Bu kitap Ataol Behramoğlu’nun yaklaşık kırk yıllık bir sürede Rus edebiyatı üzerine yazılarını, ülke içinde ve dışında konferans ve sempozyum sunumlarını bir araya getiriyor.Kitabın XIX. Yüzyıl başlıklı ilk bölümünde Aleksandr Puşkin, Nikolay Gogol, Mihail Lermontov, İvan Turgenyev, Saltıkov Şçedrin, Fyodor Dostoyevski, Lev Tolstoy ve Anton Çehov üzerine inceleme ve değerlendirmeler yer alıyor. XX. Yüzyıl başlıklı ikinci bölümde ise Behramoğlu’nun Maksim Gorki, Aleksandr Blok, Vladimir Mayakovski, Boris Pasternak, Anna Ahmatova ve Mihail Şolohov gibi XX. Yüzyıl Rus ve Sovyet klasikleriyle günümüzün Rus yazarlarına ilişkin değerlendirme ve incelemelerini bulacaksınız. Şiirleri, denemeleri, başkaca yazınsal alanlarda yapıtlarının yanı sıra, Rus edebiyatından çevirileri ve bu konuya ilişkin deneme ve incelemeleriyle de çağdaş kültür ve edebiyatımızda önemli bir yere sahip Ataol Behramoğlu’nun bu yapıtı, sadece Rus edebiyatı konusuyla değil genel olarak edebiyatla ilgili okur için hem başvuru kaynağı hem de bir sanatçının elinden çıkmış yazınsal değerde bir yapıttır.
***
SUNUŞ
“Rus Edebiyatı Yazıları” başlığıyla ilk kez kitap bütünüğünde bir araya getirdiğim Rus edebiyatı değerlendirmelerim, 1970 sonlarından günümüze yaklaşık otuz yıllık bir sürecin ürünleridir. Kitabın XIX. yüzyıl başlıklı birinci bölümünde Aleksandr Puşkin, Nikolay Gogol, Mihail Lermontov, İvan Turgenyev, Saltıkov Şçedrin, Fyodor Dostoyevski, Lev Tolstoy ve Anton Çehov inceleme ve değerlendirmeleri yer alıyor. XX. yüzyıl başlıklı ikinci bölümde ise Maksim Gorki, Aleksandr Blok, Vladimir Mayakovski, Boris Pasternak, Anna Ahmatova, Marina Tsvetayeva ve Mihail Şolohov üstüne değerlendirmelerle “Çağdaş Rus Şiiri” başlığı altında başlangıcından günümüze Rus şiirinin evrelerini irdeleyen bir inceleme yer almaktadır.
XVIII. yüzyılda kuruluş aşamasını gerçekleştiren, aydınlanmacı değerlerin savunucusu Batılı bir edebiyat kimliğiyle hızla gelişen Rus edebiyatı bununla birlikte henüz uluslararası bir kimlik kazanamamışken XIX. yüzyılda Aleksadr Puşkin ve Nikolay Gogol’ün yapıtlarıyla hem derinliğine ulusal hem de evrensel bir düzeye ulaştı. XIX. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak ise Fyodor Dostoyevski ve Lev Tolstoy’un yapıtlarıyla dünya edebiyatında öncü konuma yükseldi. XIX. ve XX. yüzyılın kesiştiği bir dönemde Anton Çehov, Maksim Gorki gibi yazarların yapıtlarında gerçekçi gelenek ve yenilikçi öğeler bir aradadır. Aynı dönemde ve yirminci yüzyılın ilk on yıllarında Batı edebiyatlarının başta simgecilik olmak üzere modernist akımları özellikle Rus şiirinde yansımalarını buldu. Vladimir Mayakovski, Aleksandr Blok, Sergey Yesenin, Anna Ahmatova gibi şairler sadece Rus edebiyatı bakımından değil dünya ölçüsünde seçkin şairlerdir.
Kitap bütünlüğü içinde Rus Edebiyatına topluca bir bakış özelliği taşıyacak olan bu yazılar toplamının, böylece hem konuyla ilgili uzman ve öğrencilerin, hem de daha geniş bir okur kitlesinin ilgisini çekebileceğini düşünüyorum.
Ataol Behramoğlu
İstanbul, 2001
GENİŞLETİLMİŞ YENİ BASIMA ÖNSÖZ
Elinizdeki kitap ilk basımından bu yana yazılanlarla, ülke içinde ve dışındaki toplantı ve sempozyumlarda sunulan bildirilerle daha geniş bir kapsama ulaştı.
Bu basımdaki yeniliklerden biri de, yeni basımda yer alan yazılar arasında Rus yazınından Türkçeye ve Türk yazınından Rusçaya çeviriler konusunda incelemelerin de bulunmasıdır.
Ataol Behramoğlu
İstanbul, 2012
I
XIX. YÜZYIL
Aleksandr Puşkin
PUŞKİN’İ NASIL ANLATMALI?
Yapıtlarının tümünü asıllarından ve birçok kez okuduğum, Türkçede iki kalın cilt tutan anlatı (roman-öykü) türünde yapıtlarını birkaç yıl emek vererek dilimize çevirdiğim, yani üstünde yoğun biçimde kafa yorduğum Aleksandr Puşkin üstüne yazmak bana her zaman güç gelmiştir… Rus edebiyatının herhangi bir başka yazarı üstüne, Gogol, Dostoyevski, Turgenyev, Çehov, Tolstoy vb. konusunda sanki daha kolaylıkla yazılabilirmiş duygusu var içimde… Onların yaşam süreçlerini ve yapıtlarındaki ana özellikleri bir tanıtma yazısı içinde özetlemek sanki daha kolay… Nereden geliyor bu duygu? Söz konusu yazarlar Puşkin’den daha mı az değerliler? Hiç kuşkusuz, söylenemez böyle bir şey… Ondan daha mı az yazmışlar, ya da daha mı az yoğun yaşamışlar? Böyle bir şey de söz konusu değil… Yukarda adını ettiğim yazarların her birinin toplu yapıtları Puşkin’inkinden daha çok sayfa tutar. Ve her birinin yaşamı, Puşkin’inkinden daha az yoğun ya da trajik değildir. Öyleyse Puşkin üstüne konuşma zorluğu nereden kaynaklanıyor?
Pek çok yazarın, zamanında büyük ün kazanmış ve değeri bugün de sürmekte olan pek çok yazarın, gerek anlatım biçimleri, gerekse yapıtlarındaki konular ve tartıştıkları sorunlar, yaşadıkları dönemlerin sınırları içinde kalmıştır… Turgenyev’in “Babalar ve Oğullar”ını düşünelim… Bu romanın sanatsal değerini, tartıştığı konuların bugünün toplumlarında da geçerli olan önemini yadsıyabilir miyiz? Fakat, Bazarov tipi, her şeye karşın yaşamayan bir tiptir artık. Canlılığı eksiktir. Yazıldığı dönemin tozları sinmiştir üstüne… Ve daha da ileri giderek “Suç ve Ceza”nın Raskolnikov’u ve “Savaş ve Barış”ın Natalya’sı için aynı şeyleri söyleyeceğim… Söz konusu yapıtların ölümsüz sanat değerlerine, yazarlarının tartışılmaz dehalarına karşın… Ve bir an, Çehov’un öykü ve oyun kahramanlarını düşünelim. Tüm canlılıklarına karşın, yer yer fazlaca romantik, ağır bir hava sinmiştir onların üstüne de…
Bu noktada, Puşkin’in yapıtlarını ve bu yapıtların kahramanlarını düşünüyorum… “Yüzbaşının Kızı”ndaki önemsiz bir tipi, Şvabrin’i düşünüyorum örneğin… Kıskançlık ve tutku yüzünden, kendi sınıfına ihanet eden, hiç inanmadığı halde Pugaçev hareketine katılan bu döneğin kişiliğinde bugünün şu ya da bu yönde döneklerinin, karyeristlerinin capcanlı çizgilerini görmemek olası mı?… Yine “Yüzbaşının Kızı”nda, belki önemsiz görülebilecek bir başka tipin, Pugaçev’in kurmaybaşkanı olan yaşlı köylünün kişiliğinde, Sovyet devrimindeki bir Çapayev’in, bizim Kurtuluş Savaşımızın herhangi bir halk liderinin, Zapata hareketine katılmış bir Meksikalı köylünün ve bugünün Türkiye’sinde ya da bir başka ülkesinde her an karşılaşabileceğimiz bilinçli ama tam da bilinçli olmayan, bu yüzden öfkeli ve eline olanak geçerse acımasız da olabilecek bir halk önderinin çizgilerini görmemek olası mı?.. Ve Pugaçev’in kendisinin abartmalardan alabildiğine arıtılmış, ne olumlu ne de olumsuz yönde şişirilmiş, olabildiğince yalın kişiliği; sanki günümüzün de bir halk kahramanı olabilecek kadar canlı betimlenmiştir. “Menzil Bekçisi”ndeki yaşlı adam, tüm dünyada yaşlı ve ezik halk insanlarının simgesi olacak kadar yalın ve gerçekçi çizgiler taşımaktadır. “Yevgeni Onegin”in Tatyana’sı, sadece Rusya’da değil tüm dünyada ve sadece yazıldığı yüzyılda değil bugünün dünyasında, sevgisine ihanet edilmiş onurlu bir kadının, bir taşra kızının, gösterişsiz, ama sapasağlam değerlerinin ölümsüz simgesi olmuştur.
Puşkin’in yapıtları üzerinde tek tek durulabilir; bunların erdemleri ve bugün eskimiş sayılabilecek yanları sayılıp dökülebilir… Fakat asıl güçlük, onu gerçekçi Rus edebiyatının kurucusu yapan; sadece 19. yüzyıl Rus edebiyatının değil günümüzde de Rus dilinde yazılan edebiyatın en büyük esinleyicilerinden, yol göstericilerinden biri kılan özelliklerini tanımlayabilmektir.
Yıllar önce Puşkin üstüne yazdığım bir yazıda sözünü ettiğim iki ciltlik çevirimin önsözünde) Gogol’ün Puşkin’e ilişkin bir saptamasına yer vermiştim. Gogol’ün, çağdaşı ve arkadaşı Puşkin’i çok iyi özetleyen bu cümlelerini buraya da almak istiyorum:
“Yüzbaşının Kızı” ile karşılaştırılınca bütün romanlarımız ve büyük hikâyelerimiz yavan kalıyor. Saflık, yumuşaklık, öyle bir yüksekliğe ulaşıyor ki bu yapıtta, gerçek bile yapmacık ve karikatürize edilmiş gibi görünüyor… Ortaya ilk olarak gerçekten de Rus karakterleri çıkıyor. Kalenin basit komutanı, karısı, bayraktar, biricik topuyla kalenin kendisi, zamanın karışıklığı, sıradan insanların o alçakgönüllü büyüklüğü… Bütün bunlar yalnız gerçek değil, onu da aşan bir şey…”
Gogol’ün sözlerindeki “saflık”, “yumuşaklık”, “alçakgönüllü büyüklük” kavramlarının altını çizmek istiyorum. Bunlar tek başlarına Puşkin’i özetlemezler. Fakat, “özlülük”, “yalınlık” kavramlarıyla birlikte, Puşkin’in yaratıcılığını kavramamıza yardım edecek anahtar sözcüklerdir.
Puşkin, hiç kuşkusuz, bir sanat dehasıdır. Çok sevdiği ve etkilendiği Shakespeare ölçüsünde bir yazardır kanımca… Shakespeare’in yapıtlarındaki halksal canlılık, zekâ, akıcılık, yalınlık, “alçakgönüllü büyüklük”, Puşkin’in yapıtları için de tümüyle geçerli değerlerdir. 1820 yılında yani yazarı henüz 21 yaşındayken yayımlanan “Ruslan ile Ludmila” destanından başlayarak, şiirlerinin büyük çoğunluğunda, “Boris Godunov” tragedyasında, ünlü şiir romanı, “Yevgeni Onegin”de ve “Yüzbaşının Kızı”nda, kısaca tüm yapıtlarında egemen olan; zekâ, duygu, alaycılık, yalınlık, özlülük, akıcılık gibi özelliklerin olağanüstü denebilecek bir dengeye ulaşmış olmasıdır. O, ne romantikler gibi gizemci, ne klasikçiler gibi tumturaklı, ne de kimi gerçekçiler gibi kuru ve didaktiktir. Yaratıcılığının kaynağında, Eski Yunan ve Latin klasiklerindeki yalınlık, Shakespeare’in halksal canlılığı, Byron’un kıvrak ve alaycı zekâsı, Fransız ve Rus aydınlanmacılığının ilerici ülküleri; ve kimi zaman köylü kılığına girerek panayırlarda konuşmalarına, türkülerine kulak kabarttığı Rus halkının tüm halklar gibi binlerce yıl ötelere uzanan danıtılmış, yalın bilgeliği vardır. Puşkin’in yapıtları, tüm bu özelliklerin olağanüstü bir sentezi ve hiç abartmaksızın söyleyebiliriz ki, erişilmesi, yinelenmesi çok güç bir plastik ve estetik düzeyin ölümsüz örnekleridir.
Puşkin üstüne yazma güçlüğü, onun bu özelliklerini tanımlama güçlüğünden doğuyor. “Alçakgönüllü büyüklüğü”; gerçeğin ta kendisinden kaynaklandığı ve alabildiğine yalın olduğu halde “gerçek değil, onu da aşan şey”i tanımlamak kolay değil çünkü. Bir de, tutkuları, coşkuları, kederleri, uçarılıkları, başkaldırıları ve özlemleriyle; kısaca, tek bir çizgiye indirgenemeyecek çok yönlü, bütünsel kişiliğiyle tüm zamanların çağdaşı kalacağına inandığım bu büyük yazarı, şematik kalıplara dökerek tanımlamaya çalışmak insanın içine sinmiyor.
“Milliyet Sanat”, 22.10.1979
ÖYKÜ VE ROMAN YAZARI OLARAK ALEKSANDR PUŞKİN
Aleksandr Puşkin her şeyden önce ozandır. Rus ve dünya yazınına, aralarında “Ruslan ile Ludmila”, “Çingeneler”, “Bahçesaray Çeşmesi”, “Kafkas Tutsağı”, “Yevgeni Onegin” gibi anlatı-şiirler de bulunan ölümsüz bir şiir mirası bırakmıştır. Fakat onun “Byelkin’in Hikâyeleri”, “Dubrovski”, “Yüzbaşının Kızı” vb. öykü ve romanları da, şiir türündeki yapıtlarından daha az ünlü değildir. Hatta, şiir çevirisinin özel güçlükleri nedeniyle, kendi ülkesi dışında, şiirlerinden çok öykü ve romanlarıyla tanındığı söylenebilir.
1799’da zengin ve aydın bir ailenin çocuğu olarak Moskova’da doğdu. Zamanın soylu aile çocuklarının tümü gibi, ilk öğrenimini Fransızca gördü. Yine çocukluk yıllarında Yunan-Latin klasiklerini, Voltaire, Rousseau gibi özgürlükçü, aydınlanmacı Fransız yazarlarını okuma olanağı buldu. Bir Rus köylü kadını olan dadısından da, Rusçayı, Rus halk masallarını öğrendi.
Puşkin öncesi Rus yazınının ana yönelişleri, romantizm ve klasisizm akımlarıydı. Bunlar da daha çok Batı yazınlarının etkisi altında doğmuşlar, ulusal temele yeterince oturmamışlardı. Puşkin, Batı kültürü ve özgürlükçü düşünceyle Rus halk duyarlığını kaynaştırdığı yapıtlarında, Rus yazın dilini gerek sözcük dağarı gerekse tümce yapısı ve anlatım özellikleri bakımından arındırmış, zenginleştirmiş, bu dile çağdaş ve ulusal bir yapı kazandırmış, yapıtlarıda ilk kez Rus toplumunun halksal özelliklerini yansıtan tipler yaratmakla Rus yazınında ulusal ve gerçekçi çığırın öncüsü olmuş
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Edebiyat İnceleme/Araştırma
- Kitap AdıRus Edebiyatı Yazıları (19. ve 20. Yüzyıllar)
- Sayfa Sayısı271
- YazarAtaol Behramoğlu
- ISBN9789944610490
- Boyutlar, Kapak13x19,5, Karton Kapak
- YayıneviTekin Yayınevi / 2012
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Yeryüzüne Ölümü İndirdik Gülüm! ~ Tayfun Atay
Yeryüzüne Ölümü İndirdik Gülüm!
Tayfun Atay
Homo Demonus Üzerine Antropolojik Serzenişler İnsan türünün 21. yüzyılda Homo sapiens olmaktan “Homo Deus”a dönüşerek tanrısallık mertebesine ulaşacağı öngörüsü çok ilgi çekmiş, çok ses...
- Kıyısız Bir Gerçekçilik ~ Roger Garaudy
Kıyısız Bir Gerçekçilik
Roger Garaudy
Bu kitap başlı başına bir olaydır; anlattıkları ve anlatan bakımından. Yayımlandığı zaman bakımından, geleceğin bir güvencesi olması bakımından. Bir bitiş ve bir başlangıç noktası...
- Samizdat – Hakikatlere Dayanacak Gücünüz Var mı? ~ Soner Yalçın
Samizdat – Hakikatlere Dayanacak Gücünüz Var mı?
Soner Yalçın
• Benim ülkemde; düşünce hayatın düşmanı, kötülüğün simgesi olarak görülür. Düşünsel değerlere tutkuyla bağlı, soru soran – arayan – kovalayan zihne sadece düşmanlık edilir....