Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Yengeç Adımlarıyla – Sıcak Savaşlar ve Medyatik Popülizm
Yengeç Adımlarıyla – Sıcak Savaşlar ve Medyatik Popülizm

Yengeç Adımlarıyla – Sıcak Savaşlar ve Medyatik Popülizm

Şemsa Gezgin, Umberto Eco

Yengeç Adımlarıyla, 20. yüzyılın en önemli düşünce adamlarından Umberto Eco’nun 2000-2005 yılları arasında (yani 21. yüzyılın ve “üçüncü binyıl”ın hemen başında) yazdığı yazılardan bir…

Yengeç Adımlarıyla, 20. yüzyılın en önemli düşünce adamlarından Umberto Eco’nun 2000-2005 yılları arasında (yani 21. yüzyılın ve “üçüncü binyıl”ın hemen başında) yazdığı yazılardan bir seçme.

Eco, “Tarih’’in artık “yengeç adımlarıyla” yani geriye giderek ilerlediğini öne sürüyor. Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla sona erme sürecine giren elli yıllık Soğuk Savaş’ın ardından yeni binyıla duyulan kaygılarla açılan dönemde pek çok yengeç yürüyüşü var: Körfez, Kosova, Afganistan ve Irak’ta “Yeni Savaş”ların başlaması; 11 Eylül saldırılarıyla yükselen İslamofobinin nerdeyse Haçlı Seferleri’ne dönüşmesi; Darwin karşıtı tartışmaların alevlenmesiyle Hıristiyan köktendinciliğinin yeniden ortaya çıkışı; Çin’in gelişmesiyle birlikte “Sarı Tehlike” hayaletinin canlanması, Yahudi düşmanlığının geri dönüşü; İtalya’da Silvio Berlusconi’nin “medyatik popülizm”inin yükselişi… İletişim alanındaki en belirgin yengeç yürüyüşü ise “ağır iletişim”den (televizyon) “hafif iletişim”e (internet ve devamı) geçişle medyanın kimlik değiştirmesi.

Eco, siyasetten medyaya, savaştan Latinceye, Siyon Bilgileri Protokolleri‘nden dinbilime kadar pek çok konuda söz alırken, her zamanki gibi engin tarih, edebiyat ve popüler kültür bilgisini konuşturuyor ve zekâ ürünü ironisini sürdürüyor.

***

İçindekiler

Yengeç Adımları    …. 11
I / Savaş, banış ve başka konular    …. 17
Savaş ve barış üzerine bazı düşünceler     …. 19
Amerika’yı sevmek ve barış için yürümek     …. 43
Avrupa’nın geleceği konusunda düşünceler     …. 49
Kurt ile kuzu. Baskı retoriği     …. 56
Aydınlanma ve sağduyu     …. 78
Oyundan Karnaval’a     …. 83
Gizliliğin kaybı     …. 89
“Politically correct” üzerine     …. 102
Özel okul nedir     …. 112
Bilim, teknoloji ve sihir     …. 118
II / Bir rejimin kronikleri      …. 127
Çanlar kimin için çalıyor. 200l’de bir ahlak referandumuna çağrı     …. 129
2001 seçim kampanyası ve eski komünist teknikleri.  …. 135
Medyatik popülizm üzerine     …. 142
-Halktan yararlanmak     …. 142
-Berlusconi kötü gösterilebilir mi?     …. 144
-Duce’nin gözleri     …. 156
-Kuşu öldür     …. 160
-Parlamentoyu terketmek     …. 162
-Popülizme evet, ama meydanlara hayır     …. 164
-Komedyenlerin İtalyası: Trajik bir durum     …. 166
-Romalılarla bir sözleşme nasıl yapılmalı?     …. 169
Biz ve yabancılar     …. 173
-Çöp ve muz     …. 173
-İşi yokuşa sürmek     …. 175
-Söylemesi kolay     …. 177
-Burası Teksas, güzelim!     …. 180
Tarihi gözden geçirmek     …. 183
-Faşizm döneminde geçen çocukluğumdan bazı anılar     …. 183
-Açıkça gizleme     …. 185
-Solun egemenliği     …. 187
Acaba kötü zamanlarda daha mı iyi durumdaydık?.. …. 194
Yasalara başkaldırı      …. 196
-Şimdi de savcılara bozuk para atalım     …. 196
-Bazı devrimci reform planları     …. 198
-Yasa Bekçilerine Karşı     …. 201
-Toplum polislerinden televizyon polislerine     …. 203
Cunegonda makarna     …. 206
-Skatolojik not     …. 208
Roma İmparatorluğu kronikleri     …. 212
III / Büyük Oyun’a geri dönüş     …. 215
Watson ile Arabistanlı Lawrence arasında     …. 217
-Bu öyküyü daha önce duymuştum     …. 217
-Önce oku     …. 219
-Savaşmak için kültür gerekir     …. 222
-Haksız da olunsa kazanmak mümkündür     …. 224
-Büyük Oyun Kroniği     …. 227
Sözcükler taştır     …. 231
-Sözcük savaşı     …. 231
-Bin Ladin’i “anlayanlar”     …. 232
-Köktendincilik, entegrizm, ırkçılık     …. 235
-İç savaş, direniş ve terör     …. 238
Altmışlı yıllara geri dönüş     …. 241
Kamikaze ve Haşhaşin     …. 246
IV / Haçlı Seferlerine geri dönüş     …. 249
Kutsal savaşlar, tutku ve sağduyu     …. 251
Farklı etnik grupların yaşadığı bir
toplumda pazarlık     …. 265
Kudüs’ün alınması. Naklen yayın     …. 271
Güzellik kraliçeleri, köktendinciler ve cüzamlılar … 278
Âdem’den önce yaşayan insanları ne yapacağız?     …. 281
V / Summa ve gerisi     …. 285
Avrupa’nın kökleri     …. 287
Haç, gelenek ve görenekler     …. 290
Embriyonların ruhu üzerine     …. 295
Rastlantı ve Akıllı Tasarım     …. 299
Çekin ellerinizi Oğlumun üstünden!     …. 302
Tanrı’ya inanmayan, artık her şeye inanır     …. 306
-Sıfır Yılı’na inanmak     …. 306
-Simyaya inanmak     …. 308
-Rahip Amorth’a inanmak     …. 310
-Medyumlara inanmak     …. 313
-Tapınak Şövalyelerine inanmak     …. 315
-Dan Brown’a inanmak     …. 318
-Geleneğe inanmak     …. 320
-Hermes Trismegistos’a inanmak     …. 323
-Üçüncü Sırra inanmak     …. 325
Görecilik     …. 328
VI / Irkın korunması     331
İtalyanlar antisemitist midir?     …. 333
Komplo             …. 337
En iyi arkadaşlarımdan bazıları    341
Onun en iyi arkadaşlarından bazıları     …. 344
VII / Yeni binyılın çöküşü     …. 347
Bir düş     …. 349
Devlerin omzunda     …. 354
Ölümün sakıncaları ve yararları     …. 377

Yengeç Adımları

Bu kitap 2000-2005 yıllan arasında yazılmış çok sayıda makale ve konferans metninden oluşmaktadır.

Yazgısal boyutlu bir dönem söz konusudur, yeni binyıla duyulan kaygılarla açılır, 11 Eylül’le başlayıp Afganistan ve Irak savaşlarıyla devam eder; İtalya’da ise Silvio Berlusconi’nin yükselişi görülür.

Yukarıda belirttiğim altı yıl boyunca yazdığım değişik konulardaki makaleler içinden sadece siyaset ve iletişim konularıyla ilgili olanları seçtiğimi belirtmek isterim. Böyle bir seçim düşüncesi, “Hafif Teknolojinin Zaferi” başlıklı eski bir makalemden (La bustina di Minerva) doğmuştur.

Crabe Backwards¹ adlı bir yazara aitmiş gibi gösterdiğim bir kitabın düzmece eleştirisini yaparken, son zamanlarda ortaya çıkan bazı teknolojik gelişmelerin, kelimenin tam anlamıyla geriye doğru atılan bir adım olduğunu yazıyor ve ağır iletişim‘in yetmişli yılların sonlarında krize girdiğini ileri sürüyordum. O zamana kadar en saygın iletişim aracı renkli televizyondu. Her şeye egemen kocaman bir kutu, karanlıkta uğursuz ışıklar saçıyor, çıkardığı gürültüyle komşuları rahatsız ediyordu. Hafif iletişim’e doğru ilk adım ise uzaktan kumanda aletinin bulunmasıyla atıldı: İzleyici, bu araçla sesi alçaltmanın ötesinde, tamamen kapatabiliyor, renkleri yok edebiliyor ve bir kanaldan öbürüne geçebiliyordu.

İzleyici, sessiz ve siyah beyaz ekran karşısına geçmiş, onlarca program arasında, birinden ötekine atlayarak, “Blob² dönemi” diye adlandırdığımız özgür bir yaratıcılık dönemine çoktan girmişti. Eski televizyon, canlı yayınlarda bizi olayı anında izlemek zorunda bırakıyordu. Bu zorunluluktan videoteyple kurtulduk, ayrıca bu alet sayesinde Televizyon’dan Sinema’ya geçiş başladı ama sinemadan farklı olarak izleyici kaseti geriye sarma olanağını elde edince, anlatılan konuyla edilgin ve baskıcı ilişkisi de sona erdi.

Bu durumda, istendiğinde ses tamamen kapatılıp, sıkıştırılarak bilgisayara uyarlanmış değişik müzikler eşliğinde, düzensiz bir biçimde art arda gelen görüntüler yorumlanabilecekti; aynı televizyon kanalları duyma özürlü insanlara yardım bahanesiyle filmdeki eylemi yorumlayan altyazıları kullanma alışkanlığını edinince, kısa bir süre sonra, sessizce öpüşen iki kişiyi gösteren sahnede “Seni seviyorum” yazan bir kare ortaya çıkacaktı. Böylece hafif teknoloji Lumiére kardeşlerin sessiz filmini keşfetmiş olacaktı.

Bir sonraki gelişmeye, görüntülerin hareketinin ortadan kaldırılmasıyla ulaşılmıştı. Bilgisayar kullanıcısı internet aracılığıyla, beyinsel bir çaba harcamadan, yalnızca pek kaliteli olmayan, çoğu kez tek renkli, hareketsiz görüntüler alabiliyordu ve bilgiler ekranda alfabetik karakterlerle belirdiği için sese de gereksinim duyulmuyordu.

Gütenberg Galaksisi’ne görkemli dönüşü izleyen dönem, dediğim gibi, görüntünün tamamen ortadan kaldırılması olacaktı. Çok az yer kaplayan, yalnızca ses yayımlayan ve doğrudan bir tuşa dokunarak zapping yapılabildiği için uzaktan kumanda aleti bile gerektirmeyen çok küçük bir çeşit kutu keşfedilecekti. Radyoyu keşfettiğimi sanıyordum; oysa i-Pod’un gelişini tahmin ediyormuşum.

Son evrede, beraberinde getirdiği tüm fiziksel bozukluklara karşın hava yoluyla yapılan yayınlardan, pay-tv ve internetin ortaya çıkmasıyla telefon kablosu aracılığıyla yeni bir yayıncılık dönemi başlamış, telsiz telgraftan kablolu telefona geçilmiş, Marconi aşılıp Meucci’ye dönülmüştür.

Şaka yollu olsa da bu gözlemler fazla abartılı değildir. Üstelik geriye doğru gidildiği, Berlin Duvarı’nın yıkılması sonrasında yani Avrupa ve Asya’nın siyasi coğrafyasının kökten değişimiyle açıkça görülmüştür. Coğrafya atlası yayıncıları stoklarındaki tüm ürünleri (Sovyetler Birliği, Yugoslavya, Doğu Almanya ve buna benzer bölgelerde meydana gelen büyük değişimler kullanılmalarını olanaksız kıldığı için) hurda kâğıda dönüştürmek ve 1914 öncesinde yayımlanan, Sırbistan, Karadağ, Baltık devletleri ve benzerlerini gösteren atlaslardan esinlenmek zorunda kalmışlardı.

Ama geriye atılan adımlar tarihi burada son bulmaz, üçüncü binyılın başlangıcında pek çok yengeç yürüyüşüne tanık oluruz. Örnek olarak, elli yıllık Soğuk Savaş’tan sonra Afganistan ve Irak ile, gerçek savaşa ya da sıcak savaşa görkemli dönüşü, hatta 19. yüzyılda “zeki Afganlar”ın Hayber Geçidi’ne unutulmaz saldırılarının yeniden ortaya çıkmasını, İslamiyet ile Hıristiyanlık arasındaki çatışmayla Şeyhülcebel’in Haşhaşileri, ayrıca ihtişamlı İnebahtı Savaşı da dahil olmak üzere, yeni bir Haçlı Seferleri mevsiminin başlamasını sayabiliriz (son yılların bazı talihli yayınları da “Annecim Türkler geliyor!” diye özetlenebilir).

19. yüzyılın gündelik haberlerinde kaldığı sanılan Hıristiyan köktendinciliği, Darwin karşıtı tartışmaların başlamasıyla, yeniden ortaya çıktı ve demografik ve ekonomik biçimde de olsa, Sarı Tehlike hayaleti canlandı. Uzun süredir ailelerimizin, tıpkı Rüzgâr Gibi Geçti‘deki gibi siyahi hizmetlileri bulunmaktadır, İsa’dan sonraki ilk yüzyıllarda görülen barbar toplulukların büyük göçleri yeniden başlamıştır ve (bu kitaptaki bir yazıda da belirtildiği gibi) en azından bizim ülkemizde 4. ve 5. yüzyıl imparatorluk gelenek ve görenekleri yeniden yaşanmaktadır.

Yahudi düşmanlığı Protokoller‘iyle birlikte görkemli bir biçimde geri dönmüştür ve hükümetimizde faşistler (sonraki nesillerden olsalar da, bazıları hep bilinen faşistler) var. Öte yandan, yazılarımı düzeltirken, bir baktım ki stadyumda bir atlet, alkış tutan kalabalığı Romalı usulü selamlıyor. Tıpkı benim yetmiş yıl önce balilla³ iken yaptığım gibi – ama bir farkla, ben o selamı vermek zorundaydım. Bu arada İtalya’yı Garibaldi öncesine götüren federasyonculuğu da anmadan geçmemek gerek.

Cavour sonrası Kilise-Devlet tartışması da yeniden başladı ve birçok şey “adreste bulunamadı” hızıyla geri döndü, örneğin Hıristiyan Demokrat Parti değişik biçimlerde yeniden ortaya çıktı.

Sanki tarih, geçmiş iki bin yıl boyunca yaptığı sıçrayışlardan yorulmuş, kendi üzerine sarmalanıyor ve Gelenek’in avutucu ihtişamına geri dönüyor.

Bu kitapta, başlığın yerindeliğini gösterecek sayıda makalede geriye atılan birçok adımlardan söz edilmektedir. Ama hiç kuşkusuz ki, yeni bir şeyler, daha önce asla yaşanmamış bir şeyler, en azından bizim ülkemizde oldu: Medya aracılığıyla, özel bir şirket tarafından özel çıkarlarını korumaya yönelik popülizm propagandasına dayalı bir hükümet biçimi ortaya çıktı – bu elbette bizim için yepyeni bir deneyim, en azından Avrupa sahnesinde ve Üçüncü Dünya popülizmlerinden çok daha tedbirli ve teknolojik açıdan güçlü.

Yazılarının birçoğu bu konuyla ilgilidir ve ilerlemekte olan, durdurulması da şimdilik (en azından bu satırları baskıya yolladığım şu anda) mümkün görülmeyen bu Yeni’ye karşı duyduğum kaygı ve kızgınlık sonucunda kaleme alınmışlardır.

Bu konuyla ilgili olarak, ikinci bölümü, 2001 yılında gerçekleşen seçimler öncesi yazdığım ve çok hakarete uğrayan bir çağrıyla açmak istiyorum. Daha o zaman, herhalde beni birazcık seven sağcı bir gazeteci, benim gibi “iyi” bir insanın kendisi gibi oy kullanmayan İtalyan vatandaşlarını küçümsemesine üzüldüğünü ve şaşırdığını söylüyordu. Son zamanlarda da, bu tür bir çabanın küstahlık olduğu, sağ tarafından olmasa da, ileri sürüldü – bu da muhalefet kültürünün büyük bir bölümünü sevimsiz kılacak yıkıcı bir eğilimdir.

Ne pahasına olursa olsun sevimli görünmeye çalıştığım suçlaması karşısında çok acı çektiğim için, sevimsiz bulunmam bana gurur veriyor ve hoş bir mutluluk duyuyorum.

Ama bu suçlama çok ilginç. Sanki o günlerde (si parva licet componere magnis4) Rosselli’lere, Gobetti’lere, Salvemini’lere, Gramsci’lere, hatta Matteotti’lere rakiplerine karşı yeterince anlayışlı ve saygılı olmadıkları söylendi mi ki?

Eğer insan bir siyasi görüş için mücadele ediyorsa (bu durumda ahlaksal ve uygar bir seçim de söz konusu), o anda doğru yaptığına inanıp, farklı davranan kişilerin yanlışını güçlü bir biçimde ortaya koymalıdır. Bir gün görüş değiştirme hakkına sahiptir elbette, hatta buna hazır da olmalıdır. Ben, “Siz haklısınız, ama oyunuzu haksız olana verin” diyen bir seçim kampanyası asla görmedim. Seçim tartışmalarında rakibe yönelik eleştiriler, en azından kararsızları ikna etmek

———

1     Eco’nun İngilizce “crab” (yengeç) ve “backwards” (geriye) sözcüklerinden uydurduğu bir isim. (ed.n.)
2     Eleştri ağırlıklı, güncel konularda değişik ve ilgi çekici, birblriyle ilişkisi olmayan düzensiz film karelerinden oluşan kısa film. (ç.n.)
3     Balilla, Mussolini döneminde İtalya’da kurulan ve adını 18. yüzyılda İtalya’nın kuzeyinin büyük bölümüne egemen olan Avusturyalılara karşı ayaklanan Cenovalı bir çocuktan alan gençlik örgütü. (ed.n.)
4     Küçükle büyüğü karıştırmam mümkünse. (ç.n.)

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Deneme
  • Kitap AdıYengeç Adımlarıyla - Sıcak Savaşlar ve Medyatik Popülizm
  • Sayfa Sayısı384
  • YazarUmberto Eco
  • ÇevirmenŞemsa Gezgin
  • ISBN9786050911169
  • Boyutlar, Kapak13,5x19,5, Karton Kapak
  • YayıneviDoğan Kitap / 2012

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Önceki Günün Adası ~ Umberto EcoÖnceki Günün Adası

    Önceki Günün Adası

    Umberto Eco

    "Önceki Günün Adası", batan bir gemiden kurtulup bir başka gemide "karaya" çıkan "Roberto de la Grive"in öyküsü. On yedinci yüzyılda geçen bu öykü, Roberto'nun sevdiği kadına yazdığı mektuplar ve gemide tuttuğu notlarla ulaşıyor bize. Roberto'nun ıssız gemide geçirdiği günler boyunca eski yaşantısıyla ilgili anımsamaları, bir dönemin siyaset, sevgi, bilim, toplum yaşantılarını yeniden kurarak, tarih, toplum, insan ilişkilerini değerlendirmemizi sağlıyor.

  2. İnanç ya da İnançsızlık/ Yüzleşme ~ Umberto Eco/ Kardinal Martiniİnanç ya da İnançsızlık/ Yüzleşme

    İnanç ya da İnançsızlık/ Yüzleşme

    Umberto Eco/ Kardinal Martini

    “Bence kimsenin, farklı itikatların kendi yandaşlarına yüklediği zorunlulukları yargılama hakkı yoktur. İslam dininin alkol tüketimini yasaklamasına itiraz edemem; eğer bu görüşe katılmıyorsam, Müslüman olmam....

  3. Tez Nasıl Yazılır? ~ Umberto EcoTez Nasıl Yazılır?

    Tez Nasıl Yazılır?

    Umberto Eco

    Mühim olan, yaptığımız işi keyifle yapmaktır. Eğer sizi ilgilendiren bir konu seçtiyseniz, eğer tezinize gerçekten kısa da olsa üzerinde yoğunlaşacağınız bir zaman ayırdıysanız (…)...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

  1. Kırk7 Buçuk – 47 Sonrası Kadının Yeni Adı ~ Ertuğrul ÖzkökKırk7 Buçuk – 47 Sonrası Kadının Yeni Adı

    Kırk7 Buçuk – 47 Sonrası Kadının Yeni Adı

    Ertuğrul Özkök

    İster kadın olsun ister erkek, insana çok erken gelir yaş korkusu… 30 yaşına giren insanların çoğu benzer bir bilanço yapar, 30 yaşı gençliğin sona...

  2. Metafor Olarak Hastalık – Aids ve Metaforları ~ Susan SontagMetafor Olarak Hastalık – Aids ve Metaforları

    Metafor Olarak Hastalık – Aids ve Metaforları

    Susan Sontag

    Susan Sontag kendisine meme kanseri teşhisi konduğunda, hastalıkla baş edebilmek için çoğu kez hastalık hakkındaki gerçekleri saptıran ve hastayı izole eden bir mit oluşturulduğunu...

  3. Düştüğün Yerden Kalkacaksın ~ Yusuf Özkan ÖzburunDüştüğün Yerden Kalkacaksın

    Düştüğün Yerden Kalkacaksın

    Yusuf Özkan Özburun

    Düştüğün yer burası. Cennetin asudeliğinden dünyanın kesafetine, karmaşasına, maddiliğine, perdeliliğine düştün. Kalbin cennetinden kopuk aklın kıskacına sıkıştın. Ruhun cennetinden gövdenin bataklığına saplandın. Düştüğün yer...

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur