Kadınların gizli kapaklı dünyasına bir uzman gözüyle elini dokunduruyor Gökçen Erdoğan. Sadece kadınların hayatı mı… Hayır… İkili ilişkilerin en gizli ve en konuşulmayan cinselliğe dair sırların gerçek hikayelere tanıklık ederken belki kendinizi de göreceksiniz.
Yalnız olduğunuzu düşündüğünüz bir konuda aslında hemen herkesin sorunları olduğunu fark edip kendinize yeni bir yol çizeceksiniz. Bir ilişkinin ana damarlarından birini oluşturan cinselliğin konuşulmayan ve mahreme yönlendirilen konularını kapsayan bu kitapta uzman bir bakışın başka insanların hayatında nasıl yeniliklere yol açtığını okuyacaksınız. Hepimiz varız kitapta, kadın-erkek, yaşlı-genç ve aşk… Jinekolog terapist Gökçen Erdoğan’ın ilk kitabı “Gizli Kapaklı Şeyler” ile başka pencerelerden dünyaya bakarken kimi zaman hüzünlenecek kimi zaman gülümseyecek ama en çok hayata dair farklı bir deneyim kazanacaksınız.
***
İçindekiler
Önsöz…7
Teşekkür…9
Gizli Kapaklı Şeyler…11
Yaşamayı Seçenler…15
3. Kişiye Dair…22
Yalnızlık Üzerine…29
Sözcükler Kifayetsizdir Anne Karşısında…34
Araf mı Taraf mı!…39
Arayış-Bulamayış…44
Işığın da Karanlığı Var…50
Kendini Bulursan Kaybolmazsın…55
Yara…59
Çiçekler Açsın Diye…63
Öncelikler Düğümü…66
Çok Eşli Az Aşklı Adam…69
Suç ve Ceza…74
Duvarlara Çarpa Çarpa…76
Aşk…80
Güzelim Vajina…82
Eve Dönüş…85
Sırf Erkek Diye!…88
Elma…91
Farklar ve Aşk Üstüne…94
Gel-Git…99
Ne Uğruna Harcanıyor ömürler…104
Sevgi, Emekti…109
Her Şey Yolunda (Mı)…113
Karşılıklı İlişmektir İlişki …120
Sıfırı Hatırlamak…124
Futbol ve Aşkı…128
Kaçıştı Bu…133
Kadın, Başkaldırıyor!…143
Anlamlanan Değişim…148
Kedere Keder Eklemek…153
Köşe Yastığı, Kenar Süsü…156
Kırık Cam Bardak…161
Kış, Şefkat İster…167
Kendine Kızmak En Zorudur Daima…187
‘Ne Oldum’ Mücadelesi…192
Ayrılığın Mecburisi Mi Bu…198
Sevda Türküsü…203
Sevişgen…206
İki Kişinin Bildiği…212
Son Çare Olmak…218
Sorun mu Büyük Çözüm mü!…221
Suçlu mu? Değil …224
Sustu ve Oturdu Kadın…235
Aldatıldım, Aldatıldın, Aldatıldı…241
Kadın, Hikâyedir…244
İmkânsızı Azdı Aşkın…246
İnsan, Evladında Yarını Bulur…251
Ufkuma…253
ÖNSÖZ
Bu kitabın belge niteliğinde olduğunu söylemek ister miydim emin değilim. Sanırım insan duygu, düşünce ve davranışlarının belgelerden daha kıymetli olduğunu fark ettiren bir ve hatta birden çok mesleğim var. İç içe geçmiş ve benim içimden insanlarımın içine geçmiş olan mesleklerim. Evet, bu kitap belge niteliğinde değil. Bu kitap ‘ilgi’ niteliğinde.
İnsana dair ilgimi anlattım. İnsan hayatlarının çeşitliliğini, ne olursa olsun herkesin ayrı ayrı haklılığını, artılarını, eksilerini, hezeyanlarını, çaresizliklerini, gülünç yanlarını anlattım. Güçlü yanlarını, zayıf yanlarını… Yatak odalarını ve sokaklarını ve tabii kilitlendikleri kapalı odaları… Onlar bana anlattılar, bense size anlattım.
Her bölümde ayn insanlara dair gerçek öyküler bulacaksınız. O özel insanların gizli kapaklı öykülerini… Bir terapist olarak ilişkilerine dokunmamı isteyen insanlarımın öykülerini… Sihrime inanarak beni sihirlerine inandıran insanların öykülerini… Et ve kemiktiler, gerçektiler. Bunları yaşadılar.
Yaşadılar, yaşamaktan korktular, yaşamak için cesaretlendiler. Türlü şey hissettiler, düşündüler. Anlattılar.
Ve ben bunların bir kısmını, deryada bir damla suyu anlattım size.
Kiminin adı bende saklı kaldı, yeniden adlandırdım onları, kimi ise “yaz doktor” dedi, olduğu gibi yazdım. Kim bilir hangisi kendisi, hangisi değil.
Yüksek müsaadelerini aldım, olanca açıklığıyla anlatarak ne yapmak istediğimi.
Olması gerektiği gibi saklı tuttum mesleki adımlarımı. Terapi seanslarının mesleki ve teknik sırlarını, metotlarını paylaşmadım, evet. Kopyalanabilir şey değil çünkü yaptığım. İşin ehillerine kalsın… Doğrusu buydu.
Bu kitap, size her küçük anda ulaşabilecek biçimde hazırlandı. Herhangi bir sayfasından başlasanız hayata ve insana da herhangi bir yerinden bakmış olacağınız gibi hazırlandı.
Kadınlar… Hep hikâyeydiler. Kendi hikâyeleri vardı. Erkekler doğurdular, kadınlar doğurdular, kadındılar. Hikâyeydi her anları.
Kadınlar, erkekler, bana açıldılar. Bense size bir köprü yaptım onlardan, size de o köprüden geçip açılsınlar…
Keyifle okumanızı, düşünmenizi ve hissetmenizi dilerim.
Sevgilerimle…
TEŞEKKÜR
Bu ilk yolculuğumda beni yüreklendiren, bana eşlik eden, ilham ve umut veren sevdiklerime,
Beni insan olmanın gerekleriyle doyuran, besleyen, büyüten ve aile olmayı içime sindiren canım aileme…
Hayatı bölüştüğüm, varlığına şükrettiğim eşim, ‘Aşk’ım, Derin’im ve Kuzenimin babalan Ufuk Erdoğan’a…
‘Yücer’in yanma ‘Erdoğan’ eklemek adettendi de, sevgileri ve destekleriyle bunu, aileden olmayı içime sindirdikleri için Ufuk’umun anne ve babasına, anne ve babama…
Çok sevdiğim, arkadaşım, dostum, kardeşim, sağ kolum, YAZI MELEĞİM, Sibel’im, Sibel Bayındır’a…
Mesleğimin her saniyesinde benimle düşünen, koşturan, nefes alan ve nihayetinde bir canlıya nefes veren ‘Ebe’m Safiş’im, Safinur Karamuk’a ve onun nezdinde harika ekibime…
Her gün hayatın başka bir yönünü işaret eden, beni şaşırtmayı hala başarabilen ve öykülerini paylaşarak, bana güvenerek beni onurlandıran tüm hasta ve danışanlarıma…
Beni sevgisiyle ve zorluğuyla yoğuran herkese…
Sonsuz teşekkürlerimle…
GİZLİ KAPAKLI ŞEYLER
“Hiçbir insana rastlamadım ki, onda öğrenilecek bir şey olmasın.”
Alfred de Vigny
Bütün bu notlan tutarken, sesleri kayıtlarla ölümsüzleştirirken ne yapmayı planladığımı hatırlamıyorum. Sanırım bir planım yoktu. İş yerimin ve saatlerimin dışında, mesleki sorumluluklar işleyen bir prosedür dışında bu kadar çok not tutup üzerinde bu denli karalama yaparken muhtemelen bir planım yoktu. Gün içinde içmeye başlayıp sürekli bölündüğüm için soğuttuğum, yenisini ve bir daha yenisini içmeye başladığım kahvelerin etkisini gösterdiği uykusuz ve ‘yapacak iş’siz gecelerde sıklıkla göz attığımı söyleyebilirim. Zaman zaman üstünden geçtim. O an anımsadığım şeyler ekledim, unutmak istediğim detayları neden unutmak istediğimi düşündüm. Herkes gibi işimi yapıyordum. Herkes gibi fikirlerim, hassasiyetlerim, algılarım, yargılarım vardı. Kafamı yastığa koyduğumda hatırladığım, üzerine düşündüğüm, başka başka ağlardan değerlendirdiğim, hiç fark etmediğim şeyler fark etmeye delirdiğim başka bir ailem vardı. Ailemin dışında kocaman bir ailem. Yıllardır üzerimde onurla taşıdığım önlüğüm bana hep bambaşka hikayeler getirdi, yardımım için hikayelerini alıp bütün içtenliğiyle gelenleri getirdi. Ömrüm yettikçe de böyle olsun istiyorum. Başka başka insanlar, yaşamlar, arzular, sorunlar, göz yaşlan, sevinç çığlıkları… Türlü türlü hikaye. Bir gün yazacak mıydım bilmiyorum ama şu anda yazıyorum ve sanırım bu kişisel bir düstur, ‘an’ı yaşıyorum ve anımı yaşatıyorum, anılarımı paylaşıyorum. Belki faydası olacak sözcüklerimin, belki de olmayacak. Bir insan olarak değerimi tartışabiliriz, kimin kınalı kuzusu, tapılası anası, sevilesi karısıysam onun için değerliyim şüphesiz. Ama bir doktor ve terapist olarak gördüğüm değeri, bana yükleyen ‘anlan aktarmak ve yıllar içinde gördüklerimi belki bitilen için bir şeyler ifade eder diye anlatmak bugünkü duygularımla kaçınılmaz. Mesleki bir doyumsuzluk yaşıyorum. Daha çok insana ulaşmak, daha fazla eli tutamasam da daha fazla kalpte umut olmak!
Bir kadın doğum uzmanı olarak doğum denen mucizenin ortasındaydım daima. Ve kendimi daima çok şanslı saydım. Derim ki “Hikayesi inançtan inanca, toplumdan topluma değişen bu serüvenin bir yerinde olmak hayat boyu sürecek bir ‘şanslılık’ hissini de beraberinde getiriyor. Dünyaya gelmesine yardım ettiğim, ayaklarından tutarak göz hizasına kaldırdığım, hayatın içine çektiğim her bebek, o bebeğin ilk ağlayışını görmek, göstermek için poposuna vurduğum ilk şaplak, hissettiğim o ilk nefes… Onların büyümeleri, kendi içlerinde devleşmeleri, isimleri, cisimleri… Hepsi eşsiz. Benim dünyam anlamsız gibi gelen o ‘ınga’da saklı. Anlamsızlığın anlam bulduğu an, o an benim için.
Sürdürürüm ardından “Ve bir bebeği leyleklerin getirmediği, bebeklerin başlangıçta birer damlacık oldukları fikri nasıl da hayret verici, nasıl da büyüleyici hala insan için. İki insanın teni ve teri birbirine aşkla karışınca erkekten kadına geçen o damlanın, insanlığı şekillendirmek için kadında yer edinip büyümeye ve bir ‘insan’ olmaya karar vermesi, işte o var olma serüveninin ilk evresi! Unutmayın, ayıp değil, çünkü ‘sevmekten gelir sevişmek’. Bu kitabın yazılış amacını benim içimden ve dilimden geldiğince en iyi anlatan satırları paylaşmak gerekirse; “Biz kadın doğum uzmanlan bu var olma serüveninin içinde mutlaka ikinci aşamada, gebeliği takip eden aşamada hazır bulunuruz. Ben Gökçen Erdoğan, kendini iki kere şanslı sayıyorum ki bir cinsel terapist olarak o ilk evrede de, yani iki insanın teni ve teri sağlıklı biçimde karışsın diye, her iki kişiyi de olağan ve hatta olağanüstü mutluluğa eriştirmeye giden yol su gibi akarak açılsın diye etkiliyim, yanınızdayım.
Mahremiyet sınırlarınızın içine sizin de rıza ve isteğinizle girerek sizinle yatak odanızın alını morunu, terinizi kokunuzu, şehvetinizi korkunuzu, ‘eh işte’nizi, harikanızı konuşmak ve sizi kendiyle beraber başkalarını da layığıyla ‘seven’ bireyler haline getirmek için buradayım. Aldığım eğitimler, operatör doktor kimliğim, cinsel terapi yetkinliğim, toplumsal bilincim, eşliğim, anneliğim, insanlığım ve pek tabii çok güvendiğim ekibimle, kapımdan sorunlarınızla girip sorunsuz çıkmanız ve hatta çoğalmanız için varım.
İşte bu kitapta paylaşacağım ve isimlerini mesleki hafızamda saklı tutacağım hastalanırım ve danışanlarımın hikâyeleri, benim burada olduğumu ve burada olmaktan onur duyduğumu anlatmak için yazılmadı sadece. Kadın olduğum için yazıldı! Kadınların hikayelerini baş ucumuzda tutmanın başımızı da daha dik tutmamızı sağlayacağını düşündüğümden yazıldı. Beterin beterini, ederin ederini görmek için aracılık ederse ne mutlu bana.
Yıllarca benim de içinde bulunduğum sayısız kişi ve kurum, evliliklere, ihanetlere, kadın cinayetlerine, töre cinayetlerine, kadına ve çocuğa yönelik şiddete, intihar vakalarına ve daha pek çok toplumsal soruna dair araştırmalar yaptı. Kafa karıştırıcı ve can yakıcı sayısal veriler elde edildi. Ama hiçbir şey o sayılan meydana getiren kadınların yaşamlarının bir kesiti ya da tamamı kadar doğru bir anlatıcı değildi. En azından ben öyle hissettim.
Bu topraklarda kadın olmak hem göğsümü kabartacak kadar kutsal hem de dişlerimi dudaklarımın etlerine geçirtecek kadar acıydı, zordu. Kadının göğüslediği hayat, kendisiyle, sevdikleriyle ve etraflarıyla mücadeleleri beni daima ayakta tuttu. Bu kitap, yanınızdan geçen kadının nasıl bir hikayesi olabileceğini hatırlatmak için yazıldı. Gösterecek bir yolum, bir yerlerde sizinle aynı ya da benzer sorunları yaşayan insanlar olduğunu da hatırlatmak için yazıldı. Kendinizi bulursanız bu satırlarda, okurken hissederseniz, gülümserseniz, bir burukluk doğarsa birden, kısa süreliğine tepkisizleşirseniz, eğlenirseniz, kaygılanırsanız, fark ederseniz, üzülürseniz, toparlanırsanız ya da insanca olan herhangi başka bir duyguyu tadarsanız sözcüklerimin evrende kaybolmadığını bileceğim. Her şey gerçek. Her şey hayat kadar gerçek.
Anlatılması güç gelen ve kurduğum güven bağıyla, klişedir ama en içten duygularımla anlatılmasını ‘kolay’ kıldığım pek çok durumun izahıdır, bendeki tezahürüdür, okuyanlara fikir verebilecek örnekleridir burada yazdıklarım. Kapımdan kendi tabirleriyle ‘yardım istemek için’ giren ve her biri kendince benzersiz duygular ve zorluklar içinde olan insanların yansımalarını aktarmak kolay olmayacak belki. Belki bir an bana bile imkansız geldi onları doğru yansıtmak.
Sonra da şunu hatırladım; “Birisi herhangi bir konuda ‘anlatılması imkânsız’ diyorsa, anlatmaya çalışacağından emin olun.”
Clyde B. Aster
Anlatmaya çalıştım. İşte hepsi bu.
Ve bir de teşekkür, öğrettikleri için…
“Gizli Kapaklı Şeyler (Jinekolog Terapistin Çekmecesindeki Notlar)” için bir yanıt
Bir yanıt yazın
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Anı - Anlatı Edebiyat İnceleme Psikoloji
- Kitap AdıGizli Kapaklı Şeyler (Jinekolog Terapistin Çekmecesindeki Notlar)
- Sayfa Sayısı256
- YazarGökçen Erdoğan
- ISBN9786054799299
- Boyutlar, Kapak13 x 21 cm , Karton Kapak
- YayıneviPOSTİGA YAYINLARI / 2014-01
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Doğu’nun Romantik Olmayan Yüzü ~ Muhammed Esed
Doğu’nun Romantik Olmayan Yüzü
Muhammed Esed
1922 yılının baharında 21 yaşında iken Kudüs’te Eski Şehir’in dış mahallesinde yer alan evine gelip yaşaması için amcası Dorion’dan bir mektup aldı. 1922’nin sisli...
- Limni’de Sürgün Bir Veli & Niyazi- Mısri’nin Hatıraları ~ Limnili Şeyh Abdi-i Siyahi , Dr. Mustafa Tatcı
Limni’de Sürgün Bir Veli & Niyazi- Mısri’nin Hatıraları
Limnili Şeyh Abdi-i Siyahi , Dr. Mustafa Tatcı
H Yayınları tarafından programlanan “Niyâzî-i Mısrı Okulu” serisinin ilk kitabı LİMNİ’DE SÜRGÜN BİR VELÎ -Niyâzî-i Mısrî’nin Hatıraları- okuyucusuna arz edilmektedir. H Yayınları, Türk tasavvuf...
- İnanç da Sevgi de Aklın Yolunu İzlemez ~ Hermann Hesse
İnanç da Sevgi de Aklın Yolunu İzlemez
Hermann Hesse
“İnanç da Sevgi de Aklın Yolunu İzlemez” Gençlik dönemi eserlerinden olgunluk dönemine değin yazını süreğen bir iç yolculuk çizgisinde ilerleyen Hermann Hesse’nin kitaplarından ve...
kitap gerçeğin ta kendisi , okurken kimi zaman güleceksiniz kimi zaman hüzünleneceksiniz emegi geçen herkese teşekkür ederim kütüphanemin baş köşesinde yerini koruyor.