Uluslararası Bestseller yazarı olan Sylvain Reynard, birbirlerine en karanlık arzularıyla bağlı iki âşık olan Gabriel ve Julia’nın hikâyesini aktarmaya devam ediyor.
Fakat arzuları bu sefer onların sonu olabilir…
Profesör Gabriel Emerson, eski öğrencisi Julia Mithchell ile aşırı tutkulu ancak bir o kadar da gizli bir ilişki yaşamaktadır. İtalya’daki romantik tatillerinde Gabriel ona, vücudunun en şehvetli zevklerini ve cinsel birleşmenin coşkusunu öğretir.
Ama döndüklerinde, mutluluklarını öğrencilerin fesatlıkları, akademik çevrenin baskıları ve kıskanç bir eski sevgili tehdit eder. Gabriel üniversite yönetimiyle karşı karşıya gelince kendini Dante’nin kaderine mi mahkûm edecek yoksa Julia’yı, Beatrice’ini sonsuza kadar yanında tutmak için mi savaşacak?
Son zamanların en sürükleyici aşk hikâyesi olan Gabrielin Cehennemi’nin ikinci kitabı Gabriel Arafta’da Sylvain Reynard, okuyucularına akıllarında, vücutlarında ve ruhlarında kalıcı izler bırakacak bir dünyanın kapılarını aralıyor.
Gabriel ona, vücudunun en şehvetli zevklerini ve cinsel birleşmenin coşkusunu öğretir…
***
Bölüm 1
Profesör Gabriel Emerson yatağında çıplak oturmuş, La Nazione adlı Floransa gazetesini okuyordu. Gallery Hotel Art’ın Ponte Vecchio çekme kat süitinde erkenden uyanmış, oda servisine kahvaltı ısmarlamıştı. Ama sonra yatağına dönüp genç kadının uyuyuşunu seyretme hevesini engelleyememişti. O yan yatmış, yüzünü kendisine doğru dönmüştü. Yavaş yavaş soluyor, kulağında bir pırlanta parıldıyordu. Yanakları odanın sıcağından pembe pembeydi, çünkü yerden tavana kadar yükselen pencerelerden yataklarının üzerine güneş ışıkları süzülüp durmaktaydı.
Yatağın örtüleri tatlı bir kırışıklık durumundaydı, seks ve sandalağacı kokuları yayıyordu. Gabriel’in mavi gözleri ışıldadı, tembel bakışları onun teninde, koyu kumral, uzun saçlarında dolaştı. Gazetesine geri döndüğünde, güzel kadın hafif kıpırdanıp inledi. Gabriel bir anda kaygılanıp gazeteyi yana doğnı fırlattı.
O, dizlerini göğsüne doğru çekip top gibi kıvrıldı. Dudaklarından hafif mırıltılar duyulduğunda, Gabriel ne dediğini anlamak için eğilip yaklaştı, ama anlayamadı.
Birdenbire güzel kadının vücudu kıvrandı, ağzından yürek burkan bir çığlık koptu. Kolları havada savruluyor, kendini bedenine sarılmış çarşaftan kurtarmaya çalışıyordu.
“Julianne?” Gabriel elini onun çıplak omzuna dayadı, ama o geri çekilip büzüldü.
Gabriel’ln adını tekrarlayıp duruyor, her seferinde sesi biraz daha telaş yansıtıyordu.
“Julia, buradayım ben,” diye sesini yükseltti. Tam elini ona uzatacağı sırada o doğrulup dimdik oturdu, soluk almaya çalıştı.
“İyi misin?” Gabriel biraz daha yaklaştı, ona dokunmamak için kendini zorlukla frenledi. Julia sesli soluklar alıyordu. Onun dikkatli bakışları altında, titreyen elini gözlerinin önünden yelpaze gibi geçirdi.
“Julia?
Upuzun, oldukça gergin bir dakikanın sonunda, Julia gözlerini iri iri açıp ona baktı.
Gabriel kaşlarını çatmıştı. “Ne oldu?”
Julia sesli sesli yutkundu. “Kâbus gördüm.”
“Nasıl bir kâbus?”
“Selinsgrove’da, annenle babanın evinin arkasındaki o korudaydım.”
Gabriel’in kaşları, koyu renk çerçeveli gözlüğünün ardında bir kere daha birbirine yaklaştı. “Neden rüyanda orayı göresin ki?”
Julia içine bir soluk aldı, çıplak göğüslerini örtmek için çarşafını çenesine kadar çekti. Keten çarşaf bembeyazdı, havalanıp yeniden şiltenin üzerine çökmeden önce ufak tefek bedeninin çevresinde bulut gibi uçuşmuş, Gabriel’e Atina heykellerini hatırlatmıştı.
Gabriel parmaklarını yavaşça onun teninde kaydırdı. “Julianne, konuş benimle.”
Julia onun delici mavi bakışları altında büzülür gibi oldu, ama Gabriel onu bırakmadı. “Rüya çok güzel başladı. Yıldızların altında seviştik, sonra kollarında uykuya daldım. Uyandığımda sen yoktun ”
“Rüyanda seninle sevişip sonra da seni terk ettiğimi mi gördün?” Sesi tedirginliğini saklayabilmek için soğuklaşmıştı.
Julia yavaşça “O koruda bir kere sensiz uyanmıştım zaten,” diye sitem etti.
Gabriel’in midesindeki alev bir anda söndü. Altı yıl önce, ilk karşılaştıklarında yaşadıkları o sihirli akşamı düşünüyordu. Yalnızca birbirlerine sarılıp konuşmuşlardı o akşam. Kendisi sabah uyanınca, kalkıp bir ara biraz uzaklaşmış, uyumakta olan gencecik kızı tek başına bırakmıştı. Acınacak bir durum olmasa da kaygısı anlaşılabilir bir şeydi.
Gabriel pişmanlık içinde, onun kaskatı kıvrık parmaklarını birer birer açıp parmak uçlarını tek tek öptü. “Seni seviyorum, Beatrice. Hiçbir zaman terk edecek değilim. Bunu biliyorsun, değil mi?”
“Seni şimdi kaybetmek çok daha fazla acı verir.”
Gabriel kaşlarını çatarak kolunu onun omuzlarına sardı, yanağını kendi göğsüne yasladı, önceki geceyi düşünürken zihnini sayısız anılar dolduruverdi. Onun çıplak vücudunu ilk defa görmüş, ona sevişmenin sıcaklığını tanıtmıştı. Julia masumiyetini paylaşmıştı onunla. O da Julia’yı mutlu ettiğini düşünmüştü. Bir an bu noktayı değerlendirmeye çalıştı.
“Dün geceden pişman mısın?”
“Hayır. İlk sen olduğun için memnunum. İlk karşılaşmamızdan beri bunu istiyordum.”
Gabriel elini onun yanağına götürdü, başparmağıyla tenini okşadı. “İlk olduğum için onur duyuyorum.” Gözlerini hiç kırpmadan eğildi. “Ama son da ben olmak istiyorum.”
Julia gülümsedi, dudaklarını onunkilerle buluşturmak üzere başını kaldırdı. Ama daha Gabriel onu öpemeden, odayı Big Ben çanının sesleri doldurdu.
“Aldırma,” diye fısıldadı Gabriel hırsla. Kolu onun bedeninin üzerinden uzandı, onu yatağa uzanmaya zorladı.
Julia’nın bakışları onun omzunun üzerinden, iPhone’unun durduğu masaya doğru fırladı. “Artık seni aramayacak sanıyordum.”
“Cevap vermiyorum, o hâlde mesele yok.” Gabriel onun bacakları arasına diz çöküp çarşafı kaldırdı. “Benim yatağımda yalnızca ikimiz varız.”
Vücudunu onunkinin üzerine doğru alçaltıp çıplaklıklarını bir araya getirirken, Julia’nın gözleri onunkileri araştırıyordu.
Gabriel onu öpmek üzere eğildi, ama Julia başını çevirdi. “Daha dişlerimi fırçalamadım”
“Umurumda değil.” Dudaklarını onun boynuna değdirdi, hızla atan şah damarını öptü.
“Önce temizlensem iyi olur.”
Gabriel çaresizlik içinde pufladı, tek dirseğine dayandı. “Paulina’nın bu anı mahvetmesine izin verme.”
“Vermiyorum,” Onun kolunun altından kayıp kalkarken çarşafı da çekip almaya çalışıyordu ama Gabriel bırakmadı. Gözlüğünün çerçevesi üzerinden baktığında, gözlerinde muzip pırıltılar vardı.
“Yatağı düzeltmek için çarşaf bana lazım.”
Julia’nın gözleri, beyaz kumaşı tutan kendi parmaklarından onun yüzüne doğru kaydı. Sıçramaya hazırlanan bir pantere benziyordu. Yatağın yanında, yerde duran giysi yığınına baktı. Uzanamayacağı kadar uzaktaydılar.
“Sorun ne?” diye sordu Gabriel. Gülümsemesini engellemeye çalışıyordu.
Julia kızardı, çarşafa daha sıkı sarıldı. Gabriel gülerek çarşafı bırakıp onu kollarına çekti.
“Utanman gerekmez. Çok güzelsin. Bana kalsa, bir daha hiçbir şey giymemeni seçerdim.”
Dudaklarını onun kulak memesine dokundurdu, pırlanta taşa değdirdi. Kendisini evlat edinmiş olan annesi Grace’in ruhunun, bu küpeler Julia’ya ulaştı diye memnun olacağından emindi. Bir kısa öpücük daha kondurduktan sonra başını çevirdi, yatağın kenarına doğru kayıp oraya oturdu.
Julia kalkıp banyoya yürüdü, ama gözden kaybolmadan evvel elinden çarşafı bıraktığı için Gabriel onun o çekici kalçasını görebildi.
Dişlerini fırçalarken Julia olup bitenleri düşünüyordu. Gabriel’le sevişmek çok duygusal bir tecrübe olmuştu. Yüreği şu anda bile artçı sarsıntıları hissedebiliyordu. Aralarındaki tarihçeyi hatırlayınca bunda şaşılacak bir şey yoktu tabii. On yedi yaşındayken elmalıkta onunla birlikte ‘temiz’ bir gece geçirdiğinden beri hep istemişti onu, ama ertesi sabah uyandığında onu yanında görememişti. Gabriel içki ve uyuşturucu sarhoşluğu içinde geçirdiği o akşamdan sonra unutmuştu onu. Julia onu yeniden görene kadar aradan altı koca yıl geçmişti. O zaman da Gabriel hatırlamamıştı onu.
Toronto Üniversitesindeki lisansüstü seminerinin ilk gününde onu yeniden gördüğünde, Gabriel yine çok çekiciydi, ama buz gibi soğuktu. Çok uzaklardaki bir yıldız gibi. Julia o sıralarda, onun sevgilisi olabileceğine inanmıyordu. Huysuz ve küstah profesörün kendi sevgisine karşılık verebileceğine ihtimal olduğunu sanmıyordu.
Bilmediği öyle çok şey vardı ki! Seks de bir tür bilgiydi ve şu anda cinsel kıskançlığın acısını, daha önce hiç tanımadığı kadar tanıyordu. Birlikte yaptıkları şeyleri Gabriel’in başka kadınlarla da yapmış olduğunu bilmek yüreğini sızlatıyordu.
Aslında Gabriel’in kaçamaklarının, birlikte paylaştıkları şeyden çok farklı olduğunu da biliyordu. Onlar sevgi ve aşktan kaynaklanan şeyler değildi. Ama onların da giysilerini çıkarmış, onları da çıplak görmüş, onların da vücutlarıyla birleşmişti. Onunla bir kere birlikte olduktan sonra o kadınların acaba kaç tanesi dahasını istemişti? Paulina istemişti bir kere, o kesin. Gabriel’le ikisi, birlikte bir bebek yapıp sonunda onu kaybettikten sonra, yıllarca temaslarını sürdürmüşlerdi.
Julia’nın seks konusundaki yeni anlayışı, Gabriel’in geçmişine bakış açısını değiştirmiş, Paulina’nın çektikleri konusunda onu daha anlayışlı bir tutuma itmişti. Gabriel’i Paulina’ya veya herhangi başka bir kadına kaptırmama konusunda da çok daha tetikteydi artık.
Benliğini bir güvensizlik dalgası sararken Julia tuvalet masasının kenarına tutundu. Gabriel seviyordu onu; o da buna inanıyordu. Ama Gabriel bir centilmen olduğundan, birliktelikleri ona bir eksiklik duygusu verse bile, bunu asla belli etmezdi. Ya kendi davranışı? Ona sorular sormuştu. Genelde sevgililerin sessiz kalacağını düşündüğü anlarda konuşup durmuştu. Onu memnun etmek için pek az şey yapmıştı, yapmaya kalkıştığında da Gabriel durdurmuştu onu.
Eski erkek arkadaşının sözleri, üzerine saldırır gibi geri döndü, kafasının içinde bir tur attı, zihninde yankılandı:
Sen frijidsin.
Seninle sevişmek berbat bir şey olacak.
Aynaya arkasını dönerken Gabriel ondan tatmin olmamışsa neler olabileceğini düşünüyordu. Cinsel ihanetin o karanlık hayali başını kaldırmış, peşinden de Simon’ı oda arkadaşıyla yatakta buluşunun hayalini sürükleyip getirmişti.
Omuzlarını dikleştirdi. Eğer Gabriel’i sabırlı olmaya, kendisine öğretmeye ikna edebilirse, sonunda onu tatmin edebileceğinden emindi. Seviyordu Gabriel onu. Bir şans tanırdı ona, Julia onundu artık… adını tenine dağlamışçasına onundu.
Yatak odasına adım attığında, Gabriel’i terasın açık duran kapısından gördü. Oraya doğru ilerlerken gözü yazı masasının üstündeki vazoda duran mor ve eflatun irislere ilişti. Bazı sevgililer belki gül alırdı ama Gabriel değil.
Tomurcukların arasına saklanmış kartı alıp açtı.
Sevgilim Julianne,
Paha biçilmez hediyen için teşekkür ederim,
Tek değerli şeyim kalbim.
O da senin,
Gabriel.
Julia kartı iki kere daha okudu, yüreği sevgiyle ve rahatlama duygularıyla şişer gibi oldu. Gabriel’in seçtiği kelimeler, tatmin olmamış birinin sözlerine benzemiyordu. Julia’nın kaygıları ne olursa olsun, görünüşe göre Gabriel onları paylaşmıyordu.
Şezlonga uzanmış, güneşleniyordu Gabriel. Gözlüğünü çıkarmış, harikulade göğsünü güneşe vermişti. Adaleli, upuzun yapısıyla, sanki Apollo’nun kendisi Julia’yı ziyaret için buraya inmişti. Onun terasa geldiğini sezince gözlerini açtı, eliyle kucağına tıp tıp vurdu. Julia onun yanına gittiğinde kolları onu sardı, dudaklarını ihtirasla öptü.
Bir tutam saçı yüzünden kaldırırken “Merhaba,” diye mırıldandı. Sonra yüzünü dikkatle inceledi. “Ne oldu?”
“Hiçbir şey. Çiçekler için teşekkür ederim. Çok güzeller.”
Gabriel dudaklarını onunkilere bir daha değdirdi. “Rica ederim. Ama kaygılı görünüyorsun. Paulina yüzünden mi?”
“Seni aradığına sıkıldım tabii, ama ondan değil.” Julia’nın ifadesi aydınlandı. “Kartına da teşekkür ederim. Duymayı umutsuzca istediğim şeyler onlar.”
“Sevindim.” Onu kendine yaslayıp sıktı. “Canını neyin sıktığını söyle bana “
Julia bir süre sabahlığının kuşağıyla oynadı, sonunda Gabriel onun elini kendi avucuna aldı. Julia ona baktı. “Dün gece her şey umduğun gibi miydi?”
Gabriel içine sesli bir soluk çekti. Bu soru onu şaşırtmıştı. “Çok garip bir soru.”
“Biliyorum, senin için farklı olmalı. Ben pek… aktif değildim.”
“Aktif mi? Neden söz ediyorsun?”
“Seni memnun etmek için fazla bir şey yapmadım.” Kızardı.
Gabriel onun pembeleşen tenini parmağının ucuyla okşadı. “Beni çok memnun ettin. Heyecanlı olduğunun far kındaydım, ama büyük zevk aldım. Artık birbirimize aitiz… her anlamda. Başka ne sıkıyor canını?”
“Sen beni üste çıkarmak istediğinde, yer değiştirelim diye direndim.”
“Direnmedin, istedin. Doğrusunu istersen Julianne, benden bir şeyler istemeni, talep etmeni, bana direnmeni istiyorum. Ben seni ne kadar umutsuzca istiyorsam, senin de beni öyle istemeni arzuluyorum.” Gabriel’in yüz ifadesi rahatladı, parmakları onun göğüslerinin çevresine birkaç halka çizdi. “Sen hayalinde ilk seferimizi belli bir şekilde gördün. Ben de sana onu sunmak istedim, ama kaygılıydım. Ya rahatsızlık hissedersen, ya ben yeterince dikkatli davranmazsam diye. Dün gece benim için de bir ilkti.”
Onu bıraktı, iki ayrı demlikten fincanlara kahve ve süt koydu, tepsideki yiyecekleri ikisine paylaştırdı. Çörekler, meyveler, kızarmış ekmekler, kahvaltılık çikolatalı krema, yumurta, peynir, birkaç tane de Baci Perugina. Bu sonuncusunu Gabriel bir otel elemanına rüşvetle aldırmış, hazır gitmişken Giardino dell’Iris’ten de o muhteşem buketi ısmarlamıştı.
Julia, Baci’lerden birini açıp yedi. Duyduğu zevk gözlerini yummasına neden oluyordu. “Bu bir ziyafet.”
“Bu sabah uyandığımda çok acıkmıştım, Seni beklerdim ama…” Başını iki yana sallayıp bir üzüm aldı, parıldayan gözlerini ona çevirdi. “Aç haydi.”
Julia ağzını açtı, Gabriel üzümü onun ağzına koydu, parmak ucunu tahrik edici biçimde alt dudağının kenarından kaydırdı.
“Bunu da içmelisin lütfen.” Kızılcık suyu ve soda doldurduğu şarap kadehini uzattı.
Julia gözlerini devirdi. ‘Aşırı korumacısın.’’
O başını iki yana salladı. “Bir erkek âşıksa ve sevgilisinin planladığı tüm seks seansları için sağlıklı olmasını istiyorsa, böyle davranır.” Ona göz kırptı.
“Sana bütün bunları nereden bildiğini sormayacağım. Ver onu bana.” Kadehi onun elinden kapıp karışımı içti, bitirdi. Bu arada gözlerini onunkilerden ayırmamıştı. Gabriel sesli sesli gülüyordu.
“Bir harikasın.”
Julia ona dilini çıkardı, sonra kendine bir kahvaltı tabağı hazırlamaya koyuldu.
“Bu sabah nasıl hissediyorsun?” Gabriel’in yüzü ciddileşmişti.
Julia bir lokma Fontina peynirini yuttu, “İyi,” dedi.
Gabriei’in dudakları birbirine kenetlendi. Bu cevap hoşuna gitmemiş gibiydi.
“Sevişmek bir kadınla bir erkek arasındaki durumu değiştirebilir,” diye sondaja devam etti.
“Şey, sen… memnun değil misin dün geceden?” Yanaklarının pembesi bir anda soldu, onu bembeyaz bıraktı.
“Ben tabii memnunum. Yalnızca senin mutlu olup olmadığını anlamaya çalışıyorum. Şu ana kadar söylediklerine bakınca da mutlu değilsin diye kaygılanıyorum.”
Julia sabahlığının kumaşını avucuna aldı, gözlerini Gabriel’in araştırıcı bakışlarından kaçırdı. “Ben üniversitedeyken kızlar odamda yere oturur, erkek arkadaşlarından söz ederlerdi. Bir gece… hepsi ilk gecelerini anlattılar.” Tek parmağını ağzına götürüp kemirmeye başladı.
“İçlerinden yalnızca bir ikisi güzel bir şeyler söyleyebildi, ötekilerin anlattıkları felaketti. Kızlardan biri çocukken tecavüze uğramıştı. Bazıları erkek arkadaşları ya da çıktıkları kişi tarafından zorlanmıştı. Birkaçı da ilk seferin çok sarsak ve tatminsiz olduğunu söyledi… homurdanan, erken bitiren bir erkek yüzünden. Ben de bu iş böyleyse, bakire kalmaya karar verdim.”
“Bu korkunç bir şey.”
Julia gözlerini kahvaltı tepsisine dikmişti.
“Sevilmek istiyordum. Cinsel ilişkidense, kalbin ve zihnin ürünü bir temiz aşkı tercih etmeye, bu işi mektuplarla falan götürmeye karar verdim. Bana her ikisini birden verebilecek birini bulamayacağımdan emindim. Simon’ın beni sevmediği kesindi. Oysa şimdi bir aşk tanrısıyla ilişkideyim ve ona asla, onun bana verdiği zevkin yarısını bile veremeyeceğim.”
Gabriel’in kaşları bir anda havaya kalktı. “Seks tanrısı mı? Bunu daha önce de söylemiştin ama inan bana, ben aslında…”
Julia onun sözünü kesti, dosdoğru gözlerinin içine baktı. “Öğret bana. Eminim dün gece senin… alıştığın gibi tatmin edici olamamıştır, ama söz veriyorum, bana sabırlı davranırsan, geliştirebilirim kendimi.”
Gabriel’in ağzından örtülü bir küfür fırladı. “Gel buraya.” Onu kahvaltı tepsisinin çevresinden dolaştırarak kendine çekti, tekrar kucağına oturttu, kollarını ona sardı. Bir an sessiz kaldı, sonra derin derin iç çekti.
“Benim daha önceki cinsel temaslarımın tümüyle tatmin edici olduğunu varsayıyorsun ama yanılıyorsun. Sen bana asla tatmadığım bir şey verdin; aşkla seksi bir arada yaşadım. Gerçek anlamda sevgilim olan tek kişi sensin.”
Sözlerinin onayı gibi bir öpücük kondurdu dudaklarına. “Böyle bir tecrübe için kadınla ilgili beklenti ve o kadının çekimi son derece önemlidir. Kesinlikle söyleyebilirim ki senin çekiciliğin de benim beklentilerim de daha önce hiç yaşamadığım gibiydi. Buna bir de ilk defa sevişmenin tecrübesini ekle. Anlatacak kelime bulamıyorum.”
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yabancı)
- Kitap AdıGabriel Arafta
- Sayfa Sayısı472
- YazarSylvain Reynard
- ÇevirmenBelkıs Dişbudak
- ISBN9786054688067
- Boyutlar, Kapak13,5x21, Karton Kapak
- YayıneviOptimum Kitap / 2012
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Kumarbaz ~ Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Kumarbaz
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
İki haftalık bir ayrılığın ardından döndüm nihayet. Bi-zimküer iki günden beri Roulettenburg’daydılar. Beni sabırsızlık içinde beklediklerini sanıyordum; yanılmışım!.. General bana soğuk bir ilgisizlikle baktıktan...
- Gece Yarısı Kütüphanesi ~ Matt Haig
Gece Yarısı Kütüphanesi
Matt Haig
“Yaşamla ölüm arasında bir kütüphane var,” dedi. “Bu kütüphanedeki raflar sonsuza kadar gider. Her kitap yaşamış olabileceğin başka bir hayatı yaşama şansını sunar sana....
- Trenin Tam Saatiydi ~ Heinrich Böll
Trenin Tam Saatiydi
Heinrich Böll
İkinci Dünya Savaşı’nı bir piyade eri olarak yaşayıp, “Savaştan ve militarizmden daha saçma bir şey olamaz,” kararına varan Heinrich Böll’ün bu kısa romanı, 1949’da...