1928 yılında İspanya’da kurulan Katolik organizasyon, Opus Dei (Tanrının İşleri) oldukça küçük ve sofu bir Avrupa mezhebiyken, milyonlarca dolara sahip, merkezi New York’ta bulunan ve birçok ülkede temsilcilikleri olan dünyanın en büyük ve zengin kilisesi haline geldi.
Bu kitap Opus Dei’nin kuruluşu ve yükselişini, kurucusu Rahip Jose Maria Escriva’nın yaşam öyküsü ışığında anlatıyor. Escriva’nın II. Dünya Savaşı boyunca Franco ile yakın ilişkisi, Nazilerle bağlantısı, ölümü ve ölümünden sonra ilahlaştırılması kitapta işlenen konulardan bazıları.
Kitap, Opus Dei’nin mafya, gizli topluluklar, CIA ve Vatikan ile bağlantılarına değinirken, örgütün enteresan ayinleri ile ilgili gerçekleri de su yüzüne çıkarıyor.
Da Vinci Şifresi’nde çokça sözü edilen örgütün, kitaptan uyarlanan filmin gösterimini durdurmaya çalışması, dünyanın en büyük Katolik örgütüne dair merakı bir kat daha artırıyor. “Opus Dei Nedir?” gizli örgüt ile ilgili bilinmeyenlere açıklık getiriyor.
Giriş
Opus Dei ve Kaynakları
Bugünlerde New York’a gidenler hiç kuşkusuz şehri gezip görmek ve alışveriş yapmak da isterler. Gökdelenlerle dolu kentte gezerken en ucuz ya da son moda öteberiyi satın almak isteyen turistler adeta her yana saldırırlar. Manhattan yakınlarında güzel bir semt olan Murray Hill’e gidenler Empire State ve Chrysler binaları gibi, bir moda merkezi olan Jimmy Choo’yu ve büyük Lord & Taylor mağazalarını da görebilirler. 200Vde bu semte yeni bir kiracı geldi: Opus Dei.
Kutsal Haç ve Opus Dei Piskoposluğu’ nun Ulusal Haberleşme Direktörü Brian Finnerty, “New York ABD’nin bir çalışma ve aktivite merkezidir,” diyor. “ABD’de olan bitenlerin çoğu New York’tan geçer. Bu nedenle buraya gelmemiz uygundu.”
Uygun mu? Aslında New York gizliliğe önem veren bir Roma Katolik organizasyonu için garip bir seçim olduğu için bu sözler yadırganabilir elbette. Bu son riskten kaçınmanın hiçbir yolu yoktur. Lexington Caddesiyle 34. Sokağın köşesindeki yaklaşık 47 milyon dolar değerindeki 17 katlı bina Opus Dei’nin ABD ulusal merkezidir. Gizlilikle hiç ilgisi olmayan bu koca binanın yüzölçümü 12.369 m”dir ve binanın altı katı ulusal organizasyon için ayrılmıştır. Opus Dei sanki bir beyanda bulunacak gibidir orada.
Eğer binaya girecek kadar şanslı iseniz, bîr Katolik ordusuna yetecek her şeyi görebilirsiniz orada, içerde rahibeler için bir manastır, rahipler evi ve Opus Dei üyeleri için bir konferans sa lonu, bir eğilim ve bilgi merkezi de dahil bazı özel bölümler olduğunu görebilirsiniz Yorgun Katolikler binadaki 100 yalak odasından birinde geceleyebilirler. Ziyaretçiler altı yemek salonunda karınlarını rahatça doyurabilir, kütüphane, oturma salonlun, görüşme odaları ve bürolardan yararlanabilirler. İsleyen dindarlar ikinci, sekizinci ve on altıncı katlarda bulunan lambrili ve mermerli şapellerde ibadet edebilirler. Fakat modern yapı, çağın modasına uyun değildir, örneğin cim ve metalden yoksundur ve eski moda binalar gibi tuğladan inşa edilmiştir. Bu acaba onların geleneksel inançlarına daha mı uygun diye düşünür.
Karşı kaldırımda durursanız binaya girip çıkan bir sürü insan görün su il Üz ama binanın çevresinde dolaştığınızda iki ayrı sokakta, erkekler ve kadınlar için ayrı iki kapı olduğunu fark edersiniz, ürkekler ve kadınlar için de iki ayrı otopark vardır. Cinsiyet ayırımı Opus Dei’nin dış dünyadan bakıldığında göze çarpan birkaç özelliğinden sadece biridir.
Opus Dei üyesi ve Londra Weslminster bölgesi Roma Katolik rahiplerinden biri olan Peder Vladimir Feltzman cinsiyet ayırımını söyle açıklamıştır: “Bu aslında erkekleri savunur gibi konmuş bir kuraldır. Kadınlar duygusal yaratıklardır, kendilerini erkekler kadar güçlü olarak kontrol edemezler. Onların rolleri geleneksel olarak çocuk yetiştirmek ve erkekleri desteklemektir.”
İşte, kadınlar ve erkekler bu muazzam ve herkese açık olan binaya rahatça girip çıkarlarken, hareketle ilgili çok az şey bilinmektedir. Opus Dei nedir? Opus Dei kime aittir? Bu organizasyon ya da hareket, Manhatlan’ın merkezinde 57 m yüksekliğindeki bu binayı satın alabilecek parayı nasıl ve nenden toplamıştır?
Kısa bir araştırma sonucunda, bu hareketin, üye sayısı fazla olmamasına rağmen tüm dünyaya yayılmış muazzam bir organizasyon olduğu anlaşılır. Hareketin üyelerinden çoğu, dünyanın çeşitli ülkelerinde etkili pozisyonlarda olan kişilerdir. Opus Dei’nin üyeleri ve yetkilileri sık sık ortaya çıkar ve hedef ferinin dünyayı yönetmek ya da siyasi güç Limnnuk olmadığını anıklarlar. Onlara göre hareketin amacı Kiliseye destek sağlamaktır. Bu desteği daha önce Kilisenin küresel gücü olan Cizvit harekeli sağlıyordu ama bu hareketin etkisi yüzyıllar geçerken zayıfladı ve Opus Dei onun yerini alarak son 50 yıllık süreçte Katolik Kilisesinin en dinamik destek gücü oldu.
Opus Dei papalığın da onayını aldı, çünkü sadece misyonerlik görevini yerine getirmekle kalmadı, aynı zamanda dünyanın hemen her yerinde Opus Dei prensiplerine göre yönetilen okullar, üniversiteler ve yurtlar açtı. Bununla beraber Opus Dei ile ilgili pek çok komplo teorisi vardır.
Eleştirmenler Opus Dei’nin genellikle seçkin kişilerle ilgilendiği söyler ki bu da komplo teorilerini artırmaktadır. Opus Dei ise bunu yalanlar ve ilk üyelerinden çoğunun dindar ve basit Hıristiyanlar olduklarını söyler. Bu konuda seçkinlerin bedel alınmasının basit bir açıklaması vardır. Organizasyonun kurulduğu ilk dönemlerde kendini koruması çok önemliydi. Varlığını kurumak için etkin ve güçlü kişilere yönelmesinden daha doğal ne olabilirdi ki? Fakat bu teorilerin kaynağını anlamak için önce hareketin kaynağını öğrenmek ve takdir etmek önemlidir.
Opus Dei sözcüklerini söylediğinizde çeşitli cevaplar alırsınız. Bir bilim adamı bunların “Tanrı’nın İşi” demek olduğunu söyler size. Dan Brown’ın Da Vinci Şifreni adlı kitabını okuyanlar bu iki sözcüğün, dövünen Öfkeli keşişlerle dolu kutsal Mafya anlamı taşıdığını söyleyeceklerdir. Bazı Katolikler bunun bir kült ya da mezhep olduğunu söylerken, bazıları da Katolik Kilisesinde yeri olduğunu belirtirler. Fakat çoğunluğa göre Opus Dei günümüz Katolik Kilisesinin en tartışmalı gruplarından biridir. Brown’ı Da Vinci Şifresi’ni yazarken Opus Dei üzerinde durmaya iten de hareketin bu tartışmalı ve gizli durumu olmuştur, ama yazar, organizasyonu doğru ve dengeli gösterebilmek için çok uğraştığını söyler.
Eli kanlı albino keşiş dahil olmak üzere, Brown’ın yarattığı imgeler aslında Opus Dei’ye hakaret sayılır. Gizliliğe büyük önem verir, ve “ağzı sıkı” olmayı “kutsal” bir değer olarak kabul eder. Eski üyelerse bu “kutsal Omerta”nın kendi tüzüğü tarafından desteklendiğini iddia ederler. Tüzüğe göre üye sayısı dışarıdan hiç, kimseye söylenemez, hiçbir üye diğer üyelerin adlarını açıklayamaz ve kendi üyeliğinden söz edemez. Ama bu gizlilik, hareket dışında olanlarda kuşku uyandırmakta ve insanları sinirlendirmektedir. Fakat zamanla her şey değişmektedir. Günümüzde Opus Dei’nin hemen tüm kıtalarda, çeşitli ülkelerde bulunan basın büroları organizasyonla ilgili açıklamalar yapmakta ve kendilerine yöneltilen suçlamalara cevap vermektedirler. Fakat bu açıklığa rağmen hareket aleyhine çalışanlar, onu kötü t ey enler çoktur.
199S’te Opus Dei’yi eleştiren bir Cizvit dergisinde “ABD’de Opus Dei” başlıklı bir yazı yazmış olan rahip James Martin’in, “Opus Dei kendisini eleştirenlere karşı güçlü, hatta tehlikeli ve kült tipi bir organizasyondur, işlerini gizlilik ve hileyle yönlendirme yöntemleriyle yürütür,” cümlesi Önemlidir.
Opus Dei’nin kurucusu Josemarfa Escriva de Balaguer ise farklı bir görüş Öne sürer: “Biz sofu değiliz. Bizim hiçbir dinle benzerliğimiz yok ve dünyada bize dindar olun diyebilecek hiçbir otorite de bulunmuyor. Fakat biz Opus Dei’de din kurumuna saygı gösteriyor ve onu seviyoruz. Anlaşmazlıklar olursa bu bizim Hıristiyanlık duygularımızın eksikliğini gösterir, çünkü bizim İnancımız rekabetleri, ayrılıkları değil, birliği teşvik eder.”
Fakat Opus Dei’den ayrıldıktan sonra onun aleyhine konuşanlar da vardır. Adını vermek istemeyen eski bir Opus Dei üyesi, “Üye olmadan önce bana Opus Dei tüzüğünü göstermediler, böyle bir şey ya da kurallar olduğunu da bilmiyordum,” diye konuştu. “Eğitim merkezinde bunları öğrenirken hepsini ezberlememiz gerekiyordu, çünkü not almamıza izin vermiyorlardı. Bize Öğretilenler İspanyolca’ydı ve birisi bunları bize ter cüme ediyordu. Opus Dei’nin bulunduğu her bölgede piskoposlarda bunların Latince birer kopyası vardı. Bir süre önce ODAN (Opus Dei Haberleri web sitesi) ilk kez olarak bunların İngilizce çevirilerini yayınladı.”
Londra’daki Opus Dei haberleşme yetkilisi Andretv Soane, “Onların anlattıklarına saygım var,” diye konuştu, “ama tipik bir şey bu. “Bir üyenin Opus Dei’den ayrılması biraz da eşinden boşanmasına benzer. Önce kendisini Opus Dei’ye bağlıyor, sonra da ondan ayrılıyorsunuz. İnsanlar için üzücüdür bu ve bana göre ayrılanlardan bazıları epey acı çekmiştir. Fakat şunu bilmekte yarar var, Opus Dei’den ayrılanların çoğu onunla dost olarak kalır ve yıllar sonra onların yaklaşık yansı tekrar geri dönerek toplantılarımıza katılmaya başlarlar. Eski üyelerimizle her zaman için iyi ilişkilerimizi sürdürürüz.”
Bununla beraber hareketle ilgili komplo teorileri pek çoktur. Liberal Katolik Commomveal dergisi yazarlarından Paul Baumann, “Üyeler bir tür çift hayat yaşıyorlar,” demiştir. “Dış dünyaya göre hepsi başarılı doktorlar ya da avukatlar olarak görünürler; ama işlerinin dışında kendilerini sadece ibadete vermekle kalmazlar (bu iyi bir şey elbette), ama bazı ‘sorunlu işlerde’ üstlerindeki kişilere tamamen bağımlıdırlar, hesap vermek zorundadırlar.”
Bu kuşkuların nedenlerinden biri belki de Opus Dei’nin hiçbir zaman organizasyonun finansmanıyla ilgili bilgi vermemesi ya da üye listelerini açıklamaması olabilir. Organizasyonun içyapışı ve üyelerinin ticari faaliyetleri hep gizlidir. Organizasyon sadece beş yılda bir dinsel bir hareket olarak papalığa hesap verir. Dinsel bîr hareket olması Papa John Paul n tarafından 1982’de onaylanmış ve Opus Dei’ye Genel Başkan olarak tüm dünya organizasyonundan sorumlu olacak bir Piskopos atanmıştır.
Fakat organizasyon gizli olduğu konusundaki söylentileri reddetmektedir. Opus Dei’nin eski haberleşme direktörü Bili Schmitt, “Bu organizasyon gizli değil, sadece özeldir, ikisi arasında büyük fark var/’ demiştir. Kurucu Escrivâ da 1967’de verdiği bir röportajda, “Üyelerimiz gizliliği hiç sevmez,” diye konuşmuştur.
Opus Dei’nin Roma’daki bilgi verme yetkilisi olan Marc Carroggio da Schmitfin savunmasını desteklemiş ve, “Bizim 84.000 üyemiz var,” demiştir. “Bunların içinde benim gibi görevliler ve üst düzey yetkililer de vardır elbette. Bizim gibiler kendilerini saflığa, temizliğe, fakirliğe, itaate ve Opus Dei öğretilerine göre Hıristiyanlık erdemlerine adamışlardır. Bizler organizasyona ait 1654 adet özel ev ya da merkezde toplu olarak yaşarız. Her merkezin bir direktörü vardır. Üst düzey militan üyeler evlenebilir ve çocuk sahibi olabilir. Ayrıca ‘işbirlikçiler’ ya da aktif destekçiler vardır ve bunların sayılan birkaç yüz bini geçer. Opus Dei’de görev yapan rahiplerin sayısı yaklaşık 1500’dür.” Carroggio’ya göre üst düzey yetkililerin üstesi sır değil ama yine de “gizli”dir, çünkü dinsel taahhütler “kişisel işler” dir.
Opus Dei’nin protestolarına rağmen gizlilik suçlamaları devam ermektedir ve hareketin tüzüğü kamuoyuna açıklanmamakta, sadece seçkinlere ya da hareket içindeki üst düzey yetkililere verilmektedir. Peki, bunu yaparken Opus Dei’nin mazereti nedir acaba? Organizasyon Papa John Paul II tarafından kutsandıktan sonra tüzük Opus Dei’nin bulunduğu her bölgenin piskoposuna verilmiştir. İşte hareket için bu yeterli görülmektedir. Organizasyonun Cronka adlı dergisi de üyeler dışında kimseye satılmaz.
Aslında Opus Dei kutsal bir organizasyondur ve pek çok eleştirmene göre yüzyılın en ünlü diktatörleri ile işbirliği yapmıştır. Müthiş bir hırs onu almış ve çok özel bir organizasyon iken dünyanın en büyük dinlerinden birinin tam göbeğinde güçlü bir varlık haline getirmiş ve tüm bunlar 1928 yılından bu yana gerçekleşmiştir. Şimdi bu organizasyon sadece ve sadece Papaya hesap vermektedir. Peki ama Opus Dei ve onunla ilgili tüm söylentiler ve eleştirilerin kaynağı nedir, nerden doğmuştur bu hareket?
Her Şey Nerede Başladı?
Eserivâ her zaman kan, bilgi ve para İçin aristokrasiyle ilgilendiğini söylerdi. Çünkü Tanrı İçin sadece en İyi olan yeterlidir. Kuzu tertemlz, mükemmel, kusursuz olmalıdır. Bu da geriye, her zaman orada olan bir saye kadar gider. Tanrıya sadece en iyi olan verilebilir. İlk dofian. İkinci doğan değil. Ve kadınlar da değil.
Peder Vladimir Feltznmn, eski Opus Dei üyesi, Eylül 2004.
Opus Dei’yi 1928 yılında İspanya’da, dindar bir Katolik olan Josemaria Eserivâ de Balaguer kurdu. Eseriva 20, yüzyılın başında İspanya’nın kuzey ucu Aragon’da, Barbastro’da doğdu.
İspanya o dönemde birçok bölgeye ayrılmış ve İzole edilmiş bir ülke görünümündeydi. Avrupa ile Afrika arasında bir köprü durumunda ve hem Akdeniz’e ve hem de Atlantik’e kıyılan olan İspanya yüzyıllar boyunca Fenikeliler, Yunanlılar, Kartacalılar, Romalılar, Gotlar, Araplar, Fransızlar, Portekizliler ve İngilizler tarafından işgal edildi ve her işgalci güç bu ülkede kendi etkisini bıraktı.
19. yüzyılda Avrupa’da görülen endüstri devrimi, 20. yüzyıl başlarında Portekiz’le beraber Avrupa’nın en fakir ülkelerden biri olan İspanya’nın da büyük bölümünden geçti. İspanyol halkı acı içindeydi, açlık çekiliyordu, eğitim en alt düzeydeydi ve sağlık hizmetleri çok zayıftı: 1900 yılında 18,6 milyonluk nüfusta çocuk ölümlerinin sayısı 128,395’ti (1976’da toplam nüfus 36 milyon iken çocuk ölümleri 11.590 oldu).
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Komplo Teorileri
- Kitap AdıOpus Dei Nedir?Da Vinci Şifresi'ndeki Gizli Örgüt Hakkında Bilmedikleriniz
- Sayfa Sayısı280
- YazarNoam Friedlander
- ISBN9752541313
- Boyutlar, Kapak 13,5x21 cm, Karton Kapak
- YayıneviNeden Kitap / 2006