Mick Riley, yıllardır profesyonel bir sporcu olmanın tüm avantajlarından yararlanmıştır: ün, servet ve her şehirde başka bir kadın…
Tara Lincoln’le tanıştıktan sonra, tek gecelik ilişkilerden daha fazlasını istediğini fark eder. Tara ise futbolun, bu adı çıkmış çapkınını yakından tanımakla pek de ilgilenmemektedir.
Mick Riley’nin son gözdesi olarak medyanın ilgisini çekmeden önce bile hayatı yeterince karışık olan Tara, aşk oyununu bir kere oynamış ve kaybetmiştir. Bu riski bir kere daha göze almaya hiç niyeti yoktur; hele ki söz konusu Mick gibi bir kadın avcısıysa…
Ancak Mick kazanmaya kararlıdır; aklında da mükemmel bir strateji vardır.
“Tutku dolu ve sıcak!”
Lora Leigh
#1 New York Times Bestseller yazarı
“Çok ateşli!”
Fresh Fiction
***
1
Mick Riley‘in yüzünden ve kollarından ter damlıyordu. Daha az önce bitirdiği antrenman, onun o çok sevdiği kıçını fena benzetmişti. Soyunma odasının duvarına dayandı. Soğuk tuğlalar, hatta elindeki buz gibi su bile ateşini dindirmeye yetmiyordu. Yanıyordu, ter içindeydi ve defalarca yere kapaklandığından sanki sahadaki tozların yarısını yutmuş gibiydi.
Bitkin durumdaydı. Kesinlikle bu gece parti havasında değildi. Tek isteği şey soğuk bir duş almak, eve gitmek ve bir pizza siparişi vermekti. Oysa smokinini giyip yüzüne bir gülümseme takınarak, Ulusal Futbol Ligi ndeki San Francisco Sabers’da birlikte oynadığı takım arkadaşları ile balo salonunda takılmak zorundaydı. Sürüyle fotoğrafçı, televizyon kamerası ve muhtemelen ona sırnaşacak çok sayıda kadın olacaktı.
Yıllar önce gecelerini taçlandıran şeyler tam olarak bunlardı.
Ama artık değil.
Hangi ara bıkmıştı tüm bunlardan? Kahretsin! Hangi ara yaşlanmıştı?
Antrenman formasını çıkarıp yere fırlattı, koruyucularını çıkarttı, rahat bir nefes aldı ve bir havlu alıp yüzündeki teri sildi. Pantolonunun bağcıklarını çözdü, suluğundaki suyun tamamını içti ve yeniden doldurmak için musluğa doğru yöneldi.
Tam o sırada soyunma odasının dışından gelen bir ses duydu. Bir kadın sesi.
Ne işi vardı bir kadının burada? Kapıyı biraz araladı ve koridorun birkaç adım ötesinde daireler çizip kendi kendine söylenen enfes bir sarışın gördü. Dizlerine kadar inen daracık klasik eteği, muhteşem bacaklarını öne çıkaran topuklu ayakkabıları, kıvrımlı beyaz gömleği ve tepeden topladığı saçlarıyla, tek kelimeyle muhteşemdi.
Kadın oldukça titiz görünüyordu. Mick, onun beyaz gömleğini vahşice yırttığının hayalini kurmadan duramadı.
“Soldan gitmeliydim. Sola dönmem gerekiyordu. Seni aptal! Şimdi bu mağarada sonsuza dek kaybolacaksın ve işinden kovulacaksın.”
Kadın topuklu ayakkabısını yere vurarak uzun koridora doğru bakarken söylenmeyi sürdürdü. Bu sırada Mick, kapı aralığına doğru uzandı.
“Hangi cehennemde bu ofis? Lanet bodrum katında olacak değil ya.”
“Hayır, burada değil.”
Kadın hızla arkasına döndü. Görünen o ki kendi kendine konuşurken yakalanmak onu utandırmıştı. Bir anlığına gözleri fal taşı gibi açıldı ve Micke doğru yöneldi. “Oh, Tanrı’ya şükür. Sonunda yaşayan bir insan. Yardımcı olabilir misiniz? Tamamen kayboldum.”
“Tabii. Ofisi mi arıyorsun?”
“Evet.”
Mick’in hemen önünde durdu. O kadar güzel kokuyordu ki -bahar gibi… kurabiye de olabilir, öyle bir şeyler- bu Mick’i utandırdı; çünkü kendi kokusunun o an hiç de çekici olmadığının farkındaydı.
“Buradan sağa dön. Sonra ilk koridordan sola dön. Orada asansörleri bulacaksın. En üst kata bas. İndiğinde tekrar sola dön ve koridorun sonuna kadar yürü. Ana ofisi göreceksin.”
Kadın onu dikkatlice süzdü ve içten bir şekilde gülümsedi. “Sen benim kahramanımsın. Sonsuza kadar burada kalacağımı ve kontratları asla imzalatamayacağımı düşünmüştüm. Acele etmem lazım. Teşekkürler!”
Kadın arkasını döndü ve koridorda hızla koştu. O topuklu ayakkabılarla nasıl böyle koşabildiği Mick’in asla anlayamayacağı bir şeydi.
Çok güzeldi ama Mick’in alışık olduğu bir güzellik değildi bu. Yüzünde fazla makyaj yoktu, yani doğal bir güzelliği vardı. Genelde elde etmeye çalıştığı kadınlardan farklıydı. Belki de onda hoşuna giden şey bu olmuştu.
Kendini tanıtmaya gerek duymamıştı bile. Ya da onun ismini öğrenmeye çalışmamıştı.
Çok yazık, çünkü aralarında bir çekim olduğuna emindi.
Kaldı ki bu yalnızca bir hayal bile olabilirdi. Vücut ısısını düşürmek için buz gibi bir suya ihtiyacı vardı. Bugün için bu kadar ateş yeterliydi.
Yeniden içeri girdi, havlusunu aldı ve duşa doğru ilerledi.
*
Muhteşem organizasyon devam ederken, Tara Lincoln bu işin şimdiye kadar yaptıklarının en iyisi olduğunu düşündü. Gerçekten öyle olsa iyi olurdu çünkü bu sayede kendisine başka kapılar açılabilirdi. The Right Touch organizasyon şirketinin hiçbir fırsatı kaçırmaması gerekiyordu.
San Francisco Sabers takımının yaz partisi organizasyonu tamamen şans eseri gelişmişti. Her zamanki takım partileri organizatörü, partiyi gerçekleştirmek istedikleri tarihte dolu olduğundan, onlara Tara’nın kartını vermişti.
Neredeyse dört ay boyunca gözünü kırpmadan çalışması gerekmişti ama sonunda balo salonunu bir kez daha dolaşırken gururla başını salladı Tara. Başarmışlardı. Göz alıcı ama aynı zamanda ölçülü Ulusal Futbol Ligi takım dekorasyonundan harikulade yemeklere, bar servisinden muhteşem müzik grubuna kadar her şey kusursuzdu ve herkes halinden oldukça memnun görünüyordu.
Kulağına onu rahatsız etmeyecek bir kulaklık takmıştı. Böylelikle yaşanabilecek herhangi bir felaketten haberdar olmaya, yöneltilecek soruları yanıtlamaya ya da ihtiyacı olan birine yardımcı olmaya yalnızca saniyeler uzaklıklaydı. Şimdiye kadar sadece ufak çapta birkaç sorun yaşanmıştı. Bardaki içeceklere göz attı, yiyeceklerin sıcak ve bol olduğundan emin olmak için ikram servisini denetledi ve kalabalığın arasında dolandı. Kimsenin bir şikâyeti yoktu ve etrafındaki gülen suratların hepsi odaklanmaları gereken şeylere odaklanmışlardı -futbol ve iyi zaman geçirmek. Bu, Tara’nın biraz geri çekilip uzaktan gözlem yapabileceği anlamına geliyordu.
Müzik grubu herkesi coşturuyor ve kalabalık dans pistinde tepiniyordu. Medya yıldız oyuncuların fotoğraflarını çekmeye çalışırken, antrenörler röportaj veriyorlardı. Tara derin bir oh çekti ve o gece ilk kez, şehrin güzelliğini sergileyen, tavandan yere kadar uzanan cam pencereye yaslandı.
“Neden sen de dans etmiyorsun?”
Kafasını kaldırdığında karşısında dikilmiş iki metre boyunda görkemli, smokinli bir devle karşılaştı. Siyah saçlar ve çekici mavi gözler -Tara bu adamı çok iyi tanıyordu. Bu, San Francisco’nun yıldız oyun kurucusu ve bugün erken saatlerde onun kahramanı olan Mick Riley’den başkası değildi.
Takımın idman tesislerindeki bodrum katında kaybolmak çenesini öylesine düşürmüştü ki, asansörle en üst kata çıkana kadar kiminle konuştuğunu idrak bile edememişti. Tamam, belki de sadece çenesi düşmemiş biraz da nutku tutulmuştu. Üstü çıplak, ter içinde, muhteşem bir kas devi ile karşılaşınca kiminki tutulmazdı ki? Tanrı’nın kadınlara armağanı… Oh, Tanrım, gerçekten çok seksi görünüyordu. Ne yazık ki, yaptığı tek şey ona yol sormak olmuştu.
Gerizekâlı.
Ama sonra jeton düşmüş ve kiminle konuştuğunu anlamıştı.
Mick Riley. O Mick Riley’di. Burada yaşayan herkes onun kim olduğunu bilirdi. Nerede olursa olsun futbol izleyen herkes de onu tanırdı. Sponsor anlaşmaları onu neredeyse Amerikaidaki her kanala çıkarırdı; hatta denizaşırı ülkelerde bile göründüğü olurdu. Deodoranttan elektrikli aletlere kadar birçok ürünün reklâmında yer alırdı. O bir ikon, bir Amerikan Rüyası’ydı. Ve çok ama çok yakışıklıydı.
“Bugün daha önce karşılaşmıştık,” dedi.
“Evet. Ofisi bulmama yardımcı olduğun için tekrar teşekkürler.”
“Rica ederim. Demek bu gece burada davetlisin.”
Tara gülümsedi. “Hayır, davetli değilim.”
Mick kaşını kaldırdı, “Demek parti kaçağısın, ha?”
Güldü. “Hayır, ben organizatörüm.”
“Hadi canım! İyi iş çıkarmışsın.”
Taranın bütün vücudunu ateş bastı. “Teşekkürler. Böyle düşünmene sevindim.”
“Lüks bir parti nasıl hazırlanır bildiğimden değil tabii ama yemek yemeye bayılırım ve yemekler oldukça iyiydi. Barda bolca kaliteli içki vardı ve müzik grubu muhteşemdi.”
Yanakları artık gülümsemekten acımaya başlamıştı.
“Tekrar teşekkürler.”
Keşke tüm bunları takım sahibi Irvin Stokes’a da söyleseydi. Bu, onun geleceğini garanti altına alırdı.
“Kaça kadar çalışacaksın?”
Başını yana doğru yatırdı ve kaşlarını çattı. Ona asılıyor muydu? Kalabalığa bakındı ve çoğu, gözlerini Micke dikmiş olan büyüleyici güzellikteki kadınları süzdü. Tara muhtemelen Mick’in kibarlığının altında, olmayacak şeyler arıyordu.
“Son kişi partiden ayrılıncaya dek buradayım.”
Mick’in boğuk ve esrarlı gülüşü Tara’nın tüylerini diken diken etti.
“O zaman bütün gece uyanık kalabilirsin tatlım. Bu adamlar bir partinin sonu nasıl getirilir iyi bilirler.”
Bunu zaten tahmin etmişti. Bu nedenle salonu tüm geceliğine kiralamış, müzik grubuyla fazla mesai konusunda anlaşmış ve yemek servisi ile bar için fazladan görevli tahsis etmişti. “Ne yapılması gerekiyorsa onu yapacağım.”
“Ve yaparken de muhteşem görüneceksin. Nasıl oluyor da bir uşak kıyafeti veya beyaz önlük giymiyorsun?”
“Ben sadece organizatörüm. Asıl işi başkaları yapıyor.”
“Yani giyinip kuşanıp, ortamı idare edip her oyunun hatasız sonlanacağından emin olman gerekiyor.”
“Onun gibi bir şey.”
“Ve biri seninle parti organizasyonu hakkında konuşmak isterse diye de güzel görünmelisin.”
“Oldukça zekisin.”
“Bir de futbol oyuncularının kalın kafalı olduğunu söylerler.”
Tara bu adamdan hoşlanmıştı. Komik ve zekiydi; fakat neden sosyetenin gözdeleriyle değil de bir görevli ile sohbet ettiğini hâlâ anlayamamıştı.
“Sanırım artık işimin başına dönmeliyim.”
“Kulaklığına sinyal bırakan ya da yardım çığlığı atan birileri mi var?”
“Şey… Hayır.”
Mick balo salonunu şöyle bir süzdü. “O zaman bir yerler yanıyor ya da gergin şeflerden birinin acil sakinleştiriciye ihtiyacı var?”
Tara’nın dudakları titredi. “Hayır.”
Mick ona iyice yaklaşıp elini tuttu, koluna girdi. “Öyleyse gitmen gerekmiyor.”
“Sanırım, hayır.”
“Güzel. Ben Mick Riley”
“Tara Lincoln.”
“Tanıştığımıza memnun oldum, Tara Lincoln.” Onu kalabalığın arasından geçirip, balo salonunun çıkışına doğru yöneltti.
“Gerçekten artık gitmem-”
“Kulaklığın iletişim merkezine bağlı. Herhangi bir sorun çıkarsa sana sesleneceklerdir. Hem senin görevin davetlilerin memnuniyetini sağlamak değil mi?”
“Evet.”
“Ben bir davetliyim ve bu balo salonundan çıkıp seninle konuşmak istiyorum. Bu da demek oluyor ki beni mutlu ederek işini yapmış olacaksın.”
Haklıydı, ama Tara nedense kendini yan hakem tarafından hazırlıksız yakalanmış gibi hissediyordu.
Bir futbolcu gibi düşünmeye başlamıştı.
Mick, Tara’yı balo salonunun arkasında bulunan açık hava lobi alanındaki konforlu kanepelerden birine oturttu. Aslında partinin gürültüsünden uzaklaşmak ona iyi gelmişti. Bir de şu topuklu ayakkabılardan kurtulabilseydi… Bunun için yapmayacağı şey yoktu ama canı yansa bile şık görünmek zorundaydı. “Neden içeride takım arkadaşlarınla birlikte partinin tadını çıkarmıyorsun?”
Mick omuz silkti. “Bir molaya ihtiyacım vardı.”
“Benim düzenlediğim bu muhteşem partide mi?”
Arkasına yaslanıp kolunu koltuğun arkasına doğru uzatarak “Partin harika,” dedi. “Sadece ben pek parti insanı değilim. Etrafta gezinip kısa sohbetler etmek pek de bana göre değil.”
“Yine de seni New York, Los Angeles ya da burada, San Francisco’da düzenlenen bütün büyük organizasyonlarda görüyorum. Hepsinin de ötesinde, genellikle yanında birbirinden muhteşem kadınlarla boy gösteriyorsun.”
Mick’in suratında Tara’yı kendinden geçiren seksi bir gülümseme belirdi. “Bunlar sadece sosyal ilişkiler tatlım.”
“Hah, tabii. Magazin dergileri öyle demiyor ama.” Mick’in kolunu sırtında hissetti.
“Sakın bana o saçmalıkları yuttuğunu söyleme.”
“Sakın bana son on yıldır takıldığın bütün o kadınların sadece birer eskort olduğuna inanmamı söyleme.”
“Tamam, kapana kısıldım. Ama hiçbiriyle ciddi bir ilişki yaşamadım.”
“Yani bir erkek fahişe olduğunu kabul ediyorsun.”
Mick kahkaha attı. “Vay! Oldukça açık sözlüsün.”
Tara gülümsedi. “Ne görürsem onu söylüyorum.”
“Televizyonda gördüğün, dergilerde okuduğun her şeye inanma. Ben ‘o’ değilim.”
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yabancı)
- Kitap AdıKusursuz Oyun
- Sayfa Sayısı376
- YazarJaci Burton
- ÇevirmenÖzüm Erdil
- ISBN9786055156077
- Boyutlar, Kapak13,5x21, Karton Kapak
- YayıneviNemesis Kitap / 2013
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Çatının Karanlığında – Cutler Ailesi Serisi 5.Kitap ~ V.C. Andrews
Çatının Karanlığında – Cutler Ailesi Serisi 5.Kitap
V.C. Andrews
ÇATI, GAZAP TOHUMLARI, ÇATIDAKİ RÜZGAR, ÇATIDAKİ DİKENLER, ÇATININ SIRLARI gibi unutulmaz romanların yazarından soluk kesen yepyeni bir yapıt…Amerikalı genç kadın yazar V.C. Andrews, küçük...
- Çatal Dil ~ William Golding
Çatal Dil
William Golding
MÖ birinci yüzyılda kutsal Delphi şehrinin ünlü tapınağı zenginliğini ve dünyadaki nüfuzunu giderek yitirmektedir. Romalılar Yunan şehirlerine hâkim olmak üzeredir. Arieka adlı genç kız,...
- Şampiyonların Kahvaltısı ya da Elveda Dertli Pazartesi! ~ Kurt Vonnegut
Şampiyonların Kahvaltısı ya da Elveda Dertli Pazartesi!
Kurt Vonnegut
GELİN GÖRÜN,SİZ DE AKLINIZIKAÇIRACAKSINIZ! Amerika’yı, insanların gerçek hayattan bu kadar uzak olduğu, tehlikeli ve mutsuz bir ülke yapan şeyi anlayınca, hikaye anlatmayı bırakmaya karar...