Sadece Hollywood’un değil, Avrupa sinemasının da vazgeçemediği bir kaynak olan Dr. Jekyll ve Mr. Hyde, yirmiden fazla filmin konusu olmuştur. İnsanlığın felsefe, düşünce ve etik tarihi kadar eski olan iyi-kötü çatışması burada bir kez daha karşımıza çıkar. Saygın doktor Jekyll, içtiği ilaç sonucu kötü ruhlu, ürkütücü Mr. Hyde’a dönüşmektedir. Çevresinde iyi, kibar ve kültürlü bir kişi olarak bilinen Dr. Jekyll’ın ikinci kişiliği, toplumun iki yüzlü ahlakına da işaret eder.
Victoria çağı orta yaş erkeklerinin Edinburgh ve Londra dünyalarında dolaşan Stevenson, bize yüzeyi parlak bir dünyanın altında fokurdayan bataklığı da göstermek istemiştir.
***
ROBERT LOUIS BALFOUR STEVENSON
(D. 13 Kasım 1850, Edinburgh, İskoçya – Ö. 3 Aralık 1894, Vailima, Samoa)
İskoç şair ve yazar. Babası varlıklı bir inşaat mühendisiydi. Hukuk öğrenimi gören Stevenson, öğrencilik yıllarında, burjuva toplumuna karşı çıkarak, bohem bir yaşamı benimsedi. 1873 sonlarında, solunum yollarından rahatsızlanınca tedavi için Fransız Rivierası’na gitti ve ardından, sık sık Fransa’ya ziyaretlerde bulundu. An Inland Voyage (İç Kesimlere Yolculuk; 1878) ve Travels with a Donkey in the Cévennes (Eşek Sırtında Cévennes Yolculuğu; 1879) adlı eserleri bu gezilerinin ürünüydü. Roads (Yollar) adlı denemesi 1873’te Portfolio’da, Ordered South (Düzenli Güney) 1874’te MacMillan’s Magazine’de ve Victor Hugo üzerine yazdığı bir inceleme de, The Cornhill Magazine’de yayımlandı. Yazar olarak adından ilk söz edilişi de, bu denemeler sayesinde oldu.
1876’da Amerikalı Fanny Vandegrift Osbourne’a âşık oldu ve peşinden Amerika’ya gitti. Bu yolculuğu, daha sonra The Amateur Emigrant (Amatör Göçmen; 1895) ve Across the Plains (Düzlükleri Geçerken; 1892) adlı eserlerinde anlattı.
Stevenson, ülkesine döndükten kısa bir süre sonra eşi ve üvey oğlu ile birlikte Davos’a gitti. 1881 yazından sonra İskoçya’ya döndü ve Treasure Island’ı (Define Adası;1881) orada yazmaya başladı. Romanı Davos’ta bitirdikten sonra Prince Otto (Prens Otto; 1885) adlı kitabına başladı. Ancak bu roman fazla başarılı olamadı. Yine aynı sene, The Cornhill’de yayımlanan denemelerini Virginibus Puerisque adıyla bir araya getirdi. Bunu, en güzel öyküleri sayılan Thrawn Janet (Huysuz Janet) ve The Merry Men (Neşeli Erkekler) izledi. Kendisine büyük ün kazandıran Kidnapped (Kaçırılan Çocuk; 1886) ve İki Yüzlü Adam’ın ardından, 1887’de ABD’ye gittiğinde yayıncılar peşinden koşuyorlardı.
Ertesi sene bir yat kiralayarak ailesiyle birlikte San Francisco’dan Güney denizlerine açıldı ve yaşamının geri kalanını Güney denizlerinde dolaşarak geçirdi. A Footnote to History (Tarihe Bir Dipnot; 1892) ve In the South Seas (Güney Denizlerinde; 1896) bu yolculuğun ürünüdür. 1890’da Samoa’ya yerleşen Stevenson, beyin kanaması sonucu öldü.
Stevenson’ın diğer önemli eserleri arasında, The Master of Ballantrae (Ballantrae’ın Efendisi; 1889) ve The Bottle Imp (Şeytanlı Şişe; 1891) yer alır.
ÖNSÖZ
Robert Louis Balfour Stevenson ülkemizde Define Adası (1881), Kaçırılan Çocuk (1886) ve Strange Case of Dr. Jekyll and Mr. Hyde (İki Yüzlü Adam/Dr. Jekyll ile Mr. Hyde, 1885-1887) romanlarıyla tanınmıştır. İskoç şair ve yazar Stevenson’ın birkaç kez sinemaya da aktarılan bu eseri, daha yayımladığı yıl kendisine büyük bir ün sağlamıştır. Bu romanın dilimizde “İki Yüzlü Adam” adlı bir çevirisinin bulunması düşündürücüdür: İki farklı yüz, bir insanın yüzündeki fizyolojik bir değişime işaret ediyorsa, böyle bir değişim söz konusu olmadığı için (çünkü bütün bir beden fizyolojik değişime uğramaktadır), bu başlık ya da seçilen ad isabetli olmamıştır. Dilimizde “ikiyüzlülük” sözcüğü, kalleşlik, riyakârlık, içten pazarlıklı olma, sahtekârlık vb. gibi anlamlara da geliyor; okur romanın adını bu yoruma bağlı kalarak ve bu çağrışımları göz önüne alarak okuduğunda, tam bir çıkmaza sürüklenecektir: Çünkü Doktor Jekyll’ın doppelganger’i,1 onun öteki kimliği ya da kötü yanı olarak anlaşılabilecek Mr. Hyde’ı “doğuruşu”nun bir kalleşlikle, ikiyüzlülükle, ahlaki bir kişisel çöküşle uzaktan yakından ilişkisi bulunmamaktadır.
Adı, “Doktor Jekyll ile Mr. Hyde Arasındaki Tuhaf Olay” diye çevrilebilecek bu kısa romanı, R. L. Stevenson, uzun süren bir hastalığın ardından nekahet dönemine girmişken kaleme alır. İki kimlikli bir insan fikrinin, Stevenson’ın gece gördüğü bir kâbusun (da) eseri olduğu ileri sürülmektedir. (background on Dr. Jekyll and Mr. Hyde.) Eşi Fanny onu kâbusun ortasında uyandırmış, Stevenson ise karısına kendisini “güzelim bir öcü masalının” ortasında uyandırdığını söyleyerek epeyce sinirlenmiş, ardından gördüğü kâbusun içindeki fikri geliştirerek bundan uzun bir anlatı çıkarmıştır. İlk haliyle bu anlatı, tipik bir korku öyküsüdür; gerilim ve korku öğelerini işlemesinin ötesinde, elimizdeki metindeki gibi, derin bir anlamı, alegorik,2 simgesel uzantıları bulunmamaktadır. Stevenson öyküyü eşine okur; eşi bu güzel “çekirdekten” çok daha fazlasının üretilebileceğini söyler ve bu düşüncesinde inatla direnir (aynı kaynak). Stevenson ilk öykünün el yazmalarını yakar, elimizdeki metin 1885-86 ve 87 yıllarında üç yıllık bir süre içinde oluşmuştur.
1887’de okura ulaştığında, edebiyat eleştirmenleri büyük bir yapıt ile karşı karşıya oldukları fikrinde birleşmişlerdir. The Times’ta kitaba övgüler yağar, “Bay Stevenson’ın o güne kadar yazdığı hiçbir şeyin bu kadar etkileyici” olmadığı, anlatının kendilerini yazarın orijinal dehasının çok yönlülüğü ile tanıştırdığını belirtirler. Bu metin, “fantastik edebiyatın,” bütünlüğü olan, tamamlanmış bir örneği olarak kabul edilir. Dr. Jekyll “Stevenson’ın ilk kez kompozisyon bakımından kusursuz düzenlenmiş, yapısı sağlam, çok güçlü bir kıssadan hisse içeren anlatısıdır” gene eleştirilere göre.
Aslında sosyal-tarihsel çerçevesine baktığımızda, anlatının, R. L. Stevenson’ın yaşantısının çok da ötesinde bir dünyada “dolaşmadığını” söyleyebiliriz. Kişiler dönemin Edinburgh ve Londrası’nın orta yaşlı erkekleridir; (hizmetçi kadının göz tanıklığının dışında) kadının herhangi bir “rol” almadığı bu anlatıda Stevenson çok iyi tanıdığı bir sosyal çevreye ve erkekler cemaatine çevirir bakışlarını: Aydın, burjuva (büyük burjuva), bürokrat, aristokrat kişilerin dünyasıdır bu; kulüplerde, çaylı toplantılarda, sohbetlerde kurulan ve bozulan ilişkilerin dünyası. Stevenson birkaç “fırça” darbesiyle bizi bu dünyaya sokar; olayın odağında, sadece ve sadece gerekli olanı çekip alır; çünkü amacı ne bu dünyayı enikonu betimlemek ne de yaşama tarzıyla, Victoria Çağı3 tutuculuğu ve bu dönemin ahlak anlayışıyla hesaplaşmaktır: Stevenson, tesadüfi, yerel, belli şartlar altında geçen bir kurmacayı, insanın, daha doğrusu felsefe-etik tarihinin en temel tartışması ile bütünleştirir. Ve Platon’un4 “Devlet” diyaloğunda ileri sürdüğü bir tezi doğrular sanki bir yandan: Büyük iyilikler ve büyük kötülükler büyük ruhlardan gelir; sıradan insanların ne yaptıkları ne de yıktıkları büyüktür.
Dr. Jekyll ve Mr. Hyde’ın, kişinin içindeki bastırılmış homoseksüel (ikinci) kimliğe bir yollama olduğu tartışmaları da sıkça yapılmıştır. Özellikle Dr. Jekyll’ın erkekler cemaati içinde her şeyini paylaştığı hemcinsleri ile kurduğu ruhsal, duygusal bağın (Bakınız Lanyon ve avukat Utterson ile mektuplaşmalar) belirginliği, sosyete içindeki dolaşmalarında bu orta yaş erkeğin kadınlar ile ilişkisine yönelik herhangi bir ima ya da açıklama bulunmaması ve elbette metnin satır aralarına gizlenmiş olanı psikanalitik analizlerle ortaya çıkarabilenlerin iddiaları, ayrı bir yorumun imkânlarını tanımaktadır. Nitekim metni okuyan homoseksüel bir arkadaşı Stevenson’a yazdığı bir mektupta, öfkeli bir üslupla: “herhangi bir kimsenin kişinin (ruhundaki) uçurumların derinliklerini” eşeleme hakkı olduğunu sanmıyorum diyecektir. Buna cevap veren Stevenson, Dr. Jekyll’ın, bizzat kendisinin sahip olduğu korkunç kişiliğinin (bu yanının) ifadesi olduğunu açıklayacaktır. Artık ortaya çıkmıştır bu ikinci kimlik (korkulacak yan) ve “umarım o gelecekte de yaşayacaktır artık” der Stevenson.
Kuşkusuz Stevenson’un öyküsünün, az önce belirttiğimiz gibi, “sorunsal ayağının” insanlığın düşünce tarihi kadar eski olduğunu biliyoruz. İnsan iyi mi kötü mü sorusu, aslında felsefe, din, düşünce tarihinin masasından hiç eksik olmayan “çerezi”, belki de “ana yiyeceğidir.” Ancak kişiliğin bölünmesi (günümüz modern psikolojisinin, psikanalizin açıklama ve yorumlarını bir yana bırakırsak) bilimsel düzlemden önce edebiyat düzleminde (hatta eski mitolojide) ortaya çıkmıştır. Bu sayfalar sürebilecek yolculuğa çıkmaksızın, geç romantik dönemden Stevenson’a örnek bir yapıta, E. T. A. Hoffmann’ın,5 Şeytanın İksiri’ne (1816), bunun dışında ünlü şair Shelley’nin6 dostu olan ve iki ciltlik Shelley biyografisinin yanı sıra Ateizmin Zorunluluğu adlı yapıtıyla şimşekleri üzerine çeken Thomas Jefferson Hogg’un7 (18. yy.) The Private Memories and Confessions of a Justified Siner’ına (1824) (Suçsuzluğu Kanıtlanan Bir Günahkârın Anıları ve İtirafları), E. A. Poe’nun8 William Wilson’ına (1839)9 ve özellikle de Théophile Gautier’nin10 pek bilinmeyen ya da biyografik tanıtım yazıları içinde yer almayan Chavalie Double’ına işaret edebiliriz. Romantik akımın olduğu kadar “sanat için sanat” akımının ve estetikçi anlayışın da içinde yer almış olan Gautier’nin bu anlatısı, kahramanı çifte karakterli Oluf’un çevresinde döner. Oluf Dr. Jekyll ve Mr. Hyde örneğindeki gibi, iki kişilikli bir hayat sürer.
Stevenson anlatısında Frankenstein ya da Modern Prometheus11 romanındaki, ama asıl B. Stoker’ın12 Drakula’sındakini (Bordo Siyah Klasik Yayınlar, Nisan 2005) andıran bir anlatım tekniğinin izlerini bulmak mümkün. Fantastiğe, gerçekdışına yönelik bu anlatılarda, anlatılana inandırıcılık kazandırabilmek için, günce kayıtları, mektuplar kullanılmıştır. Okur, doğrudan yaşantıya tanık olanların ya da olayı yaşayanların ağzından nakledilen “bilgileri” en azından gerçeklik duygusu ile karşılamaktadır. Aynı teknik burada da karşımıza çıkıyor. Mektup, roman teorilerinde, modern (burjuva) romanının kökeni olarak kabul edilmektedir zaten. Burjuva insanının kendi iç dünyasını yakın çevresine açma, kendini analiz etme, kendisiyle hesaplaşma aracı olarak anlaşılabilecek olan mektup, bu “ben-anlatı biçimi”, giderek “o” kimliğin gerisine çekildikçe modern romanın da sahneye çıktığı yolundatezler vardır (Bkz. Jürgen Habermas,13 Kamusal Alanın Yapısal Dönüşümü). Bir iç dökmedir mektup, adresi aslında kişinin kendisine dönük bir paylaşmadır. İçtenliğinden kuşku duyulmadığı ölçüde de “sahicidir.” Anlattıklarıyla, hissettirdikleriyle, düşünceleriyle. Dolayısıyla, mektup biçiminde kaleme alınmış ya da yer yer bu biçimle desteklenmiş bir metin, fantastik de olsa, (çağın) okurunda bir gerçeklik duygusu yaratmadan edemeyecektir.
Stevenson üçüncü tekil kişi yazılmış bu öyküde, bir başka çözümle sahicilik duygusunu artırır: Olayın içinden bir kişinin gözüyle, Avukat Utterson’ın tanıklığıyla sunar okura. Edebiyat bilimi bu anlatım tekniğine, “kişileştirilmiş anlatım” diyor. Anlatıcı olayın içinden seçtiği kurmaca kişiyi, bir kamera gibi kullanıp, olup biteni onun gözünden verdiği için, bu anlatım tekniği de anlatıcıyı sınırlamakta, kendi düşüncelerini anlatıya yedirmesine pek imkân vermemektedir. İşte tam da bu ihtiyacın doğduğu yerde anlatıcı (Stevenson), kişileştirilmiş anlatıcısı Utterson’ı da kenara çekip bu kez Doktor Jekyll’a açıklamalar yaptırmaya başlar; ilginçtir, burada yazar mektup biçimini seçmemiş, Doktor Jekyll’ın itirafını herhangi bir arkadaşına yapılmış gizlenmesi gereken bir içdökümü olarak tasarlamamış, bir bakıma kendisi Doktor Jekyll olarak o korku verici yanı üzerine konuşmaya başlamıştır: ‘18. yüzyılda doğdum ve doğar doğmaz da büyük bir servete kondum’ cümlesiyle başlayan bu açıklama, her insanın benliğinde iki ayrı karakter barındırdığı kanaatini paylaştıktan sonra, insan vicdanındaki iyi ile kötünün sürekli bir savaş içinde bulunduklarını hatırlatır. Maddi varlık manevi varlıktan ayrı, bağımsız varolabilmektedir, doktorun (anlatıcının/yazarın) düşüncesine göre. Ama bizce asıl ilginç olan, bu dönüşümleri iyiden kötüye geçişleri ve tersini mümkün kılan “ilacın” aslında hatalı bir çeşidinin böyle bir gelişime izin vermiş olmasıdır. Burada “açıklanamaz olanı görünürde mantıki bir zarfın içinde” gizleme kuralını, ileride bilim-kurguda sıkça kullanılacak bir tekniği buluyoruz: Bir şekilde, ilacın hatalı bir versiyonu bu dönüşümleri sağlamıştır, ama tekrarlanamaz, açıklanamaz bir “olaydır” bu.
Dr. Jekyll ve Mr. Hyde, 20. yüzyılın ilk yarısında, Hollywood’un konuya el atmasıyla tartışılmaz bir popülerliğe kavuşacaktır. Sayısız Dr. Jekyll ve Mr. Hyde versiyonu arasında, dişe dokunur bir iki örnekten akılda kalanı, yönetmeni ünlü Rüzgâr Gibi Geçti ve Oz Büyücüsü ile adını sinema tarihine yazdırmış olan Victor Fleming’in14 imzasını taşımaktaydı. Ancak o güne kadar neredeyse yağmalanmıştı konu.
Roman, 1908, 1910, 1912, 1913 ve 1920’lerde sessiz sinemanın “boyacı küpüne” dönmüş, 1931’de sesli sinemaya geçmiş, ünlü İngiliz korku filmleri firması Hammer ve gene ünlü korku filmleri ustası Christopher Lee bize bu iki ruhlu adamı sunmuş, Shane filminin unutulmaz Chayen silahşörü Jack Palance, romanın TV versiyonunda doktoru ve içindeki kötü adamı canlandırmıştır. 1971’de bir kez daha Christopher Lee, Dr. Jekyll kimliğiyle karşımıza çıkar. Doktor Jekyll’ın Karısı, Dr. Jekyll’ın Kanı (1981) filmlerini gene ünlü simaların yer aldığı 1989, 1990, 1999 versiyonları izlemiştir. Doktor Jekyll’ın Oğlu (1951), Dr. Jekyll’ın Kızı (1957), Dr. Jekyll ve Kurtadam (1972), araya sıkıştırabileceğimiz öteki versiyonlardır. Ancak kişisel olarak unutamadığımız İki Ruhlu adam versiyonu, çocukluk dönemimin ünlü ikilisi Butt Abbbott ve Louis Castello ikilisinin İki Açıkgöz versiyonudur. Sanırız “İki Açıkgöz İki Ruhlu Adama Karşı”ydı filmin adı. İlginç bir dönüştürme “Dr. Jekyll ve Kızkardeşi Hyde”da, ünlü tipin cinsiyetini değiştirmiş (1971), “Dr. Black and Mr. Hyde”da ise, bu kez siyah olan Doktor, beyaz derili bir caniye dönüşüp durmuştur. “Mary Reilly” (1996), olayı, Dr. Jekyll’ın karısının bakış açısından anlatan ilginç bir film
————
1 Doppelganger: Hayatta olan bir kimsenin eşruhunu taşıdığı tasavvur edilen ve yalnız o kimseye görünen hayalet; yansı, kişinin aynısı, benzeri, öteki ben’i.
2 Alegori: Bir görüntü, bir yaşantı ya da bir davranışın daha iyi kavranmasını sağlamak için göz önünde canlandırıp dile getirme.
3 Victoria Çağı: İngiltere’de Kraliçe Victoria’nın (1837-1901) hüküm sürdüğü döneme verilen ad. Bu döneme, katı bir ahlakçılık, tutuculuk, doğaüstü olaylara ilgi, dargörüşlülük, kibar görünüp her şeyde kusur bulma, maddiyatçılık gibi özellikler damgasını vurmuştur. Bu dönemin yüzeysel görüntüsünün altında yatan çelişki ve tutarsızlıklar ise İngiliz edebiyatına epey bir malzeme sağlamıştır.
4 Platon: (İ.Ö. 428/427, Atina – İ.Ö. 348/347, Atina) Öğretmeni Sokrates ve öğrencisi Aristoteles ile birlikte Batı felsefesinin kurucularından eski Yunanlı filozof.
5 Ernst Theodor Amadeus Hoffmann (1776 Kaliningrad, Rusya-1822 Berlin, Prusya): Yazar, besteci ve ressam. Öykülerinde insanların yaşamını etkileyen doğaüstü ve uğursuz yaratıklara yer vermiş, böylece insan doğasındaki garip yanları ortaya çıkarmaya çalışmıştır.
6 Percy Byshhe Shelley (1792-1822): İngiliz dönem şairi. Lirik şiirleriyle ünlüdür.
7 Thomas Jefferson Hogg (1792-1822): Dostu Percy Shelley’nin ilk biyografi yazarı olarak tanınan İngiliz yazar.
8 Edgar Allan Poe (1809-1849): ABD’li öykü yazarı, yapıtlarıyla korku edebiyatı ve polisiye türünün gelişiminde önemli bir rol oynamıştır.
9 Edgar Allan Poe’nun doğaüstü öğelere yer verdiği bir korku öyküsü.
10 Théophile Gautier (1811-1872): Fransız şair, romancı, eleştirmen ve öykü yazarı.
11 Percy Byshhe Shelley’nin karısı Marie Wollstonecraft Shelley’nin ünlü Frankenstein adlı korku romanı; Bordo Siyah Klasik Yayınlar, 2004.
12 Bram Stoker (1847-1912): Ünlü korku romanı Dracula’nın yazarı İngiliz romancı.
13 Jürgen Habermas (1929-): Alman düşünür ve sosyolog.
14 Victor Fleming (1883-1949): ABD’li ünlü sinema yönetmeni.
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Dünya Klasikleri Roman (Yabancı)
- Kitap AdıDr. Jekyll ve Mr. Hyde
- Sayfa Sayısı112
- YazarRobert Louis Stevenson
- ÇevirmenOsman Çakmakçı
- ISBN9786053541714
- Boyutlar, Kapak12x21, Karton Kapak
- YayıneviBORDO SİYAH / 2013
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Bataklıkta Gece Yarısı ~ Nora Roberts
Bataklıkta Gece Yarısı
Nora Roberts
Declan Fitzgerald, New Orleans’ın eteklerindeki, toz ve örümcek ağlarıyla kaplanmış tekin olmadığı söylenen köhne Manet Malikânesi’ne gördüğü anda tutulur adeta. Bu yıkık dökük evde...
- Miks, Maks ve Meksin Öyküsü ~ Luis Sepúlveda
Miks, Maks ve Meksin Öyküsü
Luis Sepúlveda
Martıya Uçmayı Öğreten Kedi’nin yazarı Luis Sepúlveda’dan yine sevgi ve dostluk üzerine sıcacık bir öykü… Küçük bir çocuk olan Maks ile kedi Miks’in yolları...
- Temizlikçi ~ Paul Cleave
Temizlikçi
Paul Cleave
KANINIZI DONDURACAK BİR SERİ KATİL ROMANI İşte Joe. O bir seri katil ve aynı zamanda bir polis merkezinde temizlikçi olarak çalışıyor. Şimdi de kendisini...