Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Aşk Biter İnsan Yorulur!
Aşk Biter İnsan Yorulur!

Aşk Biter İnsan Yorulur!

Banu Yaşar

Bir çocuğun hemen yanı başına oturup, kan ter içinde oyununu nasıl aşkla oynadığına bakmalı… Yaşı geçgince bir sanatkârın atölyesine gidip, aşkla dokunduğu bir ağacın…

Bir çocuğun hemen yanı başına oturup, kan ter içinde oyununu nasıl aşkla oynadığına bakmalı… Yaşı geçgince bir sanatkârın atölyesine gidip, aşkla dokunduğu bir ağacın nasıl bir esere döndüğünü seyretmeli… Yaşadığımız zamanın, yüreğimizdeki aşkı söküp atma hesaplarına inat, bu kitabın kaleme alınış sürecinin her anma şahit olan biri olarak, rahatlıkla diyebilirim ki; bir türlü kapanmayan yaralara şifa olan reçeteler, tecrübe laboratuvarlarında kelimelere döküldü. Her yeniden ayağa kalkışın, yola devam edişin çekirdeği oldu aşk. Yorulduğumuzda bu tatlı reçeteler yetişti imdadımıza. Sevdiklerimizle birlikte büyümenin heyecan dolu dünyasında öğrendik ki, “Ne zaman ki aşk biter, insan o zaman yorulurmuş.

içindekiler

Sunuş…………………………………………………………….7

Aşk biter, insan yorulur………………………………………11

1500 parçalık yapboz………………………………………….16

Affetmek, öfkeden vazgeçmektir………………………….21

Ağlayabilmenin inanılmaz hafifliği……………………….25

Bir damda iki iklim…………………………………………….30

Ev hanımı değil, evin hanımı    olmak……………………..36

Hayat bugün size ne öğretti?……………………………….43

Her erkek eşinin kahramanı olmak ister………………..47

Küçük kızı sevmek……………………………………………..52

Hız kesmek……………………………………………………….56

Yaşadıkların sana bir şey söylüyor…………………………60

Hızlı tüketilen evlilikler………………………………………63

Kadınlar neden konuşur, erkekler neden susar?……….69

Modern zaman masalları…………………………………….74

İnsanı tüketen nedir?………………………………………….78

Şükür terapisi…………………………………………………….82

Öğrendim ki……………………………………………………..86

Aşk benliğe kurban edildi……………………………………90

Kabul etmek onaylamak değildir………………………….93

Niye?………………………………………………………………..96

Her şakanın altındaki gerçek……………………………..100

Yanlış alarm: Panik atak…………………………………….104

Sevgi her yaraya iyi gelir……………………………………108

iyileştiren sevgilere dair…………………………………….111

Bana eskimeyen bir şey söyle……………………………..114

sunuş

MODERN ZAMANLARIN insanı olan bizler ne çok şeyle mücadele etmek, ne kadar çok şeyi halletmek zorundayız. İstediklerimizi elde edebilmek için güçlü olmak, direnmek, düştüysek kalkmak, bittiyse yeniden başlamak gerektiğine inanırız. Beceremediğimiz zaman sorarız kendimize neden olmuyor diye? Ümidimizi kaybederiz bir daha yapamam diye. Hiç kanamaz dediğimiz yerler kanamaya başlayınca bir gün, deneyecek gücüm kalmadı diye salarız kendimizi ümidsizlik çukurlarına. Yorulduğumuzu ve gücümüzün tükendiğini hissederiz iliklerimize kadar.

İşte o zaman bir çocuğun hemen yanı başına oturup kan ter içinde oyununu nasıl aşkla oynadığına bakmalı. Ya da yaşı geçgince bir sanatkarın atölyesine gidip aşkla dokunduğu bir ağacın nasıl bir esere dönüştüğünü seyretmeli. Ya da helaline her gün yeniden aşık olan sevenlerin tükenmeyen güçlerini hissetmeli.

Onun için önemi yoktur yolumuzun inişli mi, çıkışlı mı olduğunun. Biz hep sarılmalıyız yüreğimizdeki aşka. Çünkü o besler hayallerimizi, o iter bizi emellerimize, o koşturur sevdiğimize, o sardırır bizi dört elle işimize. Kim bilir onu yüreğimize koyanda bunu murad etmiştir belki de…

Yaşadığımız zamanın yüreğimizdeki aşkı söküp atma hesaplarına inat, bu kitabın kaleme almış sürecinin her anma şahit olan biri olarak rahatlıkla diyebilirim ki, bir türlü kapanmayan yaralara şifa olan reçeteler tecrübe laboratuvarlarmda kelimelere döküldü. Her yeniden ayağa kalkışın, yola devam edişin çekirdeği oldu aşk. Yorulduğumuzda bu tatlı reçeteler yetişti imdadımıza. Sevdiklerimizle birlikte büyümenin heyecan dolu dünyasında öğrendik “Ne zaman ki aşk biter, insan o zaman yorulur ”muş.

O halde aşkla başlayın kitabı okumaya…

Mehmet YAŞAR İstanbul, 2011

“Evet, insanın en fazla ihtiyacını tatmin eden, kalbine mukabil bir kalbin mevcut bulunmasıdır ki, her iki taraf sevgilerini, aşklarını, şevklerini mübadele etsinler ve lezaiz-de birbirine ortak, gam ve kederli şeylerde de yekdiğerine muavin ve yardımcı olsunlar…” — saİdnursî

Aşk biter, insan yorulur.

neden BAZI günler enerji doluyken, işe doymazken, bir türlü yorulmak bilmezken, bazı günler hiçbir şey yapmadığımız halde sanki bütün dünyanın yükü üzerimize çöker? Kolumuzu kıpırdatacak halimiz bile olmaz. Üzerimizden tır geçmiş gibi halsiz ve yorgun hissederiz. Nedir bu farkı yaşatan, bu farkı doğuran ve hissettiren?

Ne olur da, dağlara tırmanacak kadar coşkulu ve güçlü hissederken, ertesi gün ya da birkaç saat sonra dibe düşmüş yorgun bir savaşçıya dönüşürüz… Yaşadığımız olaylar mı, yoksa derinlerde bize ait sesin kendini duyurmaya çalışması mıdır?

Hayata tutunma, yeniden başlama ve mutlu olma arzumuzu bu kadar yıpratan, olumsuzlaştıran, içimizdeki devam etme ve lezzet alma duygusunu çalan nedir aslında… Bu hal, bir türlü cevap bulamadığımız, yabancı bir soru olarak kalır hayatımızda…

Biraz çabayla değiştirebilir miyiz?

Sabah aynaya baktığımızda, karşılaştığımız kendimize, “Bugün güneş senin için tekrar doğdu, nefes alabilmen için hava da çok güzel, her şey yolunda ve minnettar olacağın o kadar çok şey var ki…” desek, iyi gelir mi acaba… Şahsen ben iyi geleceğine inanıyorum. Çünkü insanın yaşama sevincini, devam etme aşkını elinden alan asıl suçlu çoğu zaman yine kendisidir. En büyük yalanı insan kendine söyler, buna en çok inanan da yine kendisidir. Öyle umutsuzlaştırır ki yüreğini, olumlu bir şey hissede-mez olur. Hayatında güzel ve değerli olan ne varsa görmezden gelir. Basitleştirir, küçümser, yetersiz bulur…

Kendine acımayı da sever. Bu acımadan da zevk alır adeta… Kendini mağdur ve haksızlığa uğramış olma durumuna sokmanın en patolojik zevklerini yaşar. Hayatın ve yaşadıklarının sorumluluğunu almamak uğruna, mağdur ve haksızlığa uğramış olmayı bir yan kazanç olarak görür. Tekrar deneme ve çabalama cesareti gösteremediğinden dolayı sorumluluktan ve kendine düşen değişme ihtiyacından da vazgeçer. Dertlenmek, şikâyet etmek daha kolay gelir.

Mutlu olmak ise, kendinle tanışmayı gerektirir. Kendini olduğun gibi görebilme cesaretini gösterebilirsen mutlu olmayı da hak edersin.Tüm problemli yanlarınla ve zaaflarınla tanıştıktan sonra, kendini fırlatıp atmak yerine hâlâ elinden tutup onunla yolculuğa devam etme isteğin varsa, mutlu olmaya da başlamışsın demektir, içindeki büyüme ve öğrenme aşkını kaybetmediğin sürece yorulmazsın bile… Ya da ayaklarındaki ağrılar, gerçekten yorulduğunda nükseder. Önüne çıkan engellerde şikâyet edip, söylenmek yerine, bakalım yolculuk nereye, nereye gitmem, neyi öğrenmem gerekiyor diye bakabiliyorsan, işte o zaman yaşamak yük olmaktan çıkar.

Yaratanın sana hazırladığı fırsatları ve hediyeleri bulmak için esrarengiz bir yola çıktığını fark edersin. Senin kendini bıraktığın yerlerde, O bırakmaz seni, vazgeçmez, tekrar tekrar anlaman için yeni sorular koyar önüne… içinde devam etme aşkı ne zaman sönmeye yüz tutsa, sana teselli olacak olaylar ve insanlar gönderir. Kendini aradan çekebildiğinde bunları daha açık ve net bir şekilde görebileceğini bilir. Üstüne ördüğün duvarları yıkmaya niyet ettiğinde bile, tek dokunuşla devriliverir o zaman…

Yeter ki sen mutlu olmayı, kadere ve yaşayacaklarına dair iyi niyetli olmayı seç…

Seni özel kılan, sana has olanı sevmeye çalış, onu küçümseme, kendinden büyük yükler de yükleme sırtına…

Sana verilen her güzel duyguyu yüreğinin en ücra köşesine kadar yaşamaya çalış…

Onun yorulmasına, bıkmasına ve tükenmesine izin verme…

Ona dair aşkı, muhabbeti, iyi niyeti ve teslimiyeti kaybetmezsen eğer,

Yaşadığın her olay, sana öğreteceklerini öğretip çıkıp giderler hayatından…

Şu anı yaşamanın inanılmaz lezzetini kaçırmamak için, içindeki olumlu düşünme, iyiliği fark etme ve onu beslemeyi de ihmal etme…

Yüreğindeki kıymetli duyguları kimsenin gelip tarumar etmesine de izin verme…

Çünkü hepsi çok kıymetli, hepsi tekrarlanamayacak kadar da özel…

Ve ne zaman ki, içindeki aşk biter, işte o zaman yorulursun…

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Anne Saati Geldi mi? ~ Banu YaşarAnne Saati Geldi mi?

    Anne Saati Geldi mi?

    Banu Yaşar

    Çocukların hayatımıza girişiyle dünyamız renklenirken, her şeyin tadı da değişir. Çocuk aynasında kendimizle yüzleşme fırsatını yakalamış oluruz. Bu yüzleşmeyle kendimizi tanımaya ve anne baba...

  2. Duygu Keşifleri ~ Banu YaşarDuygu Keşifleri

    Duygu Keşifleri

    Banu Yaşar

    “Hayatı keşfetmek, insanın kendini keşfiyle başlar…” Her şeyin bir ömrü var, hayatın, ilişkilerin, dostlukların, tüm dokunduklarının ve tüm hayalini kurduklarının, bütün kırgınlıklarının ve tüm...

  3. Anneme Soramadığım Sorular ~ Banu YaşarAnneme Soramadığım Sorular

    Anneme Soramadığım Sorular

    Banu Yaşar

    ÇOCUKLAR daha anne karnındayken bile, hissetmeye ve algılamaya başlarlar. Annenin ruh hali, üzüntüsü, sıkıntısı ve mutluluğu ona yansır. Onun davranışlarına ve hareketlerine etki eder....

Men-e-men Birazoku

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur