Belki de sevgilinizin bir vampir olması o kadar da şahane bir şey değildir…
“Komik, hızlı tempolu, eğlenceli ve müthiş merak uyandıran bir vampir ve aşk romanı; elinizden bırakamayacaksınız, sakın kaçırmayın.”
-Susan Sizemore
Sookie Stackhouse, Louisina’nın ufak bir kasabasında, kendi halinde bir bar garsonu. Sessiz, sakin, etliye sütlüye karışmaz ve öyle çok sık dışarı çıkmaz. Güzel olmadığından değil. Güzel bir kız. Sadece, Sookie bir çeşit ‘beceriksizliğe’ sahip. İnsanların zihnini okuyabiliyor. Bu yüzden de erkekler tarafından pek tercih edilmiyor, diyelim.
Bir gün Bill ile tanışıyor, uzun boylu, yakışıklı, esmer -üstelik Sookie adamın aklından geçen tek kelimeyi bile duymuyor. Bill, Sookie’nin hayatı boyunca beklediği erkek…
Fakat Bill’in de kendine has bir ‘beceriksizliği’ var. O bir vampir, hem de kötü şöhretlisinden. Ciddi anlamda tüyleri diken diken eden bir grupla takılıyor ve hepsi de -ne sürprizdir ki- potansiyel katil. Üstüne üstlük, Sookie’nin iş arkadaşlarından biri öldürülünce, Sookie sıranın kendisinde olduğunu düşünmeye başlıyor.
“Charlaine Harris temiz ve okuru ikna ederek yazıyor.”
-The New York Times Kitap Eki
“Nadir rastlanan yeteneklere sahip bir yazar.”
-Publishers Weekly
1
YILLARDIR BİR VAMPİRİN gelmesini bekliyordum ve günün birinde geldi. İki yıl önce ta butların elan çıktıkları günden beri (şaka yollu (ilayı bu şekilde ifade ediyorlardı) içlerinden birinin yolu Bon Temp.se düşsün istiyordum Küçük kasabamızda her türlü azınlık varken artık resmen tanınan hortlaklarımızın da olmaması için bir sebep yoktu. Görünüşe göre Louisiana’nın kuzey kırsalı vampirler için pek de çekici değildi ama diğer yandan New Orleans onlar için yeni bir merkez haline geliyordu… Hep su Anne Rke yüzünden olmalı
Bon Temps le Orleans in arası arabayla o kadar da uzak sayılmazdı Zaten bara giden herkes Orleans caddelerinde elini sallasan bir vampire değeceğinden bahsediyordu. Tabii bu durumda sallamamak daha iyiydi.
Ama ben kendi vampirimi bekliyordum
Aslında bu konularda pek şanslı olmadığım söylenebilir. Güzel olmadığımdan değil. Güzelimdir. Sarısın ve mavi gözlüyüm, yirmi bes yaşındayım. Biçimli bacaklarım, kocaman göğüslerim ve ince bir belim var. Sam’in bize seçtiği yazlık garsonkız kıyafetleri içinde oldukça hoş göründüğümü de eklemeliyim. Siyah son, beyaz tişört, beyaz uzun çoraplar ve siyah Nike’lar
Ama bir özrüm var. Aslında bunu bir özürmüs gibi düşünen benim Bardaki patronlarım sadece deli olduğumu söylüyorlar.
Ne olursa olsun hayatım boyunca neredeyse hiçbir zaman sevgilim olamadığı bir gerçek. Yani küçük hoşlanmalar bile benim için çok değerlidir.
O gün benim sorumluluk alanımdaki masalardan birine oturmuştu… Vampir yani.
Onun ne olduğunu hemen o an anladım. Etrafta benden başka kimsenin ona dönüp bakmamasına hayret etmiştim. Sebebini bilemiyordum. Ama teni benim görebileceğim şekilde hafifçe de olsa parlıyordu ve o an anlayıverdım.
Sevinçten dans bile edebilirdim, aslında barın arkasında biriki küçük figür yapmadan da duramadım. Patronum Sam Marlone o sırada karıştırmakta olduğu bir kokteylden kafasını kaldırıp bana hafifçe gülümsedi. Tepsimi ve not defterimi alıp vampirin masasına gittim. Rujumun düzgün ve a t kuyruğumun da derli toplu durduğunu umuyordum. Aslında sinirliydim, dudaklarımın köşelerinden kaçıverecek bir silkim semenin gelinini de hissediyordum.
Vampir düşüncelere dalmış gibiydi, böylelikle kafasını kaldırmadan önce onu baştan ayağa söyle bir süzmeye zamanım oldu boyu bir doksanın biraz altında gibi gelmişti Sık kahverengi saçları geriye taranarak yapıştırılmış, yakasına kadar iniyordu Favorileri ise dikkat çekici derecede uzun ve eski modaydı Tabii ayrıca solgundu da. bu normal olmalı, çünkü eski hikâyelere inanacak olursak o bir ölüydü Vampirlerin de resmi olarak destekledikleri genel geçer teori ise bu adamın bir virüsün kurbanı olduğuydu Bu virüs insanı birkaç gün boyunca görünüşle ölü bıraktıktan sonra kişi güneş ışığına, gümüşe ve sarımsağa alerjik oluyordu. Ayrıntılar gazeteden gazeteye farkediyordu. Bugünlerde tüm gazeteler vampir haberleriyle doluydu.
Her neyse, dudakları çok hoştu, adeta bir heykel gibiydi ve siyah, biçimli kaşları vardı. Aralarından da burnu tıpkı Bizans mozaiklerindeki bir prensinki gibi dümdüz iniyordu. Sonunda kafasını kaldırdı ve gözlerini gördüm. Kaşlarından bile daha koyuydular, beyazlarıysa inanılmaz derecede beyazdı.
“Size ne getirebilirim?” diye sordum. Kelimelerle ifade edilemeyecek kadar mutluydum.
Kaşlarını kaldırdı. “Şişe içinde yapay kan var mı acaba?”
‘Hayır, maalesef Sam sipariş verdi, önümüzdeki hafta içinde gelir.”
“O zaman kırmızı şarap alayım lütfen,” dedi. Sesi sakin ve berraktı. Tıpkı kaygan taşların üzerinden akan bir ırmak gibiydi. Neşelenmistim ve bir kahkaha attım. Fazla mükemmeldi.
“Sookie’ye aldırmayın, bayım. O delidir,” dedi tanıdık bir ses. Duvardaki ankesörlü telefonun oradan gelmişti. Bütün neşem birden uçarken dudaklarımda çakılı kalmış gülümsemeyi hissedebiliyordum. Vampir hâlâ yüzüme bakıyor, sevincin suratımdan çekilip gidişini izliyordu.
“Şarabınızı hemen getiriyorum,” dedim ve Mack Rattray’in küstah suratına dönüp bakmadan uzaklaştım Neredeyse her akşam karısı Denişe’le beraber oradaydılar, ben onlara Sıçan1 Çifti diyordum Four Tracks Comer’daki kiralık karavanlarına taşındıklarından beri hayatımı çekilmez hale getirmek için ellerinden geleni yapıyorlardı Bir gün, tıpkı geldikleri gibi ani bir şekilde Kon Temps’ten yok olup gitmelerini umuyordum
Merloite’a ilk gelişlerinde çok nezaketsiz bir davranışta bulunup düşüncelerini dinlemiştim. Biliyorum çok ucuz bir davranış ama herkes gibi bazen benim de canım sıkılıyor Zamanımın büyük bir kısmını beynime giren düşünceleri engellemeye çalışarak geçiriyorum ve bazen kendimi bırakıveriyorum Böylelikle Rattray’ler hakkında belki de kimsenin bilmediği birkaç ayrıntıyı öğrenivermiştim. Bir kere hapse girdiklerinden haberdardım, ama sebebini bilmiyordum. Ayrıca Mack Rattray’in zihninde bendeniz için de pek hoş olmayan bazı düşünceler okumuşluğum vardı. Sonra Denişin zihninde de iki yıl önce doğurduğu bir bebeği bırakıp gittiğini okudum, üstelik bebek Mack’ten değildi
Ayrıca bahşiş de vermezlerdi
Sam bir bardak kırmızı şarap koydu. Bardağı tepsime bırakırken gözü vampirin masasındaydı
Sam’le göz göze geldiğimizde yeni müşterimizin bir hortlak olduğunu onun da farketmiş olduğunu anladım. Sam’in gözleri Paul Newman mavişidir Benim buğulu mavi gözlerimle farkını hemen anlarsınız. Sam de sarışındır, ama o kıvırcık saçlı olduğu için onun saçlarının daha çok kırmızı altın renginde olduğu söylenebilir. Teni her zaman bronzdur fakat bu elbiselerinin altında pek farkedilmez. Bense kaslı göğsünü ve karnını kamyondan mal indirirken çok kereler çıplak görmüştüm. Sam’in düşüncelerini asla dinlemem. O benim patronum. Patronum hakkında bilmemem gereken şeylere kulak misafiri olduğum gün işimi bırakmam gerekir.
Sam hiçbir yorumda bulunmadı, sadece şarabı verdi. Vampirin masasına gitmeden önce bardağın parlak ve temiz olduğundan emin oldum
“Şarabınız, efendim,’ dedim törensel bir edayla ve bardağı masasına ve tam olarak onun önüne yerleştirdim. Tekrar bana baktı ve ben de fırsatını bulmuşken onun güzel gözlerine uzun uzun daldım. “Afiyet olsun,” dedim, gururla, Mack Raltray arkamdan bağırdı, “Hey Sookie! Buraya bir birahi daha.” İç çekip Sıçanların masasındaki birahiyi tazelemek üzere geri döndüm Denişe bu gece tam formundaydı. Üzerinde belini açıkla bırakan askılı ve kısacık bir şort vardı. Dağınık kumral saçları sevimli bukleler halinde omuzlarına düşüyordu. Denişe aslında güzel bir kadın sayılmazdı ama öyle kendinden emin ve havalıydı ki bunu farketmek erkeklerin biraz zamanını alabilirdi.
Sonra beni umutsuzluğa düşüren bir gelişme daha oldu. Rattray’ler vampirin masasına geçti. Onunla konuşuyorlardı. Onun karşılık verdiğini göremedim ancak masadan kalkıp gittiği de yoktu.
“Gündüz Ölüsü Bir Güneyli Vampir Romanı” için 2 yanıt
Bir yanıt yazın
Bu kitabı en uygun fiyata Amazon'dan satın alın
Diğerlerini GösterBurada yer almak ister misiniz?
Satın alma bağlantılarını web sitenize yönlendirin.
- Kategori(ler) Roman (Yabancı)
- Kitap AdıGündüz Ölüsü Bir Güneyli Vampir Romanı
- Sayfa Sayısı436
- YazarCharlaine Harris
- ISBN6050058864
- Boyutlar, Kapak 13,5x19,5 cm, Karton Kapak
- YayıneviArtemis Yayınları / 2009
Yazarın Diğer Kitapları
Aynı Kategoriden
- Ejderha Dövmeli Kız ~ Stieg Larsson
Ejderha Dövmeli Kız
Stieg Larsson
41 ülkede rekor satış yapan kitaplarının başarısını göremeden 50 yaşında hayata veda eden İsveçli gazeteci Stieg Larsson’un zihne kazınacak sahneler, çarpıcı ve canlı karakterler,...
- Bilge Adamın Korkusu (Kral Katili Güncesi 2. Gün) ~ Patrick Rothfuss
Bilge Adamın Korkusu (Kral Katili Güncesi 2. Gün)
Patrick Rothfuss
“Bilge Adamın Korkusu yayımlandığı ilk hafta Amerika’da çoksatanlar listesine bir numaradan girdi.” “Her bilge adamın korktuğu üç şey vardır: fırtınalı bir deniz, aysız bir...
- Doktor Faustus ~ Thomas Mann
Doktor Faustus
Thomas Mann
Elimizdeki verili düşünce sistemine göre barbarlık, kültürün karşıtı olabilir; ama bu düşünce sisteminin dışında, kültürün karşıtı, başka bir şey de olabilir ya da hiç...
vampir romanları arasında en farklı olduğunu düşündüğüm seri…vampirler kendilerini ifşa ederek insanlar arasında yaşamaya başlıyor. serinin devamını dört gözle bekliyorum :))
Hayatımda okudugum en sürükleyici romandı :)))))