Cinsellik doğal bir dürtüdür, ama sizin yaşamınızda oynadığı rol ve ona yüklediğiniz önem-cinsel dürtünüze karşı tavrınız- bir özgür seçim meselesidir. Duygusal yaşamınızdaki dört temel unsur cinsellik, aşk, evlilik ve çocuklardır. Bunların arasında mantıksal bir bağlantı yoktur. Bu dört unsurdan her biri, ya biyolojik bir olgu, ya psikolojik bir olgu ya da sosyal bir kurum olarak, birbirinden bağımsız varolurlar.
Siz, yaşamınızda anlam yaratma tasarınızın bir parçası olarak bunlardan herhangi birini, hiçbirini ya da hepsini seçmekte özgürsünüzdür. Bu dört unsur arasında varolan ilişkileri belirlemekte de özgürsünüz. Örneğin, aşkın seksten önce gelip gelmediği, cinselliğin aşkı gerektirip gerektirmediği ve aşkın ya da cinselliği bir evlilik için doğru temeller olup olmadığı, bütün bunlar objektif veya bir uzman gerektirmeen, bir yanıtı olmayan sorulardır ve sizin özgür kendinizi -belirleme gücünüzle çözümlenmelidir. Özgürleşmiş, otantik bir kişi yaşantısında bu önemli kendini- belirleme edimini üstlenebilir ve bu nedenle de “kaderinin efendisi” olur.
***
İÇİNDEKİLER
5 Aşk
Kendi Cinsel Yaşantınızı Nasıl Belirlersiniz
27 Varoluşçu Aşk
Sadece Yetişkinler İçin
41 Varoluşçu Aşk
Terapi Modeli
51 Varoluşçu Aşk
Teslimiyet ve Özen
63 Varoluşçu Aşk
Doğal ve Tarifsiz
79 Cinsel Hapishaneden Cinsel Cennete
91 Temel Cinselliğin Yorumları
103 Ne Tür Bir Sevgilisiniz
111 Varoluşçu Seks
Beden Otantikliğinin Anlamı
120 Varoluçu Seks
Beden Otantikliği Konusunda Uygulamalar
137 Terapiden Tam Şekillenme
153 Varoluşçu Seks
Nesne Olarak ve Özne Olarak Cinsel Eş
179 Varoluşçu Seks
Güzel
195 Kürtaj Ahlaki midir?
201 Marcia ve Bella
219 Varoluçu Ebeveynlik
Çocuklar Mutlu Olmaya Layıktır
237 Varoluşçu Ebeveynlik
Sınırlarınız Gerçektir
261 Varoluşçu Ebeveynlik
Özgürlüğünü Bilin
275 Linda’nın Evliliği
297 Ek A .
Ana Tablo
307 Ek B
Varoluşçu Cinsellik Testi
BÖLÜM BİR: AŞK
1
Kendi Cinsel Yaşantınızı Nasıl Belirlersiniz
Özgürlük
İnsanoğlu, Freud’un ve taraf tartarının öne sürdüğü gibi doğası itibarıyla seksüel değildir, fakat öyle olmayı seçer. Cinsellik doğal bir dürtüdür, ama sizin yaşamınızda oynadığı rol ve ona yüklediğiniz önem -cinsel dürtünüze karşı tavrınız- bir özgür seçim meselesidir. Duygusal yaşamınızdaki dört temel unsur cinsellik, aşk, evlilik ve çocuklardır. Bunların arasında mantıksal bir bağlantı yoktur. Bu dört unsurdan her biri, ya biyolojik bir olgu, ya psikolojik bir olgu ya da sosyal bir kurum olarak, birbirinden bağımsız varolurlar. Siz, yaşamınızda anlam yaratma tasarınızın bir parçası olarak bunlardan herhangi birini, hiçbirini ya da hepsini seçmekte özgürsünüzdür. Bu dört unsur arasında varolan ilişkileri belirlemekte de öz gürsünüz. Mesela, aşkın seksten önce gelip gelmediği, cinselliğin aşkı gerektirip gerektirmediği ve aşkın ya da cinselliğin bir evlilik için doğru temeller olup olmadığı, bütün bunlar objektif veya bir uzmanı gerektiren bir yanıtı olmayan sorulardır ve sizin özgür kendinizi-belirleme gücünüzle çözümlenmelidir. Özgürleşmiş, otantik bir kişi yaşantısında bu önemli kendini-belirleme edimini üstlenebilir ve bu nedenle de “kaderinin efendisi” olur.
Gerçekte sosyal kuramlarımızda, dini görüşlerimizde, antropolojik teorilerde ve insanlık tarihinde bu dört unsurun birleştiği görülebilir. Ne var ki, mantık ve insanın doğası açısından bu dört unsur zorunlu bir şekilde birbirine bağlı değildir. Aşk ve seks özellikle hiçbir tür içten gelen itici hisle birleşmez; fakat birbirleriyle birleşebilir ve ideal ya da varoluşçu seksi oluşturabilirler. Aşkla cinselliğin birleşmesi tatminkar bir deneyimdir -eğer başarılı olursa. Ancak bu birleşmenin insan doğası için normal olduğu efsanesi o kadar tehlikeli ki sayısız evlilikleri yıkıyor, aileleri parçalıyor ve umut verici ve anlamlı ilişkileri bozuyor.
İnsanın özgürlüğü hem cenneti hem cehennemi, hem kurtuluşu hem de mahvoluşudur. Aşkı evlilikten ayırmakta özgürsünüz. Eğer kötü bir evliliğiniz varsa bu kurtarıcı bir içgörüdür. Aynı ölçüde aşkla seksi birbiriyle özdeşleştirmekte de özgürsünüz. Bu olasılık önünüze insanlığın en büyük deneyimlerinden birini serer. Özgür olmak yetişkin olmak demektir. Ama ne kadarımız yetişkin olmak için hazırız?
Pek çok insan yaşamdan hoşnutsuzluğu, yaşamdaki mutsuzluğunu cinsel problemlerine bağlar ancak gerek sıkıntılar, gerek gerginlikler cinselliğin insan yaşamındaki rolünü yanlış anlamalarında yatar. Bir kural olarak, yaşamda seksin anlamının değişmez olduğunu duyumsarlar, oysa gerçekte cinselliğin anlamı sürekli gelişiyor ve değişiyor- özgürce. Bu basit içgörü, bir bireyin yaşam tarzıyla tümüyle bütünleştiği zaman onu acısının zincirlerinden kurtarabilir.
ÜÇ KADIN
Aşağıda, cinsel deneyimlerinden farklı nedenlerle tatmin olmayan 3 kadından gelen mektuplar var. Rhoda rastgele cinsel ilişkide bulunuyor ve seksten gerçekten hoşlanmıyor, oysa Ruth rastgele cinsel ilişkide bulunuyor ve evlilikten hoşlanmıyor. Stephanie cinselliği bütünüyle reddediyor ve oldukça mutlu ama kendisini suçlu hissediyor. Üçünün de tek bir ortak şikayeti var: hepsi de cinsel olarak mutsuz.
Tatminsizliklerinin gerçek nedeni basit: hepsi de yaşamda seksin rolünü yanlış anlıyor. Rhoda ve Ruth için problem cinselliğin parçalanması. Her ikisi de seksin kendi başına (zevkten çok) anlamı olmasını bekliyorlar. Ne var ki, aslında cinselliğin sadece aşkla bağlantısında anlamı oluyor. Aşksız seks, aceleyle yenen nefis bir şeker parçası gibi, zevk verebilir. Ama anlam başka bir şeydir. Anlam bütünleşme demektir; anlam bütün bir yaşama ve yaşam potansiyelinin gerçekleşmesine delalet eder. Hem Rhoda hem de Ruth ideal cinsellik istiyorlar ama onu tam bir varlık-deneyiminden ziyade ayrı bir fiziksel zevk gibi arıyorlar. Rhoda ve Ruth iyi seks tekniklerinin anlamlı bir yaşam sağ layacağına inanıyorlar; fakat ideal seks, varoluşçu ya da anlamlı seks, güzel bir yaşamın tamamlayıcı bir parçası olarak deneyimlenen sekstir. Arada fark var. Dahası, varoluşçu seks, varoluşçu aşk temeli üzerine kurulan bütünsel, tamamlayıcı bir deneyimdir. İleriki bölümlerde, varoluşçu cinselliği daha geniş bir şekilde ortaya koymak için varoluşçu aşkı tanımlayıp bunun cinsellikle bütünleşmesini belirleyeceğim.
Stephanie’nin durumu farklı. O, cinselliği aşktan ayıramıyor ve sonuç olarak da aşkı deneyimleyemiyor. Ona sadece seks yoluyla aşkın deneyimlenip ifade edilebileceği öğretilmiş, ama o cinsellik olmadan aşk istiyor. Aşk ve seksin ebediyen birbirine kaynaşmış olduğuna dair bu yanlış anlayışı üzerine temellenen suçluluk duygusu onu sevmekten ve sevilmekten alıkoyuyor. Çok yazık; boşa harcanmış bir yaşam onunkisi.
Aşağıdaki üç mektup aşkla cinsellik arasındaki karmaşanın derinliğini gösteriyor. Aynı zamanda, bu komplekse karşı kendi tavrımızı belirlemek konusunda hepimizin sahip olduğu gücü ortaya koyuyor.
***
Rhoda
Bu akşam içiyorum; açıkçası çok fazla içiyorum ve sanırım bir problemimolduğunu anlamam için böylesine kendimi koyuvermem gerekiyor.
Dr. Koestenbaum, ben kendimden korkuyorum. Geleceğimden endişeleniyorum. Çok dikbaşlı ve bencil biriyim;
ama başkalarına karşı duyarlı ve oldukça sevecen olduğuma da inanıyorum. Fakat son bir iki yıldır, sanırım eninde sonunda felakete götürecek bir yola girdim. Sorunumun özünün cinsellik olduğuna inanıyorum. Bekar kalma, eşsiz bireyselliğimi sürdürme ve bağırışız olma arzumla, güvence ve eşlik konusunda, hatta dahası özellikle cinsel doyum konusunda duyduğum aşırı ihtiyaç arasında parçalanıyorum. Sadece 21 yaşındayım ve eminim ki benim yaşım için normal olandan çok daha fazla erkekle yakın cinsel deneyimler yaşadım. Geç başladım ama çok yoğun bir cinsel yaşantım oldu. Sorun şu ki hiç tatmin olmuyorum. Yaşamımda (kendi kendimi pekala tahrik edebilsem de) bir erkeğin tahrik etmesiyle sadece üç defa orgazma eriştim ve öyle görülüyor ki delicesine en yüksek orgazm arayışı içindeyim. Bir yataktan diğerine, ne idüğü belirsiz bir ilişkiden diğerine atlıyorum. Bir erkeğe aşık olduğum zaman, kendi tepkisizliğim karşısında hüsrana uğrayıncaya kadar veya eşimin sahipleniciliği karşısında geri çekilinceye kadar kendimi ona adarım. Son zamanlarda, ıslah olmaz bir bekar olduğunu bildiğim erkeklere kayıyorum gitgide, ki bu beni daha da hüsrana uğratıyor, çünkü sevilmenin verdiği güvenceyi istiyorum ben.
Ne aşkı bulabiliyor ne de cinsel zevk alabiliyorum ve şu andaki bu davranışımın kişiliğime ve geleceğime ne yaptığını merak ediyorum. Gittikçe daha kötümser olmaya başlıyorum ve bu arada daha az samimi ilişkiler kuruyorum, evde tek başıma oturup doğru insanı bekleyecek kadar güçlü değilim. Seks konusunda kendimi suçlu hissetmiyorum, bundan hoşlanıyorum, ama öyle görünüyor ki sadece fiziksel bir temele dayanmayan bir ilişkiye nasıl başlanacağını unuttum.
Bunun, çoğu insanın itiraf etmek isteyeceğinden daha fazla, bu özgür ahlak çağındaki kadınların ortak problemi olabileceğini hissediyorum.
Bu gece tek başımayım; yorgun, yalnız, hüsrana uğramış ve mutsuzum ve muhtemelen iyi bir uyku çektikten sonra bu ruh halim değişecek olsa da, bu içsel duyguların alkole düşerek acı bir şekilde açığa çıktığını ve bunların benim gerçek duygularım olduğunu ve yarın ben bu duyguları genç, modern, özgür kadın görüntüsü arkasına saklamaya çalışmadan önce kesin çözümler gerektiren sorunlar olduğunu hisediyorum.
Yardımlarınız için minnettar kalacağım.
Saygılar, Rhoda
***
Ruth
Kocamla ilk evlendiğimizde, içimizden biri ne tür bir ilişkiye girerse girsin kendisini diğerinin istekleri tarafından sınırlanmış hissetmemesi gerektiği konusunda anlaşmıştık- bu istekleri göz önüne almalı, fakat sonra kendi kararlarımıza göre davranmalıydık. Güzel- ta ki beş yıllık bir evlilik ve iki yaşında bir oğlan çocuğundan sonra bir erkek, arkadaşımla çoşkulu bir ilişkiye girene kadar. Dört ay boyunca zamanımızın büyük kısmını bir arada geçirdik -işte birlikte çalışıyorduk, konuşuyorduk, birlikte ders çalışıyorduk v.s. ilkbahar sömestrisinin sonunda çok iyi ahbap olmuştuk ve açık bir cinsel ilişkiye girmeden ayrıldık…
Bir ay sonra onu tekrar gördüm. Beni özlemişti ve beni sevdiğini söyledi. Duygularının benim duygularıma benzediğini bilsem de kendi duygularımı aşk olarak belirlemiyordum. Ama ilişkimiz bu noktada cinsel olmaya başladı. Kocam ve ben birbirimize tam anlamıyla dürüst olacağımıza söz vermiş olduğumuz için ona başından beri herşeyi açıkça anlatmaya devam ediyordum. Bu adamdan çok hoşlandığımdan haberi vardı ve işin içine cinselliğin girmemesi konusunda çok kararlı olduğum için çok rahatsız olmuyordu … ama sonraları işin içine cinsellik girdi. Bu noktada herşey dağılmaya başladı. Kocam, birkaç defa karşılaşmış olduğu bu adamın beni ustalıkla yönettiğine ve onunla bütün ilişkimi kesmem gerektiğine inanıyordu.
Uzun, ve ağır tartışmalar başladı aramızda -benim iddiam, bunun, bana göre olması gerektiği şeklin ve kocamın da olması gerektiğine inandığını farzettiğim şeklin tersi olduğuydu… onun iddiası ise “bilinçaltı seviyede” başka bir adamla seks yaptığımı bilmeye dayanamadığıydı.
Şöyle karar verdi; eğer bu ilişkiye devam etmek istiyorsam derhal işe girip ev masraflarının %50’sini karşılamak zorundaydım, v.s., v.s. Ama bu bile onu “yatıştırmadı”. Karı-koca ilişkimize eskiden olduğu gibi devam edemiyordu.
Belki de çocuğuma ve kendilerini geçindiremeyen ve bizimle beraber yaşayan altı akrabaya karşı sorumluluğumun yanında kendi isteklerimi bu kadar öne sürmemem gerektiğine karar verdim ve ilişkimi cinşellik-olmayan bir temelde (öpüşme yok, dokunma yok, v.s.) sürdürmeye razı oldum. Ama kendimden ve kocamdan rahatsızdım ve kızgındım…
Sonra kocam bu ilişkiye hiç devam etmememe karar verdi. Şiddetli bir saldırganlık başladı -ve bu nihayet kocamın yüzüme vurduğu bir kavgayla son buldu ve ona artık onun hakimiyeti altında yaşamayı reddettiğimi ve onu terkedeceğimi söyledim.
Bu noktada her ikimiz de aramızda ilişki ve iletişim kuracak başka bir yol olması gerektiğini kabul ettik.
Şimdi, aramızda her ikimiz için de rahat olan bir ilişki kurmaya çalışarak bir arada oturuyoruz. Fakat onun açıkça istediği, yaşantımın her anım onun yaşantısına katılarak geçirmem. Sadece, sadece ve sadece onunla oynamalıyım -onunla öğrenmeliyim- onunla sevmeliyim. Boğulduğumu hissediyorum.
Benimle süper-sadık, idealleşmiş, tam bir birliktelik kurmak gibi bir fikri var. Ben böylesi bir yoğunluk, ilişkide böylesi bir sorumluluk istemiyorum. Yine de kocamla aramda bir ilişki olsun istiyorum.
Arkadaşımla cinsel bir temelde (cinsel ilişki anlamında değil) ilişkimize devam ediyoruz ve ben dört gözle sonbaharda tekrar onunla olmayı bekliyorum. Evdeki durum rahat değil, şu anlamda ki, ne zaman kocamla sakin bir an geçirsem, kocamın günümün ve düşüncelerimin her ayrıntısını ona anlatmam için ısrar edişiyle hemen bir gerginlik oluşuyor. Onun yaşantıma fazla tecavüz ettiğini hissediyorum … ondan hiçbir ayrı gayrılığımın olmadığını … onun hoşuna gitmeyebilecek şeyleri ona söylememem için çok rahatsız bir hava yaratarak beni kendi kararlarına göre yaşamaya zorladığını hissediyorum.
Şimdi, ben varoluşçu düşüncelerle böylesine ilgiliyken, her- şey gerçekten de benim kontrolümün dışında gibi görünüyor. Bu ikilemden bir çıkış yolu yok ve ben de sadece becerebildiğim kadarını yapmaya ve sonra da kendi isteklerime karşı ilgisiz kalmaya karar verdim.
Saygılarımla,
***
Stephanie
Ben kırk yaşında bir kadınım ve görünüşte mutlu bir evliliğim var. Kişisel problemlerim konusunda kimseye danışmadım, ama siz güven telkin ediyorsunuz ve anti-tıbbi, anti- psikolojik yaklaşımınız .-felsefeniz- bana çok ümit vaadedici görünüyor. Kocam, elli iki yaşında, iyi tanınan ve kendini adamış bir avukattır (bir anonim şirket uzmanı) ve çok iyi para kazanıyor. Yine de kendimi her yandan sıkıştırılmış ve sürekli hüsrana uğramış hissediyorum. Gerginim, mide kaslarım hep sıkışıyor ve baş dönmesi nöbetlerine giriyorum. Dahiliye uzmanı doktorum bunlar için fiziksel hiçbir neden bulamıyor.
Gösterdiğim başlıca belirti şu ki sürekli ağlamaklı bir haldeyim ve bunu çok utanç verici buluyorum. Asla bağıra çağıra ağlamam ben. Ama gözyaşlarım akmaya ve gözlerim kızarmaya başlayınca midem ve boynum kasılıyor ve hatta yüz kaslarım bile geriliyor. Sizin derslerinizde önerdiğiniz gibi, hayalimde de olsa, hüngür hüngür ağlamayı denedim, ama bir türlü yapamadım.
Yoğun bir şekilde rüya gördüğümü biliyorum, ama rüyalarımı hiç hatırlamıyorum ya da anlatamıyorum.
Arkadaşlarım benim çok ürkek ve çekingen, çok itaatkar ve memnun etme heveslisi olduğumu söylüyorlar. Çocukken annemin ağladığım için kıçıma bir şaplak attığını hatırlıyorum. Belki hala korkuyorum.
Altı çocuğum var. Onları seviyorum, fakat sevgimi onlara ifade edemiyorum. Onlarla resmi, formalite icabı ve katı bir ilişkim var. Yogayı seviyorum. Yoga yapıyorum ve öğretiyorum. Bunu gerçekten seviyorum!
Size kocamdan başka kimsenin bilmediği ve müthiş utandığım birşey söylemem gerek. Benim hiç cinsel hayatım yok. Hiç yoğun bir seks hayatım olmadı -hiç istemedim- sekiz yıl önce son kızımızın doğumundan beri hiç birlikte olmadık. Ben sevişmek istemiyorum; cinselliğe ihtiyacım yok benim. Kocamı çok seviyorum, ama korkunç bir suçluluk hissediyorum. Bana çok içerlemiş, benden nefret ediyor olmalı. Başka bir kadınla birlikte olmadığını biliyorum. Ben bir başarısızlık abidesiyim. Seks olmadan sevebilecek erkek var mı? Siz danışmanlık deneyiminizde hiç böyle bir erkekle karşılaştınız mı?
Yalnız bırakılmayı tercih ederdim. Biliyorsunuz, Dr. Koestenbaum, sınıfta önerdiğiniz gibi, benim için ideal olan yaşantıya dair bir fantazim var. Kurduğum en rahatlatıcı fantazi – bunu itiraf etmek bana acı veriyor- kocamın öldüğünü düşünmek: o zaman onu seksten mahrum bıraktığım için hiç suçluluk duymayacağım.
Değişmek isterdim, Dr. Koestenbaum. Ev işinden nefret ediyorum, yemek pişirmekten nefret ediyorum ve kocamla seks yapmaktan nefret ediyorum. Değişmek isterdim, böylece bütün bunlardan hoşlanmayı öğrenebilirdim.
Yorumlarınızı ilgiyle bekliyorum, kocam da öyle.
Teşekkür ederim,
Stephanie
ANALİZ
Bu mektupların basitleştirilmiş bir analizi aşağıdaki görüşleri ortaya çıkartıyor: (1) Bu kadınların sözde problemleri, doğru ve uygun bir cinsel davranış biçimi olduğu varsayımına dayanıyor; (2) aşk, seks, evlilik ve ailenin çeşitli cephelerini ayırmak ya da birleştirmek, özdeşleştirmek veya ayrıştırmak için kendi özgürlük anlayış ve bilgilerini bastırmışlardır; ve (3) kendilerini buldukları genel biyolojik ve sosyal yapılar içinde kendilerini belirleme özgürlüğüne sahip olduklarının farkında değiller. Eğer bu özgürlüğün farkına vardırılabilirlerse, o zaman bu üç kadın da dönüşüm geçirmiş kişilikler olacaklardır.
Rhoda aşk istiyor ve bunu seks yoluyla arıyor. Cinsel anlamda kolay ele geçiyor; ama sırf seks için seks istemiyor. O aşk istiyor. Eğitiminde bir yerde kültürümüz ve kültürümüzün o hilekar materyalizmi tarafından, fiziksel yöneltimin bir bilinç yakınlaşmasına ya da ruhsal doygunluğa götürdüğüne inanacak şekilde yanlış yönlendirilmiş; seksin aşka götürdüğü öğretilmiş ona. Cinsel deneyimleri tatminkar değil, ama bunun nedeni teknik yönden zayıf olması veya kendisini suçlu hissetmesi ya da bu türden birşey değil. Rhoda’nın söylemek istediği “Artık seksten hoşlanmıyorum” (ya da “Ciddi nitelikleri olan seksten hoşlanıyorum”) ifadesi, “Aşk istiyorum ama yok” diye çevrilebilir. Aşk arayışı felsefi bir girişimdir, oysa seks arayışı psikolojik, fizyolojik ve biyolojik bir faaliyettir. Kültürü ona ne nasıl bir bilinç olunacağını ne de başka bir bilinçle nasıl karşılaşılacağını öğretmiş. O, karısını gebe bırakmak için bir adam kiralayarak ona karşı sevgisini ifade eden iktidarsız bir erkek gibi arıyor aşkı!
Rhoda aşkın cinsellikte ifade bulmasını istiyor. Aşkla seksin bu bağlantısı özgürce seçilebilen insani bir olasılıktır. (Gerçi yaşamda bir insanın akıl sağlığının sekssiz aşkı seçmenin daha otantik olduğu şeklindeki felsefi bilgiyle korunabildiği durumlar vardır.) Rhoda cinsellikle uzlaşmış aşkı seçmek istiyor ama bunu nasıl yapacağını bilmiyor. Ve bu bilgisizlik, kendi iç bilincinin yapısı hakkmdaki, kişiler arasındaki aşk yakınlaşması içinde insani bir karşılaşmanın doğası hakkındaki ve bilincin ve yakınlaşmanın doğasını cinselliğin etinde ifade etmenin sırları hakkındaki cahilliğine dayanmaktadır. Bu kitap ona ve böyle problemleri olan herkese yardım etmek niyetindedir. Rhoda kendisine ait otantik bir bilinç kazanmak ve sonra da başka bir olgun yetişkin bilinçle otantik bir ilişki geliştirmek ihtiyacında. Sonunda, cinsel anlamda doymuş olmak için, Rhoda ve olgun sevgilisi karşılaşmalarını cinselliğe geçirmeye karar vermelidirler. Rhoda varoluşçu aşkın ne olduğunu anlamalı ve sonra da varoluşçu aşkın tam bir varoluşçu cinsel deneyimle nasıl bütünleştirileceğini öğrenmelidir.
Ruth cinselliğini kocasını cezalandırmak için kullanıyor. Seksin nörotik bir şekilde kullanılmasıdır bu. Yaşam biçimini Ruth seçmedi; kendi cinselliğini belirlemek için kişisel sorumluluk üstlenmedi. Kendi kendine şöyle demeli: “Ben kendimi, seksi erkeğini cezalandırmak için kullanan bir kadın olarak tanımlıyorum. Bu kendimi-belirleme için tüm sorumluluğu üstüme alıyorum çünkü erkeğimi cezalandırmanın doğru olduğuna karar verdim.” O zaman davranışlarına ilişkin hiçbir problem olmaz ortada -eğer bu seçimi yapmaya devam ederse.
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Aile Psikoljik Danışma Psikoloji
- Kitap AdıVaroluşçu Cinsellik Varoluşçu Seks
- Sayfa Sayısı320
- YazarPeter Koestenbaum
- ÇevirmenNur Yener
- ISBN9789757200420
- Boyutlar, Kapak13 x 19 cm , Karton Kapak
- YayıneviMavi Yayınları / 1998