ama her şeye rağmen evliliklerini sürdürmeyi başarmışlardı. Şu ana kadar, ta ki…
“Anne,” diye fısıldadı Maryellen.
Grace birden başını salladı, duyguların arasında boğulması onu şaşırtmıştı. İçindeki bütün gözyaşlarını dökmüş, Dan’in ortadan kayboluşundan bu yana geçen aylarda tanıdığını sandığı adamın ve kaybettiği evliliğin yasını derinden duymuştu. Artık boşanmaktan başka seçeneği kalmadığını kabullenmek zorundaydı; mali çıkarlarını gözetmenin başka yolu yoktu. Avukatının söylediğine göre, hiçbir şey yapmadan oturmayı göze alacak durumda değildi.
Yasal durumu farklı bir şeydi, bununla başa çıkabilirdi, ama duygusal etkisi çok ağır olmuştu. Kesin kararını verdiği halde üzüntü yok olmamıştı ve kalan hayatım Dan’in onu nasıl rezil ettiğini hatırlayarak geçirecekti. Kasabadaki herkes durumunun ne olduğunu ve Dan’in onu yüzüstü bıraktığını biliyordu.
Grace, kalemi yavaşça yerine bıraktı.
“O halde sizden haber bekleyeceğim,” dedi avukatına, sandalyesinden kalkarken. Maryellen da onunla birlikte kalktı.
Yaşı daha çok Maryellen’a yakın olan genç avukat onları ofis kapısına kadar uğurladı. Bir şeyler söylemek istedi, ama sonra sadece yere bakıp vedalaştı.
Küçük ofisten dışarı çıktıklarında, hava kasvetli bir griye bürünmüştü. Grace üstüne ağır bir kederin çöktüğünü hissetti; bu görüşmenin kolay olmayacağını biliyordu, ama özgüvenini bu kadar sarsacağını tahmin etmemişti.
Maryellen saatine baktı. “Galeriye dönmek zorundayım.”
“Biliyorum,” dedi Grace. Kızı ona manevi destek olmak amacıyla, bu randevuya birlikte gitmeyi önermişti. Minnet duysa da, Grace bunun gereksiz olduğunu düşünmüştü. Oysa Maryellen haklıydı.
Kızı da boşanmıştı. Maryellen genç ve cahil bir kızken evlenmiş, evliliği bir yıldan az sürmüştü. Bu tecrübe onu erkeklerden öylesine soğutmuştu ki, artık her türlü ilişkiden kaçar olmuştu. Grace, bir gün onun gibi birini bekleyen harika bir adamla tanışacağına Maryellen’ı ikna etmeye çalışırdı. Maryellen bunu saflık olarak nitelendirir ve onu dinlemezdi. Grace artık sebebini anlıyordu. Boşanmak can yakıyor, insanın en derin yerlerine ulaşabilen korkunç bir acı veriyordu.
Grace kendini altüst olmuş, yetersizmiş gibi suçlu hissediyordu. Maryellen bunun nasıl bir şey olduğunu biliyordu, çünkü olgunluğun getirdiği akıl ve perspektiften yoksun olarak, çok genç yaşta bu duygulan yaşamıştı.
“İyi hissediyor musun?” diye sordu Maryellen, gitmeye gönülsüz olduğu çok açıktı.
“Elbette,” dedi Grace, zoraki gülümseyerek. Her şeye rağmen, biraz da olsa rahatlamış olması gerekiyordu. Sonuçta Dan’e her türlü fırsatı tanımış, hatta içinden bir dizi ültimatom çekmiş ve mühlet koymuştu. Kelly’nin bebeğinin doğumunda gelmesi gerekiyordu. Dört Temmuz’da. Evlilik yıldönümlerinde. Önce biri, sonra diğeri, gerçeği kavrayana kadar. Geri dönmeyecekti. Şimdiye kadar ondan bir haber alamadıysa, bundan sonra almayı hayal etmemesi gerekiyordu. Dan’in bulunmaya niyeti yoktu.
“İşe geri mi döneceksin?” diye sordu Maryellen.
“Hayır,” diye karşılık verdi, kendine acımayı reddederek. “Öğle yemeği yiyeceğim.”
“Öğle mi? Saat dört. Daha yemedin mi?”
“Hayır.” Grace, avukatla randevu tarihi yaklaştıkça iştahından eser kalmadığını eklemeye gerek duymadı. Ardından, kızının kendisi için endişelendiğini bildiği için devam etti. “İyi olacağım, Maryellen.”
Maryellen körfezin güvenli sularında nazlı nazlı salman teknelerin bağlandığı kordona inen yokuşa doğru baktı. Liman Caddesi ’nde ilerleyen araçlar birbirlerine o kadar yakın gidiyorlardı ki, kesintisiz tek bir çizgi gibi görünüyorlardı. Bremerton Tersanesi’nin işçileri dağılmıştı, yollar bir zamanlar Dan’in yaptığı gibi bir an önce ailelerine kavuşmak için acele eden kocalar ve babalarla doluydu.
“Babama öyle kızgınım ki onunla tekrar karşılaşırsam ne yaparım bilmiyorum,” dedi Maryellen, dişlerini gıcırdatarak.
Oysa Grace biliyordu. Eve döndüğü için Maryellen minnet duyacak ve yokluğunda ne yaptığını umursamayacaktı. Küçük kardeş Kelly neşeyle haykıracak, onlara ne kadar yanıldıklarını söyleyecekti. Kollannı açıp babasına koşacak, her şeyi açıklayacak mazeretini dinlemeyi hevesle bekleyecekti.
“İyiyim,” diye ısrar etti Grace. “Gerçekten.”
Maryellen hâlâ tereddüt ediyordu. “Seni bırakmak hoşuma gitmiyor.”
“Atlatacağım.” Tam olarak öyle hissetmiyordu, ama…
“Gül Ağacı Sokağı” için bir yanıt
Bir yanıt yazın
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Çağdaş Dünya Edebiyatı Edebiyat Hikaye Roman (Yabancı)
- Kitap AdıGül Ağacı Sokağı
- Sayfa Sayısı432
- YazarDebbie Macomber
- ÇevirmenNilgün Birgül
- ISBN9786053482789
- Boyutlar, Kapak13 x 21 cm , Karton Kapak
- YayıneviNovella Yayınları / 2014-05
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Çözülmeler (12 Eylül’ün Savurduğu İnsanlar – Edep Ya Hu) ~ Cezmi Ersöz, Yusuf Kurçenli
Çözülmeler (12 Eylül’ün Savurduğu İnsanlar – Edep Ya Hu)
Cezmi Ersöz, Yusuf Kurçenli
Askeri darbelerin hedefi olmuş insanlardan ikisi: Nihal ve Uğur.. İnançları nedeniyle benimseyemedikleri “gerçekler” tarafından sürüklenirler. Ve kurtulmak için birbirlerine tutunurlar. Gerçekten kurtulacaklar mı? Yoksa...
- Geceye Bürüneceğim ~ Terry Pratchett
Geceye Bürüneceğim
Terry Pratchett
“Sen şansa inanır mısın?” dedi Düşes. “Ben, şansa inanmak zorunda kalmamaya inanırım,” dedi Tiffany. Çünkü kudretli bir cadı olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Tiffany...
- Yasak İlişki ~ Barbara Taylor Bradford
Yasak İlişki
Barbara Taylor Bradford
Amerikan televizyonunun otuz üç yaşındaki ünlü muhabiri Bill Fitzgerald, görevli olarak uzun bir süre Bosna'da kaldıktan sonra, savaştan bıkmış, yorgun düşmüştür. 1995 Kasım'ının son günlerinde, eski arkadaşı, Time dergisinin savaş muhabiri Francis Xavier Peterson ile buluşmak üzere Venedik'e gider.
Güzel kitaba benziyoo :)